KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR Araştırma - Tayyi Mekân Nedir?

Araştırma - Tayyi Mekân Nedir?

Araştırma - Tayyi Mekân Nedir?

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
Sahin
Forum Kurucusu
856
27-08-2014:19:28
#1
Araştırma - Tayyi Mekân Nedir?

Bende bu sorunun cevabini bulabilmek icin bir arastirma yaparken ilginc ve farkli cevaplara ulastim. Herkezin bu konu icin bir gununu harcamamasi icin, aciklayici bulduklarimi bir sayfada toplayarak ilgililere kolaylik saglamak istedim. Malesef bu konu hakkinda cok az bilgi var. Teorik kaynak azda olsamevcut ama pratik yada uygulanabilirlik konusunda karari sizler karar vereceksiniz...

Tayyi Mekan Nasıl Yapılır?

Örnek: 1

Düşüncenin sonsuza yakın bir hızı vardır.Tayyi mekanda kişi kendini düşündüğü yerde bulabilir.Zikir esastır.

Önce mümkünse bir gusul abdest alınır.Bolca estağfirullah çekilir.Kalpten zikre başlanır.Rabıta yapılır.(Dikkat 1 noktaya toplanır.)

Allah'dan yardım istenir.Bakara Suresi'nin sonlarından bir ayet okunur.

içinden Allah Allah zikriyle Allah nasip ederse tayyi mekan yapılabilir ....diye anlatmışlardı...

Ruhfizik vücüt ve nefsin elektron devinim hızları farklıdır.Örneğin 2nn ve n/2 gibi... Elektron devinim hızları zikir sayesinde eşitlendiğinde bir oluşum diğerinin çekim gücünden sıyrılarak tayyi mekan yapmak üzere diğer oluşumdan ayrılacak hale gelir..

Tayyi mekanin teorisi...

Allah herkesi bu güzelliklere ulaşabilecek şekilde yaratmıştır.(Tüm insanlar hanif fıtratıyla yaratılmıştır.) Önemli olan bu seviyeye gelmek ve zikir zikirzikir....ille de zikir....

Alıntıdır


Örnek: 2 Shamshiel:

Tayyi mekân; mekân değistirmek anlamına gelmektedir. Üç şekli vardır:

Nefs Tayyi Mekânı

Ruh Tayyi Mekânı

Fizik Vücut Tayyi Mekânı


Nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadardır.

Ayrılabilmesi için bu devir sayılarının eşitlenmesi lâzımdır. Iste gerçek uykuya ulastığımız zaman parçasının belki tek bir saniyelik bir bölümünde, nefsin elektron devir sayısı artar;

fizik vücudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldiği anda, nefs vücuttan tereyağından kıl çeker gibi ayrılır.

Bu neye benzer?

Bir kamyon düşünün, bir de özel araba düşünün. Özel arabanın sürati iki yüz kilometre olsun, kamyonun yüz kilometre. Eğer kamyonun hızını yüz elli kilometreye çıkartırsanız, öteki arabanın hızını yüz elli kilometreye indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın, birinden ötekine geçmesi, sokakta yürüyormuş gibi bir kolaylık arz eder; çünkü iki araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden ötekine geçmek hiçbir problem göstermez. Yani; Kim nefs tayyi mekânı yaparsa, kim uykuya dalarsa; uykuya daldığı anda, onun nefsi vücudundan derhâl ayrılır.

Tayyi mekânın yaşanması ise, bu ayrılığın uyanık olarak gerçekleştirilmesidir; yani kişinin aklı nefsini kumanda etmeye baslar ve nefs, fizik vücuttan ayrıldığı zaman, akıl tamamen nefsi kontrol altında bulundurur.

Artık akıl, fizik vücudu kumanda etmemektedir. Fizik vücudun elektron devir sayısı, nefs kendisinden ayrıldığı an, tekrar eski haline döner. Nefsin elektron devir sayısı da fizik vücuttan ayrıldığı an, derhâl kendi elektron sayısına döner ve böylece nefs, başka bir âlem olan zahirî âlemde, yani kendisine ait olmayan bir âlemde, sonsuz hızla hareket etmek imkânının sahibi olur.

İnsan her gece rüya görür. Bazı insanlar da rüyalarında uçarlar. Uçanlar, aslında uykularında tayyi mekânı yaşayanlardır; ama onlar hiçbir zaman tayyi mekân yaptıklarının farkına varamazlar. Sadece rüyalarında, bir hayal âleminde uçtuklarını düşünürler. Oysa ki rüyamızın çok az bir bölümü hariç aşağı yukarı bütünü gerçektir. Bu âlemde cereyan etmeyen, başka âlemlerde cereyan eden bir güzel yolculuğu, her seferinde yasarız. İşte söz konusu olan şey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman bilincinde olursak, o zaman yaşadığımız şey artık rüya değildir; tayyi mekândır. Nefs, vücuttan ayrıldığı an fizik vücut derhâl uykuya dalar. Akıl artık fizik vücudu kumanda etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vücudu idare eden nedir? Otomatik kontrol sistemleridir. Midemizi, bağırsaklarımızı, kalbimizi, akciğerlerimizi bütün organlarımızı çalıştıran otomatik kontrol müesseseleri, artık onları kontrol altına almışlardır. Bu sistemlerin her biri sünnetullahın bir bağlantısını ifade eder.

Sünnetullah, bütün sistemleri kontrol altında tutan, Allah’ın sonsuz bilgisayar sistemidir.

Allah’ın sonsuzluğu, bütün âlemleri kapsamıştır. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: "Allah’ım, Senin Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır" . İşte sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir parçayı insanlara da vermiştir. İnsanlar nefs, ruh ve fizik vücut tayyi mekânı yapacak seviyeye ulaşabilirler. Nefs tayyi mekânında, vücuttan ayrılan nefs başka bir âleme gider.

Fizik vücutla nefsin arasında, baslarını birbirine bağlayan bir kordon vardır. Allah’ın yarattığı bu kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse gitsin hiç kopmaz. Allah herşeye kaadirdir. Eğer başka insanların kordonları birbirleriyle karşılassa biri ötekine hiç dokunmadan birbirinin içinden geçerler. Bir gün başınızın üzerindeki kordondan nefsinize bağlandığınızı göreceksiniz. İşte nefs tayyi mekânı yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: “Bu kordonlar göbekten birbirine bağlıdır”.

Bunun külliyen yalan olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Başka bir şey yasıyorlarsa, biz onları bilemeyiz. Ama bildiğimiz, yasadığımız nefs tayyi mekânı, başımızdan, fizik vücudumuzun başından nefsimizin basına bir kordonun uzatıldığını göstermektedir. Bu kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki; hiç bir nefsi başka bir vücuda ulaştırmaz. Başka bir vücudun bir nefsi kendisine mâl etmesi veya buna benzer bir olay, hiçbir şekilde mümkün değildir.

İşte böyle bir dizaynda, nefsimizin dilediğimiz yere, düşündüğümüz yere birkaç saniyede ulastığını görüyoruz. Ve gittiğiniz yerlerde, eğer insanlar sizi görmüyorlarsa bilin ki nefs halindesiniz. O yasadığınız da zahirî âlemdir. Zahirî âlemde hiç kimse normal standartlarda, nefsi görmez. İnsanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse görmez.

Dünyadasınız; ama siz uyuduğunuz esnada gündüzü yasıyorsunuz. O zaman dünyanınöbür tarafındasınız, diğer yarım küresindesiniz ve günesin olduğu taraf gecenin olduğu taraftan daima farklı ve dünya döndüğü için devamlı şekil değistiriyor. Öyleyse nerede şartlar fizik değilse orada bilin ki; nefsiniz bu âlemdedir. Ama bir de şartların fizik olduğu bir âleme gideceksiniz. Sizden evvel olanların yasadığı berzah âlemi.

O zaman bardağı tutabiliyorsanız, içindekini içebiliyorsanız oradasınız, berzah âlemindesiniz. Sizden evvel ölmüş olan kişilerin nefslerinin kıyâmete kadar yasayacağı yerdesiniz. Berzah âlemi, nefslerimize göre fizik olarak yaratılmıştır. Bütün insanların nefsleri öldükten sonra mutlaka oraya gider, orada yaşantılarını devam ettirirler. Kıyâmet gününe kadar orada yasamakta devam ederler. İşte nefslerinizin o gittikleri yerde, sonsuz hızını devam ettirebilmek için Allah, nefslere küçücük bir değişiklik yaptırır.

Nefslerin yapılarında yaptığı değişiklikle nefsimizin karşıt elektronlarının devir sayısını, elektron devir sayısının ötesine geçirir. O zaman berzah âleminde de sonsuz hızla hareket söz konusudur. Nefsler bu âleme ulaştıkları zaman tekrar yapı değişikliğine uğrarlar. Işık duvarı üzerinden geçerken, iki âlem arasındaki ve bizim âlemimizde normal bir nefsin standartlarında gelirler.

Bir gün inşaallah hepinize TAYYİ MEKÂN nasip olacak. TAYYİ MEKÂN‘ı yaptığınız zaman sunu unutmayın; sakın şu vücudunuzu düşünmeyin. Neden düşünmeyin? Çünkü düşünürseniz soluğu vücudunuzda alırsınız. Tekrar dönmeniz de o gece hayli güç bir sey.

İnsaallah yaşarsınız. Yaşadıgınız zaman göreceksiniz ki; aslında uçaklara falan fazla para vermenize gerek yok Allah’ın yardımıyla, her şey çok güzel gerçekleşebilir. İşte nefs tayyi mekânı, bu standartlar altında gerçekleşebilen bir olgudur. Söylediğim gibi hepiniz tayyi mekânı kim bilir kaç defa yasamışsınızdır. Ama rüyada yasadığınız için bunun bilincinde değilsiniz. Sadece bir hayal yaşadığınızı zannetmektesiniz. Oysa ki kişi rüyasında mutlaka bir gezegene gitmiştir.

Eger nefs tayyi mekânının ötesine geçmek söz konusu ise, bunun adı ruh tayyi mekânıdır.

Ruhumuz kendisine ait olan elektron devir sayısını dilediği an, dilediği standartlarda değiştirmek imkânının sahibidir. Ruhumuz 6 grup enerji küresinden oluşur ve emr âleminin de, zahirî âlemin de, berzah âleminin de bütün özelliklerini bir ruh, dilediği an kazanabilir veya yok edebilir. Zahirî âlemde bir ruh, dilerse zahirî âlemin bir parçası olur.

Dilerse zahirî âlemin bir parçası olmanın hemen dışına çıkar. Berzah âleminde bir ruh, berzah âleminin varlığı olur. Herkes onu nefs zanneder veya dilerse bir anda bu standardın dışına çıkabilir. Aynı ruh, gayb âleminde, gayb âleminin standartlarına girer veya dışına çıkabilir.

Allahû Tealâ ruha farklı bir özellik vermiştir. O dilediğini, dilediği standartlarda yapmak imkânının sahibidir. Kim ruh tayyi mekânını yapabilir? Salâha ulaşan kişinin başının üzerine, Allahû Tealâ bir hediye olarak kendi ruhunu gönderir. Bu ruh tayyi mekânı yapması için Allahû Tealâ’nın o kişiye bir hediyesidir. Onun basının üzerinde taşıdığı bu ruh, aklının her zaman kumanda edebileceği, bir nevi uçak gibidir ve o ruha kumanda eden akıl, o ruhu dilediği yere bir anda ulaştırabilir.

Ruh tayyi mekânının nefs tayyi mekânından farkı, ruhun gittiği yerde fizik hüviyete derhâl bürünebilme imkânıdır. Ama orada o bunu yaparken, eğer fizik vücut uykuda değilse, o kişinin fizik vücuduna, akıl kumanda etmektedir. O zaman ruha Allah kumanda eder.

0 Öyleyse, farklı bir tayyi mekân boyutuna girdik: Ruh tayyi mekânı. Sadece salâha ulaşıp da başının üzerine Allah’ın ruh tayyi mekânını yapmak üzere böyle bir ruhu hediye ettiği insanlar, bunu gerçekleştirebilir. Bu konuda çok şeyler okumuşsunuzdur. Bir çok hikâyeler anlatılır. Ama aslında hangi evliya bunu gerçekleştirmişse biliniz ki bu hakikattir. Allah’ın kanunları, fizik kanunlardır. Fizigin ötesi ise, o ait olduğu âlemin fiziğidir; gene aynı seydir.


Örnek: 3 Bast-ı zaman ve tayy-ı mekân? ne demektir?
Bast-ı zaman: ?zamanın genişlemesi, bereketlenmesi?,?az zamanda uzun bir zaman yaşamış olma hâli?

Tayy-ı mekân: ?Mekânı aşarak bir anda değişik yerlerde görünebilmek?


Dağlarla yeryüzünün alanı genişliyor. O küçücük kabarcıklar da midenin alanını artırıyorlar. Akciğer açıldığı zaman iki yüz elli metrekare oluyor. Allahın mekân içinde mekân yarattığına bunlar birer misâl..

Öyle ise o zât-ı kadir, zaman içinde zaman da yaratabilir. Nitekim yaratmışta... Rüya, bast-ı zaman ve miraç...

Biz bilgimizle, görgümüzle sınırlıyız. Ülfete, alışkanlıklara esir olmuşuz. Güneş ışığının, yaklaşık, yüz elli milyon kilometrelik bir mesafeyi sekiz dakikada kat ederek dünyamıza ulaşmasına artık hayret etmiyoruz. Halbuki bu çok harika bir kudret mucizesi...

?Cenâbı Hak ışıkta sergilediği bu mucizeyi, ruhu cesedine galip gelmiş bir sevgili kulunda da gösterebilir.? dediğimizde hemen itirazlar başlıyor. Niçin? Çünkü; biz görgü mahkûmuyuz ve böyle bir şeye hiç şahit olmamışız. Bu hadiseyi her gün seyredebilsek o da nazarımızda gizlenecek, ona da hayret etmemeye başlayacağız

?Rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler görüldüğünü görüyorsun. Eğer o saatte o işlere bedel Kuran okumuş olsa idin birkaç hatim okumuş olurdun. Bu hâlet, evliya için hâlet-i yakazada inkişaf eder. Mesele ruhun dairesine yaklaşır. Ruh zaten zaman ile mukayyet değildir. Ruhu cismâniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sürat-ı ruh mîzanıyla cereyan eder.? ( Mesnevî-i Nuriye)

Bugün, şekillerin ve seslerin televizyon vasıtasıyla bir anda birçok mekânlarda bulunmasını gayet normal karşılıyoruz. Ama Belkısın tahtının çok kısa bir zamanda Süleyman aleyhisselâmın yanına getirilmesini aklımıza sığıştıramıyoruz. Faraza; bir gün ses ve şekiller gibi, eşyanın da nakline muvaffak olunsa, o zaman onu da gayet normal ve makûl bulacak, ona da hayret etmemeğe başlayacağız.

Yukarıdaki vecizede alışık olmadığımız bir tâbir geçti: Ruh sürati. Ruhun sürati ne ışıkla kıyasa girer, ne de sesle. Hayâl ruhun bir hizmetçisi. Bir anda cennetlere varabiliyor. Akıl, ruhun anlama âleti. İnsan bu âletle bir anda yıldızlara çıkıp onları tefekkür edebiliyor.

Ruh cesede galip olunca birkaç mekânda bir anda bulunmak da gayet kolay olur. Rüyada bizim de ruhumuz bedenimize bir derece galip gelir. Çok uzak mesafelere bir anda gider, geçmişe ve geleceğe rahatlıkla geçeriz. Dedemizle de görüşürüz, torunlarımızla da.

Manen terakki ederek, melekleri gerilerde bırakan bir ruh, onların gayet rahatlıkla yaptığı bir işi niçin yapamasın? Bir anda birkaç mekânda neden bulunamasın?

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)

ÖM ile soru cevaplamiyoruz! Forum'a yazın cevaplardan herkes yararlansın!
Sahin
27-08-2014:19:28 #1

Araştırma - Tayyi Mekân Nedir?

Bende bu sorunun cevabini bulabilmek icin bir arastirma yaparken ilginc ve farkli cevaplara ulastim. Herkezin bu konu icin bir gununu harcamamasi icin, aciklayici bulduklarimi bir sayfada toplayarak ilgililere kolaylik saglamak istedim. Malesef bu konu hakkinda cok az bilgi var. Teorik kaynak azda olsamevcut ama pratik yada uygulanabilirlik konusunda karari sizler karar vereceksiniz...

Tayyi Mekan Nasıl Yapılır?

Örnek: 1

Düşüncenin sonsuza yakın bir hızı vardır.Tayyi mekanda kişi kendini düşündüğü yerde bulabilir.Zikir esastır.

Önce mümkünse bir gusul abdest alınır.Bolca estağfirullah çekilir.Kalpten zikre başlanır.Rabıta yapılır.(Dikkat 1 noktaya toplanır.)

Allah'dan yardım istenir.Bakara Suresi'nin sonlarından bir ayet okunur.

içinden Allah Allah zikriyle Allah nasip ederse tayyi mekan yapılabilir ....diye anlatmışlardı...

Ruhfizik vücüt ve nefsin elektron devinim hızları farklıdır.Örneğin 2nn ve n/2 gibi... Elektron devinim hızları zikir sayesinde eşitlendiğinde bir oluşum diğerinin çekim gücünden sıyrılarak tayyi mekan yapmak üzere diğer oluşumdan ayrılacak hale gelir..

Tayyi mekanin teorisi...

Allah herkesi bu güzelliklere ulaşabilecek şekilde yaratmıştır.(Tüm insanlar hanif fıtratıyla yaratılmıştır.) Önemli olan bu seviyeye gelmek ve zikir zikirzikir....ille de zikir....

Alıntıdır


Örnek: 2 Shamshiel:

Tayyi mekân; mekân değistirmek anlamına gelmektedir. Üç şekli vardır:

Nefs Tayyi Mekânı

Ruh Tayyi Mekânı

Fizik Vücut Tayyi Mekânı


Nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadardır.

Ayrılabilmesi için bu devir sayılarının eşitlenmesi lâzımdır. Iste gerçek uykuya ulastığımız zaman parçasının belki tek bir saniyelik bir bölümünde, nefsin elektron devir sayısı artar;

fizik vücudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldiği anda, nefs vücuttan tereyağından kıl çeker gibi ayrılır.

Bu neye benzer?

Bir kamyon düşünün, bir de özel araba düşünün. Özel arabanın sürati iki yüz kilometre olsun, kamyonun yüz kilometre. Eğer kamyonun hızını yüz elli kilometreye çıkartırsanız, öteki arabanın hızını yüz elli kilometreye indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın, birinden ötekine geçmesi, sokakta yürüyormuş gibi bir kolaylık arz eder; çünkü iki araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden ötekine geçmek hiçbir problem göstermez. Yani; Kim nefs tayyi mekânı yaparsa, kim uykuya dalarsa; uykuya daldığı anda, onun nefsi vücudundan derhâl ayrılır.

Tayyi mekânın yaşanması ise, bu ayrılığın uyanık olarak gerçekleştirilmesidir; yani kişinin aklı nefsini kumanda etmeye baslar ve nefs, fizik vücuttan ayrıldığı zaman, akıl tamamen nefsi kontrol altında bulundurur.

Artık akıl, fizik vücudu kumanda etmemektedir. Fizik vücudun elektron devir sayısı, nefs kendisinden ayrıldığı an, tekrar eski haline döner. Nefsin elektron devir sayısı da fizik vücuttan ayrıldığı an, derhâl kendi elektron sayısına döner ve böylece nefs, başka bir âlem olan zahirî âlemde, yani kendisine ait olmayan bir âlemde, sonsuz hızla hareket etmek imkânının sahibi olur.

İnsan her gece rüya görür. Bazı insanlar da rüyalarında uçarlar. Uçanlar, aslında uykularında tayyi mekânı yaşayanlardır; ama onlar hiçbir zaman tayyi mekân yaptıklarının farkına varamazlar. Sadece rüyalarında, bir hayal âleminde uçtuklarını düşünürler. Oysa ki rüyamızın çok az bir bölümü hariç aşağı yukarı bütünü gerçektir. Bu âlemde cereyan etmeyen, başka âlemlerde cereyan eden bir güzel yolculuğu, her seferinde yasarız. İşte söz konusu olan şey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman bilincinde olursak, o zaman yaşadığımız şey artık rüya değildir; tayyi mekândır. Nefs, vücuttan ayrıldığı an fizik vücut derhâl uykuya dalar. Akıl artık fizik vücudu kumanda etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vücudu idare eden nedir? Otomatik kontrol sistemleridir. Midemizi, bağırsaklarımızı, kalbimizi, akciğerlerimizi bütün organlarımızı çalıştıran otomatik kontrol müesseseleri, artık onları kontrol altına almışlardır. Bu sistemlerin her biri sünnetullahın bir bağlantısını ifade eder.

Sünnetullah, bütün sistemleri kontrol altında tutan, Allah’ın sonsuz bilgisayar sistemidir.

Allah’ın sonsuzluğu, bütün âlemleri kapsamıştır. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: "Allah’ım, Senin Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır" . İşte sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir parçayı insanlara da vermiştir. İnsanlar nefs, ruh ve fizik vücut tayyi mekânı yapacak seviyeye ulaşabilirler. Nefs tayyi mekânında, vücuttan ayrılan nefs başka bir âleme gider.

Fizik vücutla nefsin arasında, baslarını birbirine bağlayan bir kordon vardır. Allah’ın yarattığı bu kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse gitsin hiç kopmaz. Allah herşeye kaadirdir. Eğer başka insanların kordonları birbirleriyle karşılassa biri ötekine hiç dokunmadan birbirinin içinden geçerler. Bir gün başınızın üzerindeki kordondan nefsinize bağlandığınızı göreceksiniz. İşte nefs tayyi mekânı yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: “Bu kordonlar göbekten birbirine bağlıdır”.

Bunun külliyen yalan olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Başka bir şey yasıyorlarsa, biz onları bilemeyiz. Ama bildiğimiz, yasadığımız nefs tayyi mekânı, başımızdan, fizik vücudumuzun başından nefsimizin basına bir kordonun uzatıldığını göstermektedir. Bu kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki; hiç bir nefsi başka bir vücuda ulaştırmaz. Başka bir vücudun bir nefsi kendisine mâl etmesi veya buna benzer bir olay, hiçbir şekilde mümkün değildir.

İşte böyle bir dizaynda, nefsimizin dilediğimiz yere, düşündüğümüz yere birkaç saniyede ulastığını görüyoruz. Ve gittiğiniz yerlerde, eğer insanlar sizi görmüyorlarsa bilin ki nefs halindesiniz. O yasadığınız da zahirî âlemdir. Zahirî âlemde hiç kimse normal standartlarda, nefsi görmez. İnsanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse görmez.

Dünyadasınız; ama siz uyuduğunuz esnada gündüzü yasıyorsunuz. O zaman dünyanınöbür tarafındasınız, diğer yarım küresindesiniz ve günesin olduğu taraf gecenin olduğu taraftan daima farklı ve dünya döndüğü için devamlı şekil değistiriyor. Öyleyse nerede şartlar fizik değilse orada bilin ki; nefsiniz bu âlemdedir. Ama bir de şartların fizik olduğu bir âleme gideceksiniz. Sizden evvel olanların yasadığı berzah âlemi.

O zaman bardağı tutabiliyorsanız, içindekini içebiliyorsanız oradasınız, berzah âlemindesiniz. Sizden evvel ölmüş olan kişilerin nefslerinin kıyâmete kadar yasayacağı yerdesiniz. Berzah âlemi, nefslerimize göre fizik olarak yaratılmıştır. Bütün insanların nefsleri öldükten sonra mutlaka oraya gider, orada yaşantılarını devam ettirirler. Kıyâmet gününe kadar orada yasamakta devam ederler. İşte nefslerinizin o gittikleri yerde, sonsuz hızını devam ettirebilmek için Allah, nefslere küçücük bir değişiklik yaptırır.

Nefslerin yapılarında yaptığı değişiklikle nefsimizin karşıt elektronlarının devir sayısını, elektron devir sayısının ötesine geçirir. O zaman berzah âleminde de sonsuz hızla hareket söz konusudur. Nefsler bu âleme ulaştıkları zaman tekrar yapı değişikliğine uğrarlar. Işık duvarı üzerinden geçerken, iki âlem arasındaki ve bizim âlemimizde normal bir nefsin standartlarında gelirler.

Bir gün inşaallah hepinize TAYYİ MEKÂN nasip olacak. TAYYİ MEKÂN‘ı yaptığınız zaman sunu unutmayın; sakın şu vücudunuzu düşünmeyin. Neden düşünmeyin? Çünkü düşünürseniz soluğu vücudunuzda alırsınız. Tekrar dönmeniz de o gece hayli güç bir sey.

İnsaallah yaşarsınız. Yaşadıgınız zaman göreceksiniz ki; aslında uçaklara falan fazla para vermenize gerek yok Allah’ın yardımıyla, her şey çok güzel gerçekleşebilir. İşte nefs tayyi mekânı, bu standartlar altında gerçekleşebilen bir olgudur. Söylediğim gibi hepiniz tayyi mekânı kim bilir kaç defa yasamışsınızdır. Ama rüyada yasadığınız için bunun bilincinde değilsiniz. Sadece bir hayal yaşadığınızı zannetmektesiniz. Oysa ki kişi rüyasında mutlaka bir gezegene gitmiştir.

Eger nefs tayyi mekânının ötesine geçmek söz konusu ise, bunun adı ruh tayyi mekânıdır.

Ruhumuz kendisine ait olan elektron devir sayısını dilediği an, dilediği standartlarda değiştirmek imkânının sahibidir. Ruhumuz 6 grup enerji küresinden oluşur ve emr âleminin de, zahirî âlemin de, berzah âleminin de bütün özelliklerini bir ruh, dilediği an kazanabilir veya yok edebilir. Zahirî âlemde bir ruh, dilerse zahirî âlemin bir parçası olur.

Dilerse zahirî âlemin bir parçası olmanın hemen dışına çıkar. Berzah âleminde bir ruh, berzah âleminin varlığı olur. Herkes onu nefs zanneder veya dilerse bir anda bu standardın dışına çıkabilir. Aynı ruh, gayb âleminde, gayb âleminin standartlarına girer veya dışına çıkabilir.

Allahû Tealâ ruha farklı bir özellik vermiştir. O dilediğini, dilediği standartlarda yapmak imkânının sahibidir. Kim ruh tayyi mekânını yapabilir? Salâha ulaşan kişinin başının üzerine, Allahû Tealâ bir hediye olarak kendi ruhunu gönderir. Bu ruh tayyi mekânı yapması için Allahû Tealâ’nın o kişiye bir hediyesidir. Onun basının üzerinde taşıdığı bu ruh, aklının her zaman kumanda edebileceği, bir nevi uçak gibidir ve o ruha kumanda eden akıl, o ruhu dilediği yere bir anda ulaştırabilir.

Ruh tayyi mekânının nefs tayyi mekânından farkı, ruhun gittiği yerde fizik hüviyete derhâl bürünebilme imkânıdır. Ama orada o bunu yaparken, eğer fizik vücut uykuda değilse, o kişinin fizik vücuduna, akıl kumanda etmektedir. O zaman ruha Allah kumanda eder.

0 Öyleyse, farklı bir tayyi mekân boyutuna girdik: Ruh tayyi mekânı. Sadece salâha ulaşıp da başının üzerine Allah’ın ruh tayyi mekânını yapmak üzere böyle bir ruhu hediye ettiği insanlar, bunu gerçekleştirebilir. Bu konuda çok şeyler okumuşsunuzdur. Bir çok hikâyeler anlatılır. Ama aslında hangi evliya bunu gerçekleştirmişse biliniz ki bu hakikattir. Allah’ın kanunları, fizik kanunlardır. Fizigin ötesi ise, o ait olduğu âlemin fiziğidir; gene aynı seydir.


Örnek: 3 Bast-ı zaman ve tayy-ı mekân? ne demektir?
Bast-ı zaman: ?zamanın genişlemesi, bereketlenmesi?,?az zamanda uzun bir zaman yaşamış olma hâli?

Tayy-ı mekân: ?Mekânı aşarak bir anda değişik yerlerde görünebilmek?


Dağlarla yeryüzünün alanı genişliyor. O küçücük kabarcıklar da midenin alanını artırıyorlar. Akciğer açıldığı zaman iki yüz elli metrekare oluyor. Allahın mekân içinde mekân yarattığına bunlar birer misâl..

Öyle ise o zât-ı kadir, zaman içinde zaman da yaratabilir. Nitekim yaratmışta... Rüya, bast-ı zaman ve miraç...

Biz bilgimizle, görgümüzle sınırlıyız. Ülfete, alışkanlıklara esir olmuşuz. Güneş ışığının, yaklaşık, yüz elli milyon kilometrelik bir mesafeyi sekiz dakikada kat ederek dünyamıza ulaşmasına artık hayret etmiyoruz. Halbuki bu çok harika bir kudret mucizesi...

?Cenâbı Hak ışıkta sergilediği bu mucizeyi, ruhu cesedine galip gelmiş bir sevgili kulunda da gösterebilir.? dediğimizde hemen itirazlar başlıyor. Niçin? Çünkü; biz görgü mahkûmuyuz ve böyle bir şeye hiç şahit olmamışız. Bu hadiseyi her gün seyredebilsek o da nazarımızda gizlenecek, ona da hayret etmemeye başlayacağız

?Rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler görüldüğünü görüyorsun. Eğer o saatte o işlere bedel Kuran okumuş olsa idin birkaç hatim okumuş olurdun. Bu hâlet, evliya için hâlet-i yakazada inkişaf eder. Mesele ruhun dairesine yaklaşır. Ruh zaten zaman ile mukayyet değildir. Ruhu cismâniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sürat-ı ruh mîzanıyla cereyan eder.? ( Mesnevî-i Nuriye)

Bugün, şekillerin ve seslerin televizyon vasıtasıyla bir anda birçok mekânlarda bulunmasını gayet normal karşılıyoruz. Ama Belkısın tahtının çok kısa bir zamanda Süleyman aleyhisselâmın yanına getirilmesini aklımıza sığıştıramıyoruz. Faraza; bir gün ses ve şekiller gibi, eşyanın da nakline muvaffak olunsa, o zaman onu da gayet normal ve makûl bulacak, ona da hayret etmemeğe başlayacağız.

Yukarıdaki vecizede alışık olmadığımız bir tâbir geçti: Ruh sürati. Ruhun sürati ne ışıkla kıyasa girer, ne de sesle. Hayâl ruhun bir hizmetçisi. Bir anda cennetlere varabiliyor. Akıl, ruhun anlama âleti. İnsan bu âletle bir anda yıldızlara çıkıp onları tefekkür edebiliyor.

Ruh cesede galip olunca birkaç mekânda bir anda bulunmak da gayet kolay olur. Rüyada bizim de ruhumuz bedenimize bir derece galip gelir. Çok uzak mesafelere bir anda gider, geçmişe ve geleceğe rahatlıkla geçeriz. Dedemizle de görüşürüz, torunlarımızla da.

Manen terakki ederek, melekleri gerilerde bırakan bir ruh, onların gayet rahatlıkla yaptığı bir işi niçin yapamasın? Bir anda birkaç mekânda neden bulunamasın?

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)


ÖM ile soru cevaplamiyoruz! Forum'a yazın cevaplardan herkes yararlansın!

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi