KUR’AN’IN TERCÜMESİNE, ÖZELLİKLE MEAL DENMESİNİN, ASIL AMACI NE OLABİLİR?
KUR’AN’IN TERCÜMESİNE, ÖZELLİKLE MEAL DENMESİNİN, ASIL AMACI NE OLABİLİR?
İslam toplumuna HER KONUDA öyle bir tuzak kurulmuş ki, bu tuzağa düşmek istemiyorsak, önce mutlaka kafamızdaki mezheplerin ve rivayetlerin oluşturduğu, Kur’an dışı tüm batıldan hurafeden kurtulup, YALNIZ ALLAH’IN KİTABINI ANLAYARAK VE ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUYUP, ALLAH’IN ÖNERDİĞİ GİBİ YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMALIYIZ. Bunu yapmıyorsak inanın, BATILI HAK GİBİ GÖRÜP, MAHŞER GÜNÜDE ŞAŞKINLARIN SAFINDA OLMAKTAN ASLA KURTULAMAYIZ. Konu önemli, onun için Makalemi detaylı yazdım, lütfen sabırla okuyunuz.
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu KUR’AN MEALİ sözü üzerinde olacak. Neden Kur’an meali denmişte, KUR’AN TERCÜMESİ, ÇEVİRİSİ denmemiş? Günümüzde bu konu, toplumda o kadar yanlış anlaşılıyor ve toplum adeta bu kelimeye düşman gözüyle bakıyorlar ki, Kur’an mealini/tercümesini adeta Kur’an kabul etmiyorlar. Hatta düşmanlıklarını sloganlaştırarak MEALİZM, MEALCİLER deyimlerini çok duyarsınız. Bu makalemde sizleri, bu konu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum ki, bizleri bu konuda da Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim. ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. İSLAM TOPLUMUNDA KUR’AN’IN TERCÜMESİNE MEAL İSMİNİ VEREN YALNIZ BİZ TÜRKLERİZ. DİĞER MÜSLÜMAN ÜLKELER KUR’AN İÇİN, BU KELİMEYİ KULLANMIYOIRLAR. Bu konuyu daha doğru anlayabilmemiz için, Türkiye Diyanet Vakfı İslam ansiklopedisinde geçen, MEAL kelimesi konusunda yapılan açıklamadan, bir alıntı yapmak istiyorum.
“SÖZLÜKTE “DÖNMEK, ISLAH ETMEK” VB. ANLAMLARA GELEN EVL KÖKÜNDEN MİMLİ MASDAR OLAN MEÂL, “ULAŞILAN HEDEF, GAYE” MÂNASINDA MASDAR-İSİM OLARAK DA KULLANILIR. AYNI KÖKTEN TE’VÎL TEFSİR, FIKIH, KELÂM GİBİ İLİMLERE DAİR KAYNAKLARDA “NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK” ANLAMINDA SIKÇA GEÇER (BK. TE’VİL). ERKEN DEVİRLERDEN İTİBAREN KUR’ÂN-I KERÎM’İN ÇEŞİTLİ DİLLER YANINDA TÜRKÇE’YE DE ÇEVİRİLERİ YAPILMAKLA BİRLİKTE, BUNLARA MEÂL DENİLMESİ TÜRKÇE’YE ÖZGÜ YENİ BİR DURUMDUR. KELİME SON DÖNEM OSMANLI TÜRKÇESİ’NDE “MÂNA VE MEFHUM” KARŞILIĞINDA KULLANILMIŞ, BUNUNLA BİR SÖZÜN LAFZAN VEYA HARFİYEN DEĞİL MÂNA VE MEFHUM İTİBARİYLE BAŞKA BİR DİLE AKTARILMASI KASTEDİLMİŞTİR. BUNA GÖRE MEÂL KELİMESİ SÖZÜN AKTARIM KEYFİYETİNİ İFADE EDEN ÖRFÎ BİR ANLAM KAZANMIŞ, DAHA SONRA “KUR’AN’IN HARFİYEN DEĞİL MÂNA VE MEFHUM BAKIMINDAN TERCÜMESİ” ANLAMINDA TERİMLEŞMİŞTİR.”
Bu açıklama üzerinde düşünen, aklını zerre kadar kullanan bir Müslüman, MEAL kelimesine ÖZELLİKLE ÖRFİ OLARAK YANİ, GELENEKLERİN ÖĞRETİSİYLE YANLIŞ ANLAM VERİLEREK toplumda korku, tedirginlik hatta ŞÜPHE yaratılmaya çalışıldığının farkına varır. Eğer Arapça olan meal kelimesine ulaşılan hedef, gaye bir sözün lafzan veya harfiyen değil mana, anlamı değişmeden ve mefhum itibariyle başka bir dile aktarılması anlamını verirsek, buna zaten TERCÜME dememizin hiçbir sakıncası olmaz. Ama bakın işin detayına girince ÖRFÜMÜZDE MEAL kelimesine toplumda şüphe yaratacak bir anlamı halka yerleştirerek, neler yapılmaya çalışılıyor o kısmı alıntılayalım. BU KELİME TOPLUM İÇİNDE ÖYLE ANLATILMIŞ VE HALK ARASINDA ÖRFİ BİR ANLAM KAZANDIRILARAK, BAKIN NASIL BİR ANLAM VERİLMİŞ. “NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK” Ayrıca Kur’an’ın HARFİYEN DEĞİL MANA, ANLAM OLARAK çevirisidir dendiğinde, halk arasında tedirginlik yaratılmıştır. Topluma Kur’an’ın bir harfi bile değiştirilemez kutsaldır, başka dile çevrilmiş olana, Kur’an denmez şeklinde topluma anlatılıp inandırıldıysa, Kur’an’ın mealine bu toplum Kur’an demez ve tedirgin olduğu için mealini okumaz. OKUMAYINCADA ALLAH’IN MESAJINI, TEBLİĞİNİ ALAMAZ. BÖYLE İNSANI ALLAH İLE ALDATMAK ÇOK KOLAYDIR VE ONA NE ANLATILIRSA, ALLAH’IN EMRİ ZANNEDER. AMAÇTA BU ZATEN.
Toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yönetmeye çalışanlar, KUR’AN HİÇ BİR DİLE TAM OLARAK ÇEVRİLEMEZ, MANTIĞINI TOPLUMA KABUL ETTİRMİŞLERDİR. Kur’an’ı açıkladıklarına inanılan, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerinde Arapça olmasına rağmen, aynı tavır rivayet hadislere takınılmamış, yani tam olarak Türkçeye çevrilemez denmemiş ve dilimize bire bir tercüme etmekte sakınca görülmemiştir. Özellikle Kur’an’ın bire bir tercümesi denmemesinin asıl nedeni, Kur’an mealini yazarken, ayetlerde geçen bazı kelimelerin, farklı anlamlarından birisini seçerek, ayete istedikleri anlamın verilmesine kapı açılmış ve böylece ayetlere farklı anlamlar verip batıl, rivayet inançlarını ayetlere adapte etmeye çalışmışlardır. Tabi bu mantıkla Kur’an’ın meallerini yazanların neredeyse hepsi, birbirinden farklı Kur’an’ı tercüme etmişlerdir. Bunu yapanlar mahşer günü yüzleri simsiyah ve gözleri kör olarak haşredileceğini unutmamalıdırlar.
KUR’AN’A UYMAMIZ GEREKİRKEN, KUR’AN’I KENDİ İNANÇLARIMIZA UYDURMANIN YOLUNU BULMUŞUZ. Siz olsanız tedirgin olmaz mısınız? Özellikle tekrar etmek istiyorum. Bakın Kur’an mealini nasıl yazdıklarını söylüyorlar. “NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK” Kur’an’ın muhkem ayetleri, kapalı değil ki açık hale getirilmeye çalışılsın. Bir kelimenin farklı anlamları olabilir ama her kelime cümle içinde ne maksatla kullanıldığı, çok açık anlaşılır. Örneğin Kur’an’da bolca geçen, SALAT kelimesinde olduğu gibi. Türkçede de öyledir. Toplum böylece, bakın meal harfiyen tercüme değil, aynı kelimenin birçok anlamı var, ya yanlış tercüme edildiyse, ya ayete yanlış anlam verildiyse düşüncesi, toplumu korkutmuş tedirgin etmiştir. Kur’an mealine asla Kur’an diyemeyiz diyerek, toplum Kur’an’ın tercümesinden/mealinden uzaklaştırılmaya çalışılmış, toplumu kendilerine yönlendirmişlerdir. Büyük âlim İmamı Azam, bakın Kur’an ve tercümesi konusunda ne diyor.
“KUR’AN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KUR’AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, BİR KELAM-İ NEFSİ ( ALLAH’IN ZATİ İLE VAR OLMAYA DEVAM EDEN SÖZ ) OLARAK KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ ( MUHDES ) VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KUR’AN’I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR.”
Hatırlatırım Allah MUHKEM ayetleri, yani bizlerin sorumlu olduğu ayetleri, ŞÜPHE DUYULMAYACAK KADAR AÇIK VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLANDIĞINI SÖYLÜYORSA, BU ANLATILANLARIN VE MEAL KELİMESİNE HALK TARAFINDAN VERİLEN ANLAMIN, YANLIŞ OLDUĞU AÇIKTIR. Kur’an’ın tercümesine MEAL ismini veriyorsak, bu söylenenleri kabul etmemiz mümkün değildir. NE YAZIK Kİ BU YOLLA, ALLAH’IN KUR’AN’DA EMRİ OLMAYAN O KADAR ÇOK BATIL KONU, AYETLERE BU YOLLA İLAVE EDİLİYOR VE ASLINDA ŞUNLAR YA DA BUNLARDA HARAMDIR, YA DA ALLAH EMRİDİR ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR.
MEAL kelimesine bir başka açıdan da bakalım ki, konuyu daha doğru anlayabilelim. Daha önce söylediğim gibi, MEAL ARAPÇA KÖKENLİ BİR KELİMEDİR, “MEYDANA GELEN NETİCE”, “MANA”, “ANLAM”, “SONUÇ” ANLAMLARINA GELİR. Dilimize Arapçadan geçmiş olan meal kelimesi, bir metnin ya da olgunun anlamı demektir. NE YAZIK Kİ BU KELİME SÖZLÜK ANLAMINDA DEĞİL, GÜNÜMÜZDE TERİM ANLAMINDA KULLANILIYOR. Peki, terim nedir? Bir kelimenin belli başlı alanlarda KAVRAM olarak kullanılmasına terim denir. Bu durumda Kavram kelimesinin de anlamı çok önemli. “Bir kavram, belirli bir varlığın veya fikrin özelliklerini ifade eder. Örneğin, “masa” kavramı, bir nesnenin sert, düz ve yüzeyi olan bir mobilya olduğunu ifade eder. Kavramlar, GENELLİKLE DENEYİMLERİMİZDEN, GÖZLEMLERİMİZDEN VEYA DÜŞÜNCELERİMİZDEN YOLA ÇIKARAK OLUŞTURULUR.” Sanırım şimdi konumuz, çok daha netleşti. Meal kelimesinin toplum arasında esas anlamından uzaklaştırılarak, İNSANLARIN GELENEKLERİNİN, İNANÇLARININ YAŞADIĞI GÖZLEMLERİNİN ETKİSİYLE, BU KELİMEYE FARKLI ANLAMLAR YÜKLENMİŞTİR.
Toplumun Kur’an’ı anlayarak okumalarının ve Allah’ın mesajını direk Müslümanların almalarının önüne geçebilmek için, özellikle KUR’AN TERCÜMESİ DENMEMİŞTİR. ÇÜNKÜ TERCÜME ÇEVİRİ ANLAMINA GELİR Kİ VE BU KELİMEDE ARAPÇADIR. BU DURUMDA ARAPÇA OLAN KUR’AN’IN ÇEVİRİSİ, KUR’AN’IN AYNISI ANLAMINDADIR. Peki, neden farklı çevriliyor Kur’an tercümesi? Adına meal derseniz istediğiniz anlamı da ayetlerde geçen kelimelere verirseniz, inancınızı haşa Allah’a rahatlıkla söyletirsiniz, buna da hiç kimse itiraz etmez. ONDAN SONRADA SENİN MEALİN YANLIŞ, BENİM MEALİM DOĞRU KAVGASINI YAPARIZ. İçiniz rahat istediğini tercümeyi yaparsınız, ama bunun hesabını veremeyecekleri çok açıktır. Neden içiniz rahat dedim biliyormusunuz? Onuda açıklamak isterim. Kendisini Allah’ın dininde yetkili gören Cemaat tarikat liderleri, toplumu her zaman olduğu gibi Kur’an’a uymayan, Resule ait olduğu iddia edilen Rivayet hadislerle avutarak bir lider, müçtehit kararlarında söylemlerinde hata bile yapsa, sevap kazanacağını topluma, bakın hangi SAHİH dedikleri hadis örneğini vererek avutuyorlar “BİR MÜÇTEHİT, İÇTİHAT EDER VE İÇTİHADINDA İSABET EDERSE İKİ SEVAP; HATA EDERSE BİR SEVAP KAZANIR.” (Buhari, İ’tisam, 21; Müslim, Akdıye, 15) Buna inanan bir insan, Allah’ın kitabı konusunda, HATA YAPMAKTAN KORKAR MI? Hata yapsa bile, sevap alacağına inanıyor. Allah akıl fikir versin. Değerli dostlarım, önümüzdeki tuzağın artık farkında olalım, yoksa hesap günü pişman oluruz.
MEAL KELİMESİ VE BU KELİMEYE VERİLEN ANLAM, DÜNYADA YAZILMIŞ HİÇ BİR BİLİMSEL KİTABA VERİLMEMİŞ, ARAPÇA OLAN BİLİMSEL KİTAPLAR BİLE TAM EKSİKSİZ HER DİLE ÇEVRİLMİŞTİR. ARAPÇA OLAN HADİSLERDE BUNA DÂHİL. HALA İSLAM TOPLUMUNA KURULAN BU TUZAĞI FARK EDEMİYOR MUYUZ? HATIRLATIRIM BU KELİME ÜLKEMİZDE, YALNIZ KUR’AN İÇİN SÖYLENİYOR. Bunun mantıklı bir açıklamasını, ne yazık ki yapamadığımız halde, üzerinde düşünme gereğini duymuyoruz. Sizce bizler, evimize alacağımız bir eşyaya gösterdiğimiz itanayı, ebedi hayatımızı etkileyen imanımız, inancımız için gösteriyor muyuz? Hiç sanmıyorum.
BU TUZAĞIN KURULMASININ ASIL NEDENİ, İSLAM TOPLUMUNUN KUR’AN İLE BULUŞMASININ ENGELLENMESİ VE YAŞADIĞIMIZ BATIL İSLAM’IN, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ İSLAM İLE NEREDEYSE HİÇ İLGİSİNİN OLMADIĞININ, FARK EDİLMEMESİ ADINADIR.
Bizler doğruluğundan emin olamadığımız rivayetleri kuşkulanmadan, kabul etmekte bir sakınca görmüyoruz. Kur’an’a gelince Kur’an meali Kur’an değildir diyerek, kendilerinin anlattığı sözlü ya da yazılı Kur’an meallerine, tercümelerine Kur’an ayeti demekte sakınca görmüyorlar. Bolca anlamadığımız dilden Kur’an’ı okuyarak, kendi saltanatlarını sürdürmek istiyorlar. Ne anlatırlarsa anlatsınlar itiraz etmeyelim, kabul edelim istiyorlar. Allah bizlerin böyle bir iman üzerinde olmamızı istemiyor. Tek başımıza bizzat kendimizin, imtihanımızı Kur’an’dan yaşamamızı istiyor. Adı üstünde imtihan, KİMİN DERSİNİ KUR’AN’DAN ÇALIŞTIĞININ İMTİHANI. Bunu yapabilmemiz içinde, Kur’an’ı anladığımız dilden mutlaka okumamız gerekir. HATIRLATIRIM İSLAM DİNİNDE KUR’AN’I VE İSLAM’I ANLATACAK RUHBAN SINIFININ OLMADIĞINI, ALLAH KUR’AN’DA SÖYLÜYOR.
BU TUZAĞA DÜŞENLER, ALLAH’IN KİTABI KUR’AN İLE ASLA BULUŞAMADIKLARI İÇİN, ALLAH’IN HUZURUNA ŞİRK BATAĞINA BATMIŞ BİR ŞEKİLDE ÇIKACAĞINI, ASLA UNUTMAMALIDIRLAR. Dilerim batılın ve rivayetlerin değil, Allah’ın ipi Kur’an’a sıkı sıkı sarılan, onu anladığı dilden okuyup üzerinde düşünen, DAHA SONRADA HAYATINA GEÇİRİP ÖRNEK ALAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/