SAĞLIK KÖŞESİ ANNE & ÇOCUK SAĞLIĞI BEBEKLERDE SÜT DİŞLERİ

BEBEKLERDE SÜT DİŞLERİ

BEBEKLERDE SÜT DİŞLERİ

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
efsane76
Aktif Üye
39
24-04-2014:14:54
#1
Bebeklerde sütdişleri, 20 adettir. Diğer isimleri; bebek dişleri, geçiçi dişler, birincil (primary) dişler ve dentes deciduii olarak geçer.

Gelişmeye anne karnındaki fetusta embriyonik dönemde başlayan süt dişleri, ilk olarak ağızda görülmeye genelde bebek doğduktan 6 ay sonra başlar. 6 aylık bebekte ilk görülen süt dişi alt santral kesici olarak tanımlanan diştir. (Temel anatomi sayfamızdaki diş numara ve isimleri şeklindeki 1.numaralı alt dişler; ağız içindeki resmini görmek için buraya tıklayınız*.) Bütün süt dişleri; üst ve alt / sağ ve sol, toplam olmak üzere : 8 kesici diş + 4 süt köpek diş + 8 süt azı diş olmak üzere 20 adettir.


Bebek ve çocuk ağzında, erişkin küçük azı dişleri (pre-molar dişler; rehberimizdeki 4 ve 5 numaralı erişkin dişleri) süt dişi evresinde ağızda yokturlar, ama onların yerinde alt+üst/sağ+sol'da 2'şer (toplamda 8) adet olmak üzere "süt 4 ve 5 numaralı molar(azı) dişler" bulunur. Yani, pre-molar(küçük azı) dişlerinin süt dişi öncülleri süt.4-5 numaralı molar dişler olmaktadır(!). Pre-molar(küçük azı) dişler, öncülleri olan süt-molar dişleri alttan ittirerek(!) ilk defa 9 yaş civarında çıkmaya başlarlar. Dolayısı ile rehberimizde 6-7 numaralı dişler olarak gösterilen 1. ve 2. molar(azı) dişlerinin, süt dişi öncül versiyonları bulunmaz(!). Daha açık bir tabir ile süt dişleri arasında süt-molarlar olmasına rağmen, erişkin molar dişleri bunların altından değil ağızın daha arka kısımlarında üstlerinde bir süt dişi olmadan-hiçbir süt dişini ittirip düşürmeden sıfırdan çıkarlar (çünkü süt-molarların altından erişkin pre-molar (küçük azılar) çıkmakta idi). 20 yaş dişleri olarak bilinen 3. Molar dişler (anatomi sayfamızdaki 8.numaralı diş) adı üzerinde, 20 yaş civarında çıktıklarından, bu dişlerin de süt dişi versiyonları bulunmaz. Özet olarak, rehberimizdeki 6-7-8 numaralı dişler'in süt dişi öncülleri yoktur!


Üst ve Alt şematik çizimlerde; 5 yaşındaki bir çocuğun yüz iskeleti içerisinde gelişmekte olan kalıcı dişler (dentes permanentes) ve halihazırda sürümü tamamlanarak ağız içerisine yerleşmiş geçici dişler (süt dişleri = Dentes Deciduii)


Süt Dişlerinin çıkma sırası ve zamanları


Süt dişlerinin çıkmaya başladığı ortalama zamanlar, kişiden kişiye ailevi genetik faktörler doğrultusunda çok değişkenlik gösterse de, dişlerin çıkma sırası ve ortalama ağız içinde görülme ayları şu şekildedir :

1.) Santral kesiciler ( 1 numara) (6-12 ay)
2.) Lateral kesiciler ( 2 numara) (9-16 ay)
3.) Köpek süt dişler ( 3 numara) (16-23 ay)
4.) Azı dişi (1. Azı) ( 6 numara) (13-19 ay)
5.) Azı dişi (2. Azı) ( 7 numara) (22-33 ay)


Kalıcı dişler gelişmelerini tamamladıkça, çene kemikleri içerisinde gittikçe yukarıya doğru sürülürler ve üzerlerinde daha önceden çıkmış olan süt dişlerini ittirerek en nihayetinde süt dişlerinin yerlerinden çıkarak düşmesine (halkımız tarafından tercih edilen tabirine göre : dişlerin dökülmesine) neden olurlar.

Süt Dişlerinin dökülme sırası ve zamanları, Kalıcı Dişlerin çıkma sırası ve zamanları.

Süt dişlerinin dökülmesi, yine tamamen genetik faktörler ile ilgili olarak kişiden kişiye büyük değişkenlik göstermekle birlikte birlikte;

kalıcı dişlerin çıkma sırası ve zamanları şu şekilde özetlenebilir :

1.) Azı dişi (1.Büyük Azı) ( 6 numara) (6 yaşında)
2.) Santral Kesici Dişler ( 1 numara) (7 yaşında)
3.) Lateral Kesici Dişler ( 2 numara) (8 yaşında)
4.) Küçük Azı (1.Küçük) ( 4 numara) (9 yaşında)
5.) Köpek-Kanin Dişleri ( 3 numara) (10 yaşında)
6.) Küçük Azı (2.Küçük) ( 5 numara) (11 yaşında)
7.) Azı dişi (2.Büyük Azı) ( 7 numara) (12 yaşında)
8.) Azı dişi (3.Büyük Azı) ( 8 numara) (17-21 yaş / 20 yaş dişleri)


6 yaşında kız çocuğu, süt dişleri dökülmeye başlamış...

BEBEKLERDE SÜT DİŞİ ÇIKARTMA SIRASINDA GÖRÜLEN RAHATSIZLIKLAR VE ÇÖZÜMLERİ :

Yazımın başından beri ısrarla vurguladığım üzere, bir bebeğin ortalama diş çıkarma zamanı "ortalama" diş çıkarma zamanıdır. 6 ay civarı olan süt dişlerinin sürmeye başlama ortalaması, 1.5 yaşına kadar uzayabilir. Bu süre tamamen vakti-zamanında bebeğin anne-babasının ilk süt dişlerini ne zaman çıkartmaya başladığı ile ilgili genetik süreç tahrihçesi ile bağlantılıdır. Ancak standart zaman ölçülerinden aşırı sapmalar, vücutta var olabilecek "diğer hastalık bulguları" ile birlikte değerlendirilerek ekstra patoloji aranması yoluna saptırmalıdır. Örneğin, bir çocuğun geç süt dişi çıkartması D-Vitamini eksikliği nedeni ile olabilir ancak, sadece geç ya da bozuk yapıda diş çıkartmanın kendisi direkt vitamin-D eksikliği ve buna bağlı Raşitizm hastalığı olasılığını düşündürtmez, çünkü raşitizm ve vitamin eksikliği durumlarında, tüm vücut sathında ve özellikle iskelet sisteminin diğer bileşenlerinde radikal gelişim patolojileri daha ön plandadır. Çocuklar gelişim aşamalarında iken, kendilerini koruma iç güdüsü ile yaklaşan ebebeynleri bazen kantarın topuzunu kaçırmakta ve paranoyakça yaklaşımlarla hem kendi ruhsal dengelerini hem de çocuğunkini bozacak derecede aşırı korumacı tavırlar ile çocuğun her değişiminin altında bir hastalık aramaktadırlar. Bu yaklaşım tarzı da en az duyarsızlığa varan aşırı genişlik-rahatlık ve alakasızlık kadar yanlıştır. Çocuğumuza olan sevgimizin onu boğmasına izin vermeden ancak yetersiz ilgi nedeni ile var olabilecek hastalıkları da gözden kaçırmadan bir denge noktası çerçevesinde çocuğumuzun gelişim süreçlerinin gözlemcisi olmalıyız.

Tıpkı diş çıkarma sürelerinin ve hatta sıralarının değişken olması gibi, diş çıkarma sürecinde bebekte gözlenen değişiklikler de tamamen bebeğin kişisel özelliklerine ve bebeğin ebebeyninden aldığı genetik koda bağlıdır. Kimi bebek süt dişi çıkartırken hiçbir şekilde rahatsızlık belirtisi göstermezken, kimisi enfeksiyon olmuşçasına ateşlenir ve müthiş huzursuzluk yaşayabilir.

Süt dişi çıkartmaya bağlı bebekte görülen rahatsızlıklar sırasında, akılda tutulması gereken anahtar nokta, bebeği bu süreç içerisinde dikkatlice inceleyerek hem fizyolojik ihtiyaçlarını zamanında gidermek, hem de oluşan bu şikayetlerin çocukta yarattığı huzursuzluk durumundan dolayı artan ilgi ve sevgi ihtiyacına yeterli cevap vererek sakinleşmesini sağlamaktır. Bu periyotta, gelişmesi muhtemel semptomları iyi bilmek ve çocukta gelişen her değişikliği diş çıkarmasına yorarak, var olan bir başka patolojiyi de atlamamak icap eder. Konu yine burada kantar ve topuz meselesine dönmektedir.


Süt dişi çıkartan bir bebekte görülmesi olası ancak şart olmayan semptomlar ve tedavi yaklaşımları :

Ateş :
Dişler, çene kemikleri ve diş etleri nahiyesinde yeni diş sürmesine bağlı izlenen artmış fizyolojik uyaranlar, vücut iç mekanizmalarını etkileyerek patolojik ateşten ayırt edilmesi şart olan, süt dişi çıkartmaya bağlı ateşi tetikleyebilirler. Çıkan ateşin çocukta yarattığı, ya da ateşin birlikte görülmeye başladığı ek semptomlar dikkatle izlenerek, "ateş" bulgusunun altında başka bir sebebin var olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunun için evde uygulanabilecek en uygun yöntem, bebeğin genel durumunun her zamankinden ne kadar farklı olduğunun gözlenmesi, beslenme ve iştah durumunun irdelenmesi, halsizlik olup olmadığına dikkat edilmesi ve ateşin belirli aralıklarla ölçülerek takip edilmesi yolu ile artıp artmadığının tespit edilmesidir. Ayriyetten, hastalık durumlarında kullanılan ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçların "doktor kontrolünde" kullanılarak, bebeği sıkıntıya sokan semptomlarından mümkün olduğunca arındırmaya çalışmak en doğru yaklaşımdır. Bu şekilde davranılmasına rağmen 3 gün boyunca düşürülemeyen ateş durumlarında, acaba altında başka bir sebep mi vardır diye mutlaka doktora danışmalıdır.

Ağrı ve Huzursuzluk :
Çıkmakta olan dişlerin, diş etleri ve çevre dokularına yaptığı basınç etkisi ve diş sürme fizyolojisi sırasında lokal olarak salgılanan inflamatuvar maddeler, bebekte huzursuzluk şeklinde semptom veren ağrı ve kaşıntı hissi kaynaklı rahatsızlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda, çocuğun sıkıntısını giderebilmek için, şikayeti olan diş eti bölgesine çok yumuşak yapılacak masaj, dişindeki bu kaşıntı hissinin uyandıracağı kaşınma güdüsünü giderebilmesi için ağzına sokup iştahla ısıracağı yumuşak plastik kıvamlı uygun oyuncakların tedarik edilmesi pratik çözümler olarak kullanılabilir. Ayrıca bir diş hekimi tavsiyesi ile kullanılacak, diş etine uygulanan ve ağrı/kaşıntı hissinin azaltılmasına yönelik kremler de medikal bir alternatif olabilir.

Diş eti kanaması :
Diş çıkma sürecinde, diş etleri üzerinde hafif morluklar görülebilir. Bu durum diş eti ve çene kemiği içerisinde gelişmekte olan fizyolojik süreçlerin bir işaretçisidir ve doğaldır. Oluştuğu günden birkaç gün sonrasında kendi kendine iyileşme eğiliminde olacaktır.

Tükürük miktarında artma :
Bebekler normal olarak 2 aylık iken, salya akıtmaya başlarlar. Ancak diş çıkartma süreci sırasında, ağızları içerisinde devamlı oluşan kaşıntı ve diğer duyusal uyaranlar, lokal etkileri ile tükürük salgısı miktarının büyük ölçüde artmasına yol açabilirler. Bu durum bir tedavi gerektirmemekte, artan salya miktarına bağlı oluşan ağız dışına tükürük akıntısının yumuşak ve temiz bir bezle düzenli silinerek bertaraf edilmesi yeterli olmaktadır.

Öksürük :
Süt dişi çıkartan bebekte öksürük görülmesi, tükürük miktarındaki artmaya bağlı ikincil semptomlardan biridir. Artan tükürük, kendini korumaya programlanmış solunum yolları reflekslerini uyararak öksürüğe neden olur ve böylece nefes borusuna kaçma riski olan sıvı ya da kaçabilen ufak miktar bu mekanizma ile dışarıda tutulur.

Yüzde kızarma :
Bu semptom da artmış tükürük miktarı nedeniyle oluşan salya akıtmaya sekonder oluşur. Ağız ortamında var olan ağız mukozası, salya ile doğal yapısını muhafaza ettirmek üzere yaratılmışken, insan derisi uzun süre ıslak kaldığında kepeklenmek ve bütünlüğünü kaybetme emareleri göstererek ağız içi mukozasından farklılık gösterir. Bebek, süt dişi çıkartır iken yaşadığı aşırı tükürük üretimine bağlı salya akıtması sırasında, akan salyanın sürekli temas ettiği yörelerin başında olan çene ve diğer yüz bölgelerinde doğal olarak yıpranmaya bağlı kızarıklıklar oluşabilir. Bu durumun çözümü, tükrük miktarında artma maddesinde önerilen ile aynıdır. Yani temiz ve yumuşak bir bezle düzenli olarak akan salyanın silinmesi uygundur. Ayrıca, uyuyan bebeğin yatay konuma gelmesi akabinde yastığına akıtarak biriktireceği salyadan etkilenmemesi için, yastık ile yüzü arasına emici bir katman (yumuşak bir havlu) konulması diğer bir pratik çözüm yoludur.

İştahta azalma :
Aslında diş çıkartan bebeğin iştahında bir azalma olmaz. Bilakis sanki her şeyi yemek ister gibi ağızına götürme eğiliminde artma gözlenir. Ancak, ağzın ağrıyan ve kaşınan diş eti bölgelerindeki sıkıntısını gidermek üzere bebeğin geliştirdiği bir savunma mekanizması olan yabancı cisimleri ağızına sokma durumunun yarattığı rahatlama, konu yemek yemeye geldiğinde tam tersi şekilde işler. Çünkü emme durumunda bebeğin ağrıları artmaktadır ve katı gıdalar ile beslenme evresinde olan bebeklerde bu grup besine karşı ilgi geçici olarak kaybolabilir. Akılda tutulması gereken nokta, bu dönemin geçici bir süre olduğudur. Bebeği aşırı zorlamadan normal miktarlarda ve özellikle sıvı ağırlıklı gıdalar ile beslenerek, bu içinde bulunduğu sıkıntının geçeceği süre atlatılır.

Kulaklarda hassasiyet :
Azı dişlerinin çıkması sırasında, yakın bölgede bulunan ve aynı grup sinir tarafından duyusu alınan yüz bölgelerinde, ağız içi ağrısı ve kaşıntısı yansıyan ağrı şeklinde hissedilebilir. Bu nedenle, bebeğin kulağını çekiştirme ve yanaklarını tutarak ovuşturma gibi halleri gözlenir ise, ebebeyninin de kulak ve yanaklara ufak dokunuşlar ile masajlar yaparak var olan rahatsızlığı rahatlatmaya yardımcı olması faydalıdır.


Uykusuzluk :

Gündüz uyanık olduğu süre içerisinde bebeğe rahatsızlık veren diş çıkartma işlemi, geceleri de devam eden bir proses olduğundan, süt dişi çıkartan bir bebeğin gündüz ile aynı dertlerden muzdarip olarak geceleri de huzursuzlanması ve dolayısı ile uykusunun kaçması gayet beklenen bir durumdur. Bu uykusuzluk periyodu da anlayışla karşılanmalı, ve diğer tüm semptomlar sırasında olduğu gibi bebeğin fiziksel ihtiyaçları giderildikten sonra, muhtaç olduğu ilgi ve sevgi ona hissettirilerek rahatlatılması yoluna gidilmelidir.







Bebek ve çocuklarda ağız ve diş sağlığı - Hijyen (Temel)






"Bebeklerde diş bakımı ne zaman başlamalıdır?"
sorusunun cevabı hiç unutulmayacak kadar basittir :
-Bebek diş bakımı, dişin ağızda görüldüğü gün başlar !

Dişler ağızda ilk belirdiğinde; gün içerisindeki beslenme sırasında ağızda kalan yiyecek artıklarının mikroorganizmalarca tüketilmesi sonucu oluşan asit kökenli bileşiklerin dişlere zarar verebilmesi için en uygun periyot olan gece saatlerindeki olası hasarı önlemek için, geceleri yatarken yumuşak ve temiz bir bezin ıslatılarak dişlerin uyku öncesi temizlenmesi en uygunudur. Böylece tükürük salgısı ve buna bağlı doğal koruma mekanizmasının minimal olduğu gece saatlerindeki diş çürüme eğilimi en aza indirilmiş olunur.

1 yaşına erişen çocukta, artık diş fırçası kullanma zamanı gelmiş demektir. Yalnız seçilecek diş fırçasının yumuşak kılları olmasına çok dikkat edilmesi gereklidir, zira 1 yaşındaki çocuğun ağız içi dokuları ve dişlerinin dayanıklılığı yetişkinlerinki kadar gelişmemiştir. Kahvaltı sonrasında ve gece yatarken olacak şekilde günde 2 defalık bir fırçalamanın yeterli geldiği tespit edilmiştir.

Diş macunu kullanımına da 1 yaşında başlanabilir. Ancak her fırçalamada sadece mercimek tanesi kadar bir diş macunu, diş fırçasının üzerine uygulanmalıdır. Diş macunu muhteviyatındaki flor dişlere faydalı olmakla birlikte, çocukların diş macununu yutma üzerindeki kontrollerinin büyükler kadar gelişmemiş olması, vücutta gereğinden fazla flor birikmesine ve akabinde bu sefer flor'un yan etkileri nedeni ile diğer gelişimsel sorunların oluşmasına yol açabilir. Eğer gerekli görülür ise, diş macunu kullanımına başlanması 2 yaşına kadar ertelenebilir.

Diş bakımına erken başlamanın önemi, süt dişlerinin erişkin dişlerine göre çok daha dirençsiz olması dolayısıyladır. Çocuk yaşta, erişkin standartlarına göre oldukça kolay ve hızlı çürüyebilen süt dişlerinin sağlıksız olması, alttan gelen dişlerin doğal gelişimlerini de etkileyecektir!
efsane76
24-04-2014:14:54 #1

Bebeklerde sütdişleri, 20 adettir. Diğer isimleri; bebek dişleri, geçiçi dişler, birincil (primary) dişler ve dentes deciduii olarak geçer.

Gelişmeye anne karnındaki fetusta embriyonik dönemde başlayan süt dişleri, ilk olarak ağızda görülmeye genelde bebek doğduktan 6 ay sonra başlar. 6 aylık bebekte ilk görülen süt dişi alt santral kesici olarak tanımlanan diştir. (Temel anatomi sayfamızdaki diş numara ve isimleri şeklindeki 1.numaralı alt dişler; ağız içindeki resmini görmek için buraya tıklayınız*.) Bütün süt dişleri; üst ve alt / sağ ve sol, toplam olmak üzere : 8 kesici diş + 4 süt köpek diş + 8 süt azı diş olmak üzere 20 adettir.


Bebek ve çocuk ağzında, erişkin küçük azı dişleri (pre-molar dişler; rehberimizdeki 4 ve 5 numaralı erişkin dişleri) süt dişi evresinde ağızda yokturlar, ama onların yerinde alt+üst/sağ+sol'da 2'şer (toplamda 8) adet olmak üzere "süt 4 ve 5 numaralı molar(azı) dişler" bulunur. Yani, pre-molar(küçük azı) dişlerinin süt dişi öncülleri süt.4-5 numaralı molar dişler olmaktadır(!). Pre-molar(küçük azı) dişler, öncülleri olan süt-molar dişleri alttan ittirerek(!) ilk defa 9 yaş civarında çıkmaya başlarlar. Dolayısı ile rehberimizde 6-7 numaralı dişler olarak gösterilen 1. ve 2. molar(azı) dişlerinin, süt dişi öncül versiyonları bulunmaz(!). Daha açık bir tabir ile süt dişleri arasında süt-molarlar olmasına rağmen, erişkin molar dişleri bunların altından değil ağızın daha arka kısımlarında üstlerinde bir süt dişi olmadan-hiçbir süt dişini ittirip düşürmeden sıfırdan çıkarlar (çünkü süt-molarların altından erişkin pre-molar (küçük azılar) çıkmakta idi). 20 yaş dişleri olarak bilinen 3. Molar dişler (anatomi sayfamızdaki 8.numaralı diş) adı üzerinde, 20 yaş civarında çıktıklarından, bu dişlerin de süt dişi versiyonları bulunmaz. Özet olarak, rehberimizdeki 6-7-8 numaralı dişler'in süt dişi öncülleri yoktur!


Üst ve Alt şematik çizimlerde; 5 yaşındaki bir çocuğun yüz iskeleti içerisinde gelişmekte olan kalıcı dişler (dentes permanentes) ve halihazırda sürümü tamamlanarak ağız içerisine yerleşmiş geçici dişler (süt dişleri = Dentes Deciduii)


Süt Dişlerinin çıkma sırası ve zamanları


Süt dişlerinin çıkmaya başladığı ortalama zamanlar, kişiden kişiye ailevi genetik faktörler doğrultusunda çok değişkenlik gösterse de, dişlerin çıkma sırası ve ortalama ağız içinde görülme ayları şu şekildedir :

1.) Santral kesiciler ( 1 numara) (6-12 ay)
2.) Lateral kesiciler ( 2 numara) (9-16 ay)
3.) Köpek süt dişler ( 3 numara) (16-23 ay)
4.) Azı dişi (1. Azı) ( 6 numara) (13-19 ay)
5.) Azı dişi (2. Azı) ( 7 numara) (22-33 ay)


Kalıcı dişler gelişmelerini tamamladıkça, çene kemikleri içerisinde gittikçe yukarıya doğru sürülürler ve üzerlerinde daha önceden çıkmış olan süt dişlerini ittirerek en nihayetinde süt dişlerinin yerlerinden çıkarak düşmesine (halkımız tarafından tercih edilen tabirine göre : dişlerin dökülmesine) neden olurlar.

Süt Dişlerinin dökülme sırası ve zamanları, Kalıcı Dişlerin çıkma sırası ve zamanları.

Süt dişlerinin dökülmesi, yine tamamen genetik faktörler ile ilgili olarak kişiden kişiye büyük değişkenlik göstermekle birlikte birlikte;

kalıcı dişlerin çıkma sırası ve zamanları şu şekilde özetlenebilir :

1.) Azı dişi (1.Büyük Azı) ( 6 numara) (6 yaşında)
2.) Santral Kesici Dişler ( 1 numara) (7 yaşında)
3.) Lateral Kesici Dişler ( 2 numara) (8 yaşında)
4.) Küçük Azı (1.Küçük) ( 4 numara) (9 yaşında)
5.) Köpek-Kanin Dişleri ( 3 numara) (10 yaşında)
6.) Küçük Azı (2.Küçük) ( 5 numara) (11 yaşında)
7.) Azı dişi (2.Büyük Azı) ( 7 numara) (12 yaşında)
8.) Azı dişi (3.Büyük Azı) ( 8 numara) (17-21 yaş / 20 yaş dişleri)


6 yaşında kız çocuğu, süt dişleri dökülmeye başlamış...

BEBEKLERDE SÜT DİŞİ ÇIKARTMA SIRASINDA GÖRÜLEN RAHATSIZLIKLAR VE ÇÖZÜMLERİ :

Yazımın başından beri ısrarla vurguladığım üzere, bir bebeğin ortalama diş çıkarma zamanı "ortalama" diş çıkarma zamanıdır. 6 ay civarı olan süt dişlerinin sürmeye başlama ortalaması, 1.5 yaşına kadar uzayabilir. Bu süre tamamen vakti-zamanında bebeğin anne-babasının ilk süt dişlerini ne zaman çıkartmaya başladığı ile ilgili genetik süreç tahrihçesi ile bağlantılıdır. Ancak standart zaman ölçülerinden aşırı sapmalar, vücutta var olabilecek "diğer hastalık bulguları" ile birlikte değerlendirilerek ekstra patoloji aranması yoluna saptırmalıdır. Örneğin, bir çocuğun geç süt dişi çıkartması D-Vitamini eksikliği nedeni ile olabilir ancak, sadece geç ya da bozuk yapıda diş çıkartmanın kendisi direkt vitamin-D eksikliği ve buna bağlı Raşitizm hastalığı olasılığını düşündürtmez, çünkü raşitizm ve vitamin eksikliği durumlarında, tüm vücut sathında ve özellikle iskelet sisteminin diğer bileşenlerinde radikal gelişim patolojileri daha ön plandadır. Çocuklar gelişim aşamalarında iken, kendilerini koruma iç güdüsü ile yaklaşan ebebeynleri bazen kantarın topuzunu kaçırmakta ve paranoyakça yaklaşımlarla hem kendi ruhsal dengelerini hem de çocuğunkini bozacak derecede aşırı korumacı tavırlar ile çocuğun her değişiminin altında bir hastalık aramaktadırlar. Bu yaklaşım tarzı da en az duyarsızlığa varan aşırı genişlik-rahatlık ve alakasızlık kadar yanlıştır. Çocuğumuza olan sevgimizin onu boğmasına izin vermeden ancak yetersiz ilgi nedeni ile var olabilecek hastalıkları da gözden kaçırmadan bir denge noktası çerçevesinde çocuğumuzun gelişim süreçlerinin gözlemcisi olmalıyız.

Tıpkı diş çıkarma sürelerinin ve hatta sıralarının değişken olması gibi, diş çıkarma sürecinde bebekte gözlenen değişiklikler de tamamen bebeğin kişisel özelliklerine ve bebeğin ebebeyninden aldığı genetik koda bağlıdır. Kimi bebek süt dişi çıkartırken hiçbir şekilde rahatsızlık belirtisi göstermezken, kimisi enfeksiyon olmuşçasına ateşlenir ve müthiş huzursuzluk yaşayabilir.

Süt dişi çıkartmaya bağlı bebekte görülen rahatsızlıklar sırasında, akılda tutulması gereken anahtar nokta, bebeği bu süreç içerisinde dikkatlice inceleyerek hem fizyolojik ihtiyaçlarını zamanında gidermek, hem de oluşan bu şikayetlerin çocukta yarattığı huzursuzluk durumundan dolayı artan ilgi ve sevgi ihtiyacına yeterli cevap vererek sakinleşmesini sağlamaktır. Bu periyotta, gelişmesi muhtemel semptomları iyi bilmek ve çocukta gelişen her değişikliği diş çıkarmasına yorarak, var olan bir başka patolojiyi de atlamamak icap eder. Konu yine burada kantar ve topuz meselesine dönmektedir.


Süt dişi çıkartan bir bebekte görülmesi olası ancak şart olmayan semptomlar ve tedavi yaklaşımları :

Ateş :
Dişler, çene kemikleri ve diş etleri nahiyesinde yeni diş sürmesine bağlı izlenen artmış fizyolojik uyaranlar, vücut iç mekanizmalarını etkileyerek patolojik ateşten ayırt edilmesi şart olan, süt dişi çıkartmaya bağlı ateşi tetikleyebilirler. Çıkan ateşin çocukta yarattığı, ya da ateşin birlikte görülmeye başladığı ek semptomlar dikkatle izlenerek, "ateş" bulgusunun altında başka bir sebebin var olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunun için evde uygulanabilecek en uygun yöntem, bebeğin genel durumunun her zamankinden ne kadar farklı olduğunun gözlenmesi, beslenme ve iştah durumunun irdelenmesi, halsizlik olup olmadığına dikkat edilmesi ve ateşin belirli aralıklarla ölçülerek takip edilmesi yolu ile artıp artmadığının tespit edilmesidir. Ayriyetten, hastalık durumlarında kullanılan ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçların "doktor kontrolünde" kullanılarak, bebeği sıkıntıya sokan semptomlarından mümkün olduğunca arındırmaya çalışmak en doğru yaklaşımdır. Bu şekilde davranılmasına rağmen 3 gün boyunca düşürülemeyen ateş durumlarında, acaba altında başka bir sebep mi vardır diye mutlaka doktora danışmalıdır.

Ağrı ve Huzursuzluk :
Çıkmakta olan dişlerin, diş etleri ve çevre dokularına yaptığı basınç etkisi ve diş sürme fizyolojisi sırasında lokal olarak salgılanan inflamatuvar maddeler, bebekte huzursuzluk şeklinde semptom veren ağrı ve kaşıntı hissi kaynaklı rahatsızlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda, çocuğun sıkıntısını giderebilmek için, şikayeti olan diş eti bölgesine çok yumuşak yapılacak masaj, dişindeki bu kaşıntı hissinin uyandıracağı kaşınma güdüsünü giderebilmesi için ağzına sokup iştahla ısıracağı yumuşak plastik kıvamlı uygun oyuncakların tedarik edilmesi pratik çözümler olarak kullanılabilir. Ayrıca bir diş hekimi tavsiyesi ile kullanılacak, diş etine uygulanan ve ağrı/kaşıntı hissinin azaltılmasına yönelik kremler de medikal bir alternatif olabilir.

Diş eti kanaması :
Diş çıkma sürecinde, diş etleri üzerinde hafif morluklar görülebilir. Bu durum diş eti ve çene kemiği içerisinde gelişmekte olan fizyolojik süreçlerin bir işaretçisidir ve doğaldır. Oluştuğu günden birkaç gün sonrasında kendi kendine iyileşme eğiliminde olacaktır.

Tükürük miktarında artma :
Bebekler normal olarak 2 aylık iken, salya akıtmaya başlarlar. Ancak diş çıkartma süreci sırasında, ağızları içerisinde devamlı oluşan kaşıntı ve diğer duyusal uyaranlar, lokal etkileri ile tükürük salgısı miktarının büyük ölçüde artmasına yol açabilirler. Bu durum bir tedavi gerektirmemekte, artan salya miktarına bağlı oluşan ağız dışına tükürük akıntısının yumuşak ve temiz bir bezle düzenli silinerek bertaraf edilmesi yeterli olmaktadır.

Öksürük :
Süt dişi çıkartan bebekte öksürük görülmesi, tükürük miktarındaki artmaya bağlı ikincil semptomlardan biridir. Artan tükürük, kendini korumaya programlanmış solunum yolları reflekslerini uyararak öksürüğe neden olur ve böylece nefes borusuna kaçma riski olan sıvı ya da kaçabilen ufak miktar bu mekanizma ile dışarıda tutulur.

Yüzde kızarma :
Bu semptom da artmış tükürük miktarı nedeniyle oluşan salya akıtmaya sekonder oluşur. Ağız ortamında var olan ağız mukozası, salya ile doğal yapısını muhafaza ettirmek üzere yaratılmışken, insan derisi uzun süre ıslak kaldığında kepeklenmek ve bütünlüğünü kaybetme emareleri göstererek ağız içi mukozasından farklılık gösterir. Bebek, süt dişi çıkartır iken yaşadığı aşırı tükürük üretimine bağlı salya akıtması sırasında, akan salyanın sürekli temas ettiği yörelerin başında olan çene ve diğer yüz bölgelerinde doğal olarak yıpranmaya bağlı kızarıklıklar oluşabilir. Bu durumun çözümü, tükrük miktarında artma maddesinde önerilen ile aynıdır. Yani temiz ve yumuşak bir bezle düzenli olarak akan salyanın silinmesi uygundur. Ayrıca, uyuyan bebeğin yatay konuma gelmesi akabinde yastığına akıtarak biriktireceği salyadan etkilenmemesi için, yastık ile yüzü arasına emici bir katman (yumuşak bir havlu) konulması diğer bir pratik çözüm yoludur.

İştahta azalma :
Aslında diş çıkartan bebeğin iştahında bir azalma olmaz. Bilakis sanki her şeyi yemek ister gibi ağızına götürme eğiliminde artma gözlenir. Ancak, ağzın ağrıyan ve kaşınan diş eti bölgelerindeki sıkıntısını gidermek üzere bebeğin geliştirdiği bir savunma mekanizması olan yabancı cisimleri ağızına sokma durumunun yarattığı rahatlama, konu yemek yemeye geldiğinde tam tersi şekilde işler. Çünkü emme durumunda bebeğin ağrıları artmaktadır ve katı gıdalar ile beslenme evresinde olan bebeklerde bu grup besine karşı ilgi geçici olarak kaybolabilir. Akılda tutulması gereken nokta, bu dönemin geçici bir süre olduğudur. Bebeği aşırı zorlamadan normal miktarlarda ve özellikle sıvı ağırlıklı gıdalar ile beslenerek, bu içinde bulunduğu sıkıntının geçeceği süre atlatılır.

Kulaklarda hassasiyet :
Azı dişlerinin çıkması sırasında, yakın bölgede bulunan ve aynı grup sinir tarafından duyusu alınan yüz bölgelerinde, ağız içi ağrısı ve kaşıntısı yansıyan ağrı şeklinde hissedilebilir. Bu nedenle, bebeğin kulağını çekiştirme ve yanaklarını tutarak ovuşturma gibi halleri gözlenir ise, ebebeyninin de kulak ve yanaklara ufak dokunuşlar ile masajlar yaparak var olan rahatsızlığı rahatlatmaya yardımcı olması faydalıdır.


Uykusuzluk :

Gündüz uyanık olduğu süre içerisinde bebeğe rahatsızlık veren diş çıkartma işlemi, geceleri de devam eden bir proses olduğundan, süt dişi çıkartan bir bebeğin gündüz ile aynı dertlerden muzdarip olarak geceleri de huzursuzlanması ve dolayısı ile uykusunun kaçması gayet beklenen bir durumdur. Bu uykusuzluk periyodu da anlayışla karşılanmalı, ve diğer tüm semptomlar sırasında olduğu gibi bebeğin fiziksel ihtiyaçları giderildikten sonra, muhtaç olduğu ilgi ve sevgi ona hissettirilerek rahatlatılması yoluna gidilmelidir.







Bebek ve çocuklarda ağız ve diş sağlığı - Hijyen (Temel)






"Bebeklerde diş bakımı ne zaman başlamalıdır?"
sorusunun cevabı hiç unutulmayacak kadar basittir :
-Bebek diş bakımı, dişin ağızda görüldüğü gün başlar !

Dişler ağızda ilk belirdiğinde; gün içerisindeki beslenme sırasında ağızda kalan yiyecek artıklarının mikroorganizmalarca tüketilmesi sonucu oluşan asit kökenli bileşiklerin dişlere zarar verebilmesi için en uygun periyot olan gece saatlerindeki olası hasarı önlemek için, geceleri yatarken yumuşak ve temiz bir bezin ıslatılarak dişlerin uyku öncesi temizlenmesi en uygunudur. Böylece tükürük salgısı ve buna bağlı doğal koruma mekanizmasının minimal olduğu gece saatlerindeki diş çürüme eğilimi en aza indirilmiş olunur.

1 yaşına erişen çocukta, artık diş fırçası kullanma zamanı gelmiş demektir. Yalnız seçilecek diş fırçasının yumuşak kılları olmasına çok dikkat edilmesi gereklidir, zira 1 yaşındaki çocuğun ağız içi dokuları ve dişlerinin dayanıklılığı yetişkinlerinki kadar gelişmemiştir. Kahvaltı sonrasında ve gece yatarken olacak şekilde günde 2 defalık bir fırçalamanın yeterli geldiği tespit edilmiştir.

Diş macunu kullanımına da 1 yaşında başlanabilir. Ancak her fırçalamada sadece mercimek tanesi kadar bir diş macunu, diş fırçasının üzerine uygulanmalıdır. Diş macunu muhteviyatındaki flor dişlere faydalı olmakla birlikte, çocukların diş macununu yutma üzerindeki kontrollerinin büyükler kadar gelişmemiş olması, vücutta gereğinden fazla flor birikmesine ve akabinde bu sefer flor'un yan etkileri nedeni ile diğer gelişimsel sorunların oluşmasına yol açabilir. Eğer gerekli görülür ise, diş macunu kullanımına başlanması 2 yaşına kadar ertelenebilir.

Diş bakımına erken başlamanın önemi, süt dişlerinin erişkin dişlerine göre çok daha dirençsiz olması dolayısıyladır. Çocuk yaşta, erişkin standartlarına göre oldukça kolay ve hızlı çürüyebilen süt dişlerinin sağlıksız olması, alttan gelen dişlerin doğal gelişimlerini de etkileyecektir!

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi