KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR ŞEYTAN VE TÂĞÛT ORTAKLIĞI; TÂĞÛTU REDDETMEYEN ALLAH’A İNANMIŞ SAYILAMAZ!:

ŞEYTAN VE TÂĞÛT ORTAKLIĞI; TÂĞÛTU REDDETMEYEN ALLAH’A İNANMIŞ SAYILAMAZ!:

ŞEYTAN VE TÂĞÛT ORTAKLIĞI; TÂĞÛTU REDDETMEYEN ALLAH’A İNANMIŞ SAYILAMAZ!:

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
27-09-2020:00:08
#1
[Resim: 118982344_325545458779668_27543329666528...e=5F952594]

Tağut kelimesi tek başına ele alındığında ise şeytan, şeytan yada putlar, Allah’tan başka ilah olarak tapılan varlıklar, şeytanlar, putlar, kâhinler gibi hak yoldan saptıran diğer bütün şeyler anlamlarına gelmektedir. Buna göre insanı azdıran, onu hidayet ve hak yoldan ayıran, Allah’tan başka, taş, insan veya şeytan gibi mabud edinilen canlı ve cansız ilahların tam isimleri tağut olmaktadır.
Kur’an’da tağut kelimesinin, insanlar tarafından ilah edinilmiş bütün batıl tanrıları; insanların Allah’a isyan etmelerine vesile olan görünür görünmez varlıkları; insanlık tarihi boyunca hakkı batıl, batılı hak olarak gösterme gayreti güden bütün küfür ve ilhad faaliyetlerini; tevhid düşüncesinin benimsenmesine engel olan insan, şeytan, kâhin ve sihirbazların hepsini; Allah’a karşı kulluk vazifelerini yapmayı engelleyen düşünce sistemlerini ifade ettiği belirtilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in, Allah’a isyan ederek O’nun kullarının hâkimi ve maliki olduğunu iddia etmekle kalmayıp onları kendi kulu olmaya zorlayan, toplumu da bu sınırlı çerçeveye sokmaya çalışan kişi veya güç odaklarına tağut adını verdiği ifade edilmektedir.
Tağutun Allah’a isyan derecesi özetle şöyle ifade edilmiştir: Allah’a isyan üç derecede olabilir:
Eğer bir kimse Allah’ ın kulu olduğunu kabul eder, fakat pratikte O’nun emirlerinin aksini yaparsa buna fasık denir.

Bir kimse Allah ile irtibatı koparır ve başka birine bağlanırsa o kimse kafir olur.
Eğer bir kimse, kendisi Allah’a isyan ettiği gibi insanları da kendisine boyun eğmeye zorlarsa bu kimse tağut olur. Bu sebeple tağutu reddetmeyen Allah’a inanmış sayılamaz.

Ancak kendi akıl ve iradelerini kullanarak ta ğutu reddedip Allah’a kullu ğu tercih edenler ise O’nun manevi yak ınları (evliya- وْ ل یَ اءُ) olurlar. Ayet-i Kerime’de أَ bu durum şöyle ifade edilmektedir:
“Allah, iman edenlerin dostudur. Onlar ı karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise ta ğuttur. (O da) onlar ı aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalırlar.” ( Bakara, 2/257 )

Ayette evliya kelimesinin kullanılması önemlidir. Allah Teâlâ kendisinin iman edenlerin dostu, velisi olduğunu ifade etmektedir. Bu ifadenin önemine şöyle işaret edilmiştir:
Velisi Allah olan bir müminin elbette yolu aydınlık olur, Yüce Velisi onu karanlıklardan çıkarır, nura ve aydınlığa kavuşturur; kalbi huzurlu ve nurlu, zihni berrak, aklı karışıklıktan uzak olur, yani mümin için tabi hal budur.

Şeytan, inananların kalbine kendi dostlar ı vasıtasıyla korku salmaya çalışır. Onların güçlü kuvvetli oldukları vehmini müminlere verir. Kur’an’da bu durum şu şekilde açıklanmıştır::
“O Şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz, Benden korkun.” (Âl-i İmrân, 3/175)

Ayet-i Kerime, Müslümanlara bu tür propagandalara aldanmamaları gerektiği mesajını vermektedir. Ancak ayete “İşte o şeytan, ancak kendi dostlar ını korkutur.” manasını vermenin de mümkün olduğu söylenmi ştir. Bu takdirde şeytanın propagandasına aldanarak korkanlar, şeytanın dostları olan münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan zayıf imanlı kimselerdir. Yüce Allah bu kimseleri uyarmıştır.
- Fakirlikle Korkutması
Şeytan yoksul kalma korkusuyla insanı, müminlerin hasletlerinden biri olan infak etmekten alıkoyar. Kur’an şeytanın bu sözlerini şu şekilde ifşa etmektedir:
(Bakara, 2/3, 177, 274; Âl-i İmrân, 3/17, 134; Enfâl, 8/2-3; Tevbe, 9/99; Ra‘d, 13/22; Hacc, 22/35; Kasas, 28/54; Secde, 32/16; Fâtır, 35/29; Şûrâ, 42/36-39; Zâriyât, 51/16-19; Ha şr, 59/9; Meâric, /22-25; İnsân, 76/8-10; Leyl, 92/17-21)

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâs ızlığı emreder. Allah ise size kendi kat ından mağfiret ve bol nimet vaat ediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/268)
- İnfak ve Faiz İlişkisi
Şeytanın, fakirleşmekle korkutarak insanın vermesini engellemek istediği sadaka Kur’an’da faizle irtibatlandırılmış ve şu tespitte bulunulmuştur:
“Allah faiz malını mahveder, sadakalar ı ise art ırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.” (Bakara, 2/276)

Sadakaların artması ve faizin yok oluşunun hangi açıdan ele al ındığını 30. Rûm Süresi’nin 39. ayetinden öğreniyoruz.
Tâğût için ayrıca bakınız: Bakara sûresi, âyet, 256-257; Nisâ sûresi, âyet, 51,60,76; Mâide sûresi, âyet, 60; Nahl sûresi, âyet, 36; Zümer sûresi, âyet, 17.
DoğaötesiAraştırman
27-09-2020:00:08 #1

[Resim: 118982344_325545458779668_27543329666528...e=5F952594]

Tağut kelimesi tek başına ele alındığında ise şeytan, şeytan yada putlar, Allah’tan başka ilah olarak tapılan varlıklar, şeytanlar, putlar, kâhinler gibi hak yoldan saptıran diğer bütün şeyler anlamlarına gelmektedir. Buna göre insanı azdıran, onu hidayet ve hak yoldan ayıran, Allah’tan başka, taş, insan veya şeytan gibi mabud edinilen canlı ve cansız ilahların tam isimleri tağut olmaktadır.
Kur’an’da tağut kelimesinin, insanlar tarafından ilah edinilmiş bütün batıl tanrıları; insanların Allah’a isyan etmelerine vesile olan görünür görünmez varlıkları; insanlık tarihi boyunca hakkı batıl, batılı hak olarak gösterme gayreti güden bütün küfür ve ilhad faaliyetlerini; tevhid düşüncesinin benimsenmesine engel olan insan, şeytan, kâhin ve sihirbazların hepsini; Allah’a karşı kulluk vazifelerini yapmayı engelleyen düşünce sistemlerini ifade ettiği belirtilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in, Allah’a isyan ederek O’nun kullarının hâkimi ve maliki olduğunu iddia etmekle kalmayıp onları kendi kulu olmaya zorlayan, toplumu da bu sınırlı çerçeveye sokmaya çalışan kişi veya güç odaklarına tağut adını verdiği ifade edilmektedir.
Tağutun Allah’a isyan derecesi özetle şöyle ifade edilmiştir: Allah’a isyan üç derecede olabilir:
Eğer bir kimse Allah’ ın kulu olduğunu kabul eder, fakat pratikte O’nun emirlerinin aksini yaparsa buna fasık denir.

Bir kimse Allah ile irtibatı koparır ve başka birine bağlanırsa o kimse kafir olur.
Eğer bir kimse, kendisi Allah’a isyan ettiği gibi insanları da kendisine boyun eğmeye zorlarsa bu kimse tağut olur. Bu sebeple tağutu reddetmeyen Allah’a inanmış sayılamaz.

Ancak kendi akıl ve iradelerini kullanarak ta ğutu reddedip Allah’a kullu ğu tercih edenler ise O’nun manevi yak ınları (evliya- وْ ل یَ اءُ) olurlar. Ayet-i Kerime’de أَ bu durum şöyle ifade edilmektedir:
“Allah, iman edenlerin dostudur. Onlar ı karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise ta ğuttur. (O da) onlar ı aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalırlar.” ( Bakara, 2/257 )

Ayette evliya kelimesinin kullanılması önemlidir. Allah Teâlâ kendisinin iman edenlerin dostu, velisi olduğunu ifade etmektedir. Bu ifadenin önemine şöyle işaret edilmiştir:
Velisi Allah olan bir müminin elbette yolu aydınlık olur, Yüce Velisi onu karanlıklardan çıkarır, nura ve aydınlığa kavuşturur; kalbi huzurlu ve nurlu, zihni berrak, aklı karışıklıktan uzak olur, yani mümin için tabi hal budur.

Şeytan, inananların kalbine kendi dostlar ı vasıtasıyla korku salmaya çalışır. Onların güçlü kuvvetli oldukları vehmini müminlere verir. Kur’an’da bu durum şu şekilde açıklanmıştır::
“O Şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz, Benden korkun.” (Âl-i İmrân, 3/175)

Ayet-i Kerime, Müslümanlara bu tür propagandalara aldanmamaları gerektiği mesajını vermektedir. Ancak ayete “İşte o şeytan, ancak kendi dostlar ını korkutur.” manasını vermenin de mümkün olduğu söylenmi ştir. Bu takdirde şeytanın propagandasına aldanarak korkanlar, şeytanın dostları olan münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan zayıf imanlı kimselerdir. Yüce Allah bu kimseleri uyarmıştır.
- Fakirlikle Korkutması
Şeytan yoksul kalma korkusuyla insanı, müminlerin hasletlerinden biri olan infak etmekten alıkoyar. Kur’an şeytanın bu sözlerini şu şekilde ifşa etmektedir:
(Bakara, 2/3, 177, 274; Âl-i İmrân, 3/17, 134; Enfâl, 8/2-3; Tevbe, 9/99; Ra‘d, 13/22; Hacc, 22/35; Kasas, 28/54; Secde, 32/16; Fâtır, 35/29; Şûrâ, 42/36-39; Zâriyât, 51/16-19; Ha şr, 59/9; Meâric, /22-25; İnsân, 76/8-10; Leyl, 92/17-21)

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâs ızlığı emreder. Allah ise size kendi kat ından mağfiret ve bol nimet vaat ediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/268)
- İnfak ve Faiz İlişkisi
Şeytanın, fakirleşmekle korkutarak insanın vermesini engellemek istediği sadaka Kur’an’da faizle irtibatlandırılmış ve şu tespitte bulunulmuştur:
“Allah faiz malını mahveder, sadakalar ı ise art ırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.” (Bakara, 2/276)

Sadakaların artması ve faizin yok oluşunun hangi açıdan ele al ındığını 30. Rûm Süresi’nin 39. ayetinden öğreniyoruz.
Tâğût için ayrıca bakınız: Bakara sûresi, âyet, 256-257; Nisâ sûresi, âyet, 51,60,76; Mâide sûresi, âyet, 60; Nahl sûresi, âyet, 36; Zümer sûresi, âyet, 17.

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi