KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR ADAKLAR; ALLAH’A VERİLEN SÖZLER/YEMİNLER İLE İLGİLİ AYETLER:

ADAKLAR; ALLAH’A VERİLEN SÖZLER/YEMİNLER İLE İLGİLİ AYETLER:

ADAKLAR; ALLAH’A VERİLEN SÖZLER/YEMİNLER İLE İLGİLİ AYETLER:

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
27-09-2020:00:18
#1

Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler ve dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar.
Onlar, kendileri sevip istedikleri halde yoksula, yetime ve esire de yemek verirler.
(Ve şöyle derlerSmile "Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.
Biz, öfkeli, çetin bir günde rabbimizden (azabından) korkarız."
(İnsân Suresi - 7-10 . Ayetler)


ADAKLAR; ALLAH’A VERİLEN SÖZLER YEMiNLER:
İNSÂN SURESİ - 7-10 . AYETLERIN TEFSİRİ:
“Verdikleri söz” diye çevirdiğimiz 7. âyetteki nezr (nezir) kelimesi, “insanın yerine getirmeyi kendisine borç kıldığı, vaad ettiği her türlü iş” demektir (Taberî, XXIX, 129); terim olarak nezir, “dinen mükellef tutulmadığı halde kişinin kendi vaadiyle üzerine vacip kıldığı ibadet ve iyilik” anlamına gelir. Kelimenin âyetteki anlamı konusunda iki farklı yorum yapılmıştır. Bir yoruma göre buradaki nezir, genel olarak Allah’ın insanlara yüklediği bütün vecîbeleri ifade eder. Bu durumda âyetin ilgili kısmının anlamı şöyle olur. “Onlar Allah’ın kendilerine yüklediği bütün vecîbeleri yerine getirirler; buyruklarına uyar, yasakladıklarından kaçınırlar.” İkinci bir yoruma göre bu âyetteki nezir de yukarıda belirtilen terim anlamında kullanılmıştır. Bu yoruma göre ise âyeti şöyle anlamak gerekir: “Onlar, bir iyilik yapmayı adadıkları, gönüllü olarak ibadet etmeye niyetlenip karar verdikleri takdirde bunu mutlaka yerine getirirler.”


YÜCE ALLAH 5. ÂYETTE GEÇEN İYİLERİN BAZI ÖZELLİKLERİNİ 7-10. ÂYETLERDE ŞÖYLE SIRALAMIŞTIR:
a) Allah rızası için bir şey yapmayı adadıklarında (söz verdiklerinde) onu yerine getirirler. Bu açıklama, Allah’ın, verilen bir sözün, adanan bir iyiliğin yerine getirilmesine ne kadar önem verdiğini anlatır;

b) Dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar. Kıyamet gününde Allah’ın huzurunda verecekleri hesabın korku ve kaygısını taşır, hayatlarını bunun verdiği sorumluluk bilinciyle düzenlerler. Böylece âyette kıyamet ve âhiret inancının, amelî hayatımız üzerindeki tesiri ve bunun kurtarıcı değeri ortaya konmaktadır;
c) Gözden çıkardıklarını değil, sevdikleri ve yararlanabilecekleri nimetleri muhtaçlara verirler. Yedirip içirmeyi, doyurmayı birinci görevleri bilirler. Böylece âyet ferâgat ahlâkının, “öteki”ne karşı sorumluluk duygusunun en veciz tanımını ve bunun İslâm’daki önemini dile getirmiştir.

9. âyette, anılan müminlerin bu özverili davranışları, gösteriş veya herhangi bir menfaat, hatta bir teşekkür karşılığında değil, sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaptıkları bildirilmektedir. İfadenin akışına bakarak âyetteki “ceza” kelimesinin özellikle maddî karşılıkları, “şükür” kelimesinin de teşekkür gibi mânevî karşılıkları ifade ettiği düşünülebilir. Kısaca âyete göre en değerli iyilik, herhangi bir maddî veya mânevî karşılık, bir çıkar elde etme düşüncesi taşımadan, hatta buyurulmamış olsa bile adamak, niyet edip karar vermek suretiyle kendi kendine ödev yükleme şeklinde belirlenip yapılan iyiliktir. Meşhur kutsî hadiste bildirildiğine göre (Müsned, VI, 256; Buhârî, “Rikåk”, 38) bu şekilde gönüllü iyilik ve ibadet yapanların kalpleri, basiretleri ve yolları aydınlanır; inançları doğru, kararları isabetli, işleri hayırlı ve faydalı olur.

8. âyete “Onlar, Allah’ı sevdikleri ve O’nun rızası için yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler” şeklinde de mâna verilmiştir. Müfessirler bu âyette geçen esîr kelimesini mecazi anlamda yorumlayarak “şartların esiri” olan herkesin bu terimin kapsamına girdiğini söylemişlerdir. Buna göre hakiki anlamda savaş tutsakları galiplerin esiri olduğu gibi, meselâ köle efendisinin, borçlu alacaklının, mahkûm da onu hapseden gücün esiridir. Dolayısıyla şu veya bu anlamda esir olan müslüman yahut gayri müslim herkese yardım etmek gerekir (Taberî, XXIX, 130; Râzî, XXX, 245).

Kaynak : Diyanet Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 518-519

ALLAH'A VERİLEN SÖZLER YEMİNLER VE ADAKLAR İLE İLGİLİ 3 GÜN ORUÇ AYETİ ŞÖYLE:
Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. (Mâide Suresi 89. Ayet Meali Diyanet)

[Resim: 119388345_329967898337424_88208519027650...e=5F961C05]
Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz, fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalama seviyesinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köle âzat etmektir. Buna imkânı olmayan ise üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğinizde (bozarsanız) yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinize bağlı kalın. Allah âyetlerini sizin için bu şekilde açıklıyor ki şükredesiniz. (Mâide Suresi - 89 . Ayet Tefsiri Diyanet)
DoğaötesiAraştırman
27-09-2020:00:18 #1


Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler ve dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar.
Onlar, kendileri sevip istedikleri halde yoksula, yetime ve esire de yemek verirler.
(Ve şöyle derlerSmile "Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.
Biz, öfkeli, çetin bir günde rabbimizden (azabından) korkarız."
(İnsân Suresi - 7-10 . Ayetler)


ADAKLAR; ALLAH’A VERİLEN SÖZLER YEMiNLER:
İNSÂN SURESİ - 7-10 . AYETLERIN TEFSİRİ:
“Verdikleri söz” diye çevirdiğimiz 7. âyetteki nezr (nezir) kelimesi, “insanın yerine getirmeyi kendisine borç kıldığı, vaad ettiği her türlü iş” demektir (Taberî, XXIX, 129); terim olarak nezir, “dinen mükellef tutulmadığı halde kişinin kendi vaadiyle üzerine vacip kıldığı ibadet ve iyilik” anlamına gelir. Kelimenin âyetteki anlamı konusunda iki farklı yorum yapılmıştır. Bir yoruma göre buradaki nezir, genel olarak Allah’ın insanlara yüklediği bütün vecîbeleri ifade eder. Bu durumda âyetin ilgili kısmının anlamı şöyle olur. “Onlar Allah’ın kendilerine yüklediği bütün vecîbeleri yerine getirirler; buyruklarına uyar, yasakladıklarından kaçınırlar.” İkinci bir yoruma göre bu âyetteki nezir de yukarıda belirtilen terim anlamında kullanılmıştır. Bu yoruma göre ise âyeti şöyle anlamak gerekir: “Onlar, bir iyilik yapmayı adadıkları, gönüllü olarak ibadet etmeye niyetlenip karar verdikleri takdirde bunu mutlaka yerine getirirler.”


YÜCE ALLAH 5. ÂYETTE GEÇEN İYİLERİN BAZI ÖZELLİKLERİNİ 7-10. ÂYETLERDE ŞÖYLE SIRALAMIŞTIR:
a) Allah rızası için bir şey yapmayı adadıklarında (söz verdiklerinde) onu yerine getirirler. Bu açıklama, Allah’ın, verilen bir sözün, adanan bir iyiliğin yerine getirilmesine ne kadar önem verdiğini anlatır;

b) Dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar. Kıyamet gününde Allah’ın huzurunda verecekleri hesabın korku ve kaygısını taşır, hayatlarını bunun verdiği sorumluluk bilinciyle düzenlerler. Böylece âyette kıyamet ve âhiret inancının, amelî hayatımız üzerindeki tesiri ve bunun kurtarıcı değeri ortaya konmaktadır;
c) Gözden çıkardıklarını değil, sevdikleri ve yararlanabilecekleri nimetleri muhtaçlara verirler. Yedirip içirmeyi, doyurmayı birinci görevleri bilirler. Böylece âyet ferâgat ahlâkının, “öteki”ne karşı sorumluluk duygusunun en veciz tanımını ve bunun İslâm’daki önemini dile getirmiştir.

9. âyette, anılan müminlerin bu özverili davranışları, gösteriş veya herhangi bir menfaat, hatta bir teşekkür karşılığında değil, sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaptıkları bildirilmektedir. İfadenin akışına bakarak âyetteki “ceza” kelimesinin özellikle maddî karşılıkları, “şükür” kelimesinin de teşekkür gibi mânevî karşılıkları ifade ettiği düşünülebilir. Kısaca âyete göre en değerli iyilik, herhangi bir maddî veya mânevî karşılık, bir çıkar elde etme düşüncesi taşımadan, hatta buyurulmamış olsa bile adamak, niyet edip karar vermek suretiyle kendi kendine ödev yükleme şeklinde belirlenip yapılan iyiliktir. Meşhur kutsî hadiste bildirildiğine göre (Müsned, VI, 256; Buhârî, “Rikåk”, 38) bu şekilde gönüllü iyilik ve ibadet yapanların kalpleri, basiretleri ve yolları aydınlanır; inançları doğru, kararları isabetli, işleri hayırlı ve faydalı olur.

8. âyete “Onlar, Allah’ı sevdikleri ve O’nun rızası için yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler” şeklinde de mâna verilmiştir. Müfessirler bu âyette geçen esîr kelimesini mecazi anlamda yorumlayarak “şartların esiri” olan herkesin bu terimin kapsamına girdiğini söylemişlerdir. Buna göre hakiki anlamda savaş tutsakları galiplerin esiri olduğu gibi, meselâ köle efendisinin, borçlu alacaklının, mahkûm da onu hapseden gücün esiridir. Dolayısıyla şu veya bu anlamda esir olan müslüman yahut gayri müslim herkese yardım etmek gerekir (Taberî, XXIX, 130; Râzî, XXX, 245).

Kaynak : Diyanet Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 518-519

ALLAH'A VERİLEN SÖZLER YEMİNLER VE ADAKLAR İLE İLGİLİ 3 GÜN ORUÇ AYETİ ŞÖYLE:
Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. (Mâide Suresi 89. Ayet Meali Diyanet)

[Resim: 119388345_329967898337424_88208519027650...e=5F961C05]
Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz, fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalama seviyesinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köle âzat etmektir. Buna imkânı olmayan ise üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğinizde (bozarsanız) yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinize bağlı kalın. Allah âyetlerini sizin için bu şekilde açıklıyor ki şükredesiniz. (Mâide Suresi - 89 . Ayet Tefsiri Diyanet)

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi