Tam Versiyon: "LEMME-İ ŞEYTANÎ" ve LEMME-İ MELEK (LEMME-İ RAHMANİ) NEDİR?
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
[Resim: 119891166_333689924631888_63425768528212...e=5F93B2E0]
LEMME: Arapça, şiddet, dokunma, çarpma demektir. Şeytan veya melek tarafından, insanın içine atılan his, dürtü. Şeytanın lemmesi (dürtü) insanı kötülüğe tahrîk eder, meleğin dürtüsü insanı hayra yönlendirir.
Ruhumuzun olağanüstü hallerine örnek olarak ayrıca Lemme olayı üzerinde dururacağım. Lemmenin lügat manası cin ya da şeytandan gelen ve hâsıl olan dürtü olarak tarif edilmekle birlikte esasında bu hal ruhaniyetin kalbe bahşedeceği rahmanî bir nefestir. Lemme hali manyetizma haline benzetilmektedir. Bir müddet baygınlık gibi bir uyuşukluk gözlemlenir. Bir nevi elektrik çarpması gibi bir hal söz konusu olur. Mesela dua için açılan ellerde bir ağırlık hissedilir. Zikir esnasında bu gibi tecrübeler yaşanır.
İnsanın hayal fantazi dünyası bir aynaya benzeridir, orada bir çok manzaralar ve tasvirler meydana gelmektedir. Fakat, aynada temessül eden ateş insanı yakmaz, necasetin kirletmez ve kokusu hissedilmez, tv de yahut aynadaki yılanın ısırmadığı gibi, hayale gelen ve küfür ifade eden bir düşüncenin de hiçbir hükmü ve gerçeği yoktur.

Şeytanın vesvese telkinleriyle insanın sanrısı hayal aynasında meydana gelen kötü suretler ve düşünceler insanın kalbine ulaşmaz, dolayısıyla imanına inancına da hiçbir zarar veremez. İnsanın içindeki maddelerin dışarı çıkmadığı müddetçe abdesti bozmadığı ve bedeni kirletmediği gibi, kalbin yanında bulunan lemme-i şeytanîden gelen kötü hâtıralar ve vesveseler de kalbe ve kalbin içindeki iman ve itikada zarar vermez.
Hangisinin daha iyi işler yapacağı denenmek üzere yaratılan ve bu dünyaya imtihan edilmek üzere gönderilen ademoğulları; bedenlerinde kalbin yanında nefis verilmiş, rahmani melek lemmesinin yanında bir de şeytan lemmesi bulumaktadır.
Nefis, arzu, şehvet, haz, keyif, hevâ heves, ihtiras, kapris, meyil, irade, ilham vb melekelerimiz, şeytanın vesveselerini alıcı durumunda olan hassas bir merkez, kalb de meleğin ilhamını anteni alıcı hassas bir merkezdir. Kalp dâima hayır, iyi, güzel ve ebedî şeyleri ve Ebedî Zât'ı istemektedir. Nefis ise şeytanın telkinlerine açık olarak kötü ve fâni şeylere meftundur. Ademoğlu’nun asli vazifesi de nefisi ve şeytanı ile mücâdele edip, kalp ve ruhunun dairesine girerek onların isteği doğrultusunda hareket emekle Allah'ın rızasını kazanmak ve cenneti yani ebedî hayatı elde etmektir.
Şeytan, insanı saptırmak ve doğru şeylerden alıkoymak maksadıyla "Lemme-i Şeytanî" vasıtasıyla nefse gizlice fısıldamaktadır. İlhamda esas olan ise hayırdır. Bu bakımdan kendisinde hayır ve fayda olan güzel hisler ise meleklerin telkin ettiği ilhamdır . Melekler; ilhamı, Lemme-i Melek vasıtasıyla insanın kalbine ilka etmektedirler. Böylece vesvese, ilhamın mukabili; şeytan da meleğin mukabilidir .
Böylesine yüce bir ideali gerçekleştirme yolunda insanlar, şeytanların vesveselerine mâruz kalabilirler. Vesveseye kapılan insanlar, şunu bilmelidirler ki; vesvesenin zararı, vesvesenin zarar verdiğini düşünmek ve kalben zarara uğramış, zarar görmüş olmaktır. Yoksa vesvesenin kendisi zararlı değildir. Zira vesvese kalpten değil, kalbe yakın olan “Lemme-i Şeytanî’den” gelmektedir.
Kişi, şeytanın fısıltısı olan vesveseyi kalbe verirse, başka bir ifadeyle, iman zafiyeti nedeniyle, o vesvesenin kalpten geldiği halüsinasyona, vehmine kapılır ve itikadına zarar verdiğini düşünürse, işte o zaman vesvese zararlı olur. Şeytanın istediği de budur. Yoksa şeytanın vesvesesi ve hilesi zayıftır. Şeytanın, imanlı inanlar üzerinde yaptırım kuvveti de hiç yoktur. O sadece uzaktan kumanda ile insanın içinde kalbin yakınında bulunan Lemme sine (alıcı anten merkeze) telkinlerde bulunur. Hakikati bilmeyen imanı zayıf insanlar evhamlanır, ne yapacağı konusunda telaşlanır, kalbinin ve imanının bozulduğu tevehhümüne (kuruntuya) kapılır, zarar eder. Şeytan, insan gaflette olduğu zayıf zamanlarında vesvese verir, Allah'ı anma ve hatırlama esnasında şeytan gizlenir, kaçar.
İmanla ilgili olan kuruntular ve vesveselerden kurtulmanın çaresi ve ilacı; Kur’anın ve Hz. Peygamber'in tavsiyelerine uymak, Kur'an ve Sünnet'te yapılan telkinlere kulak vermek ve uygulamak vesvesenin kapıları olan beş duyu organını günahlara karşı kapalı tutmakla birlikte amel ibadet ve manevi olarak da Allah'ı zikretmekle meşgul etmek, gafletten uzak durmak, şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak ve şeytanın hoşuna giden hareketlerden fiilen uzak kalmaktır.
Bu bakımdan şeytanın tasallutundan kurtulmak için Kur'ân'ın: "Ne zaman şeytandan kötü bir düşünce dürtüklerse (vesvese gelirse), Allah'a sığın, çünkü O işitendir, bilendir." (A'raf, 7/200; Fussilet, 41/31.)

"Andolsun ki, senin doğru yolun üzerinde olanlara karşı duracağım, sonra onların önlerinden arkalarından, sağlarından ve sollarından onlara sokulacağım. Çoğunu sana şükreder bulamayacaksııı." (Enam 17.).
Ancak şifâyı verecek olanın sadece Allah cc. olduğunu bilmek ve O'na tevekkül etmek ve O’na sığınmak, sade Ondan dilemek ve istemek tedaviyi kolaylaştıracaktır. Netice olarak, tüm bu açıklamalar doğrultusunda Hz. Peygamber (s.a.s.)'in, insanların mâruz kaldıkları vesvese konusunda onların kaygı duydukları problemleri telkin metoduyla izâle ederek ruhî tedavi yaptığının açıkça görüldüğünü söyleyebiliriz.
Hz. Peygamber (s.a.s.), bu tür hastalıklardan kurtulmanın yollarını göstermiş ve telkin metoduyla terapi İcra etmiştir. Vesvesenin Mahiyeti ve Zararlarından Kurtuluş Yolları Yukarıda da tarif edildiği gibi, vesvese; aslı ve temeli olmayan, gerçekle hiçbir alakası bulunmayan evham, kuruntu, vehim, tereddüt ve ihtimallerdir. Şeytan bu yolla insanlara hüzün, korku ve sıkıntı vermeye, aralarını açmaya, dini meseleler hakkında kuşkuya düşürmeye çalışmaktadır.
HZ. PEYGAMBER (S.A.S.), ŞEYTANIN İNSANA VESVESE VERMESİNİ ŞÖYLE ANLATMAKTADIR: “Âdemoğlunda bir şeytanın lemmesi (dokunuşu) vardır, bir de meleğin lemmesi. Şeytanın lemmesi, şerre teşvik etmek ve hakkı yalanlamaktır. Meleğin lemmesi ise iyiliği ilham etmek ve hakkı tasdik etmektir. Bunu her kim vicdanında hissederse Allah’tan olduğunu bilsin ve Allah’a ham­de­tsin. Öbürünü hisseden de şeytandan Allah’a sığınsın. (Tirmizi, Tefsir, 2/25)
İnsana, biri; şeytandan, diğeri de meleklerden olmak üzere iki çeşit telkin yapılmaktadır. Kötülüklere çağıran hisler şeytandan, iyiliklere davet eden hisler ve ilhamlar ise meleklerdendir. Bu bakımdan şeytanın vesvesesi ile meleğin ilhamı birbirinden ayrılır. Lemme; kelime olarak inmek, yakın olmak demektir. lstılah olarak da şeytanın kötü şeylere davet etmesi, gerçeği inkar ettirmesi ve gönlü huzursuz etmesi; meleğin de hayırlı şeylere davet etmesi, hakikati göstermesi ve gönlü huzura kavuşturacak şeylere çağırmasıdır. (İbnu'l-Esir, IV, 273; İbnu Maı1Zur, Xl!, 552). Tirmizi, Tefsir, 2/36.!36
DELİLLER:
Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. (Nisa Suresi, 119. ayet)

(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez. (Nisa Suresi, 120. ayet)
Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (Araf Suresi, 20. ayet)
(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 201. ayet)
Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha Suresi, 120. Ayet)
Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16. ayet)
'Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden. (Nas Suresi, 4. Ayet)
Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); (Nas Suresi, 5. ayet)
Bu bakımdan Allah’a kulluğunu yerine getirmeye çalışanlara ve Allah’a tevekkül edip, O’na dayananlara şeytanın zorlayıcı bir gücü yoktur, onun gücü ancak kendisine tabi olanlar ile müşriklere yetmektedir.
Es Selam ve Dua ile,
METAFİZİK YAŞAMKOÇU.