KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR CİNLER VE ŞEYTANLAR DA ALLAHIN KULU OLDUKLARINI BİLİRLER:

CİNLER VE ŞEYTANLAR DA ALLAHIN KULU OLDUKLARINI BİLİRLER:

CİNLER VE ŞEYTANLAR DA ALLAHIN KULU OLDUKLARINI BİLİRLER:

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
29-09-2020:03:37
#1
CİNLER VE ŞEYTANLAR DA ALLAHIN KULU OLDUKLARINI BİLİRLER VE ADEMOĞULLARI GİBİ ALLAHA ŞİRK KOŞMAZLAR! 

ONLARIN BÜTÜN SAVAŞLARI HALEF OLAN ADEMOĞULLARINA KARŞIDIR!:


[Resim: qDwthhvx_G9Bq3_ZnmL_W3rqPD6Nd_cqouTPC9OW...g=s1190-nd]


ONLARIN BÜTÜN SAVAŞLARI HALEFLERİ OLAN ADEMOĞULLARINA KARŞIDIR!:
Ademoğulları gibi cinler de kendi aralarında ürerler aile kurup evlenip çoğalırlar; insanlara nisbetle daha farkli bir güclere sahiptirler. Meselâ kısa sürede süratle uzun mesafeleri katedebilir, insanlar onları görmedikleri halde onlar insanları görürler, insanların bilmediği bazı geçmişe ait hususları bilirler; fakat gaybı bilemezler. Cinlerin gaybı bildiklerine dair yanlış inancı Kur’an kesinlikle reddeder (bk. Sebe’ 34/14).
 
Gökteki meleklerin konuşmalarından gizlice haber almak isterlerse de bu artık yasaklandığından imkân verilmez (bk. Hicr 15/18). Kur’an bazı cinlerin Hz. Süleyman’ın emrine girerek ordusunda hizmet gördüklerini ve insanlarla beraber çalıştıklarını bildirmektedir (bk. Sebe’ 34/12-13).
 
Sözlükte cin, “örtmek, gizli kalmak” anlamındaki cenne fiilinden isim olup “gizli, görünmeyen varlıklar” mânasına gelir, tekili cinnîdir. Terim olarak cin, ateşten yaratılmış, duyularla idrak edilemeyen, şuur ve irade sahibi, ilâhî emirlere uymakla yükümlü olan, insanlar gibi iyileri ve kötüleri bulunan varlık türünü ifade eder. Cin kelimesi gerek Kur’an’da (22 yerde) gerekse diğer İslâmî kaynaklarda insan ve melek dışındaki üçüncü bir akıllı / şuurlu varlık türünün adı olarak kullanılmıştır.
 
Cin kabulü ve telakkisi insanlığın kadim tarihinin her döneminde ve bütün kültürlerde mevcuttur. Eski Asurlular ve Bâbilliler’de kötü ruh ve şeytan cinlere inanılırdı. Sâmî kökenli kavimlerde cinlerin değişik sınıfları bulunduğu kabul edilirdi. Eski Mısır’da cinler çoğunlukla yılan, kertenkele gibi sürüngenlere benzetilirdi. Eski Yunanlılar’da daimon adı verilen insan üstü varlıklar bulunduğu kabul edilir, bunlar iyi ve kötü olarak ikiye ayrılırdı. Eski Romalılar’da da insanlara zarar verebilen kötü ruhlar telakkisi mevcuttu. Çinliler’de cinlerin her yerde bulunduğu, iyi ve kötülerinin olduğunu kabul ederler. Özellikle taoist rahipleri cinlerin zararlarından korunmak için muska yazar, efsun yaparlardı. Hintliler’de de iyi ve kötü cin telak kisi mevcuttur. İran kültüründe cin telakkisi Zerdüşt öncesinden gelir. Eski Türkler’de cinler bütün musibetlerin ve kötülüklerin kaynağı kabul edilir, bu cinler şaman tarafından hasta bedenlerden uzaklaştırılırdı.
 
 İslâm’dan önce Araplar cinlere bazı doğaüstü tanrısal güç ve yetenekler yüklerler, onların adına kurban keserlerdi. Cinlerin kâhinlere gökten haberler getirdiğine inanırlar; böylece Allah ile bu gizli varlıklar arasında bir bağ kurarlardı (bk. İbn Âşûr, VII, 405). Câhiliye Arapları’nın bir kısmı şeytanın şer tanrısı olduğuna inanır, melekleri Allah’ın askerleri, cinleri de şeytanın askerleri sayarlardı (bk. En‘âm 6/100).
 
Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah’ın huzuruna getirileceklerini bilirler.  (Sâffât Suresi 158. Ayet)
 
Kur’ân-ı Kerîm bu bâtıl inançları reddetmiş, cinlerin de insanlar gibi Allah’a kulluk etmeleri için yaratıldıklarını haber vermiştir (Zâriyât 51/56).
 
Onlara da peygamber gönderilmiş, içlerinden iman edenler olduğu gibi inkâr edenler de olmuştur (En‘âm 6/130).
 
Hz. Peygamber ilâhî emirleri cinlere de tebliğ etmiştir (Ahkaf 46/29; cinlerin insanlarla ilişki kurup kuramayacağı konusunda bk. Nâs 114/6; cinler hakkında bilgi için bk. En‘âm 6/100; Hicr 15/27; Kehf 18/50).
 
“De ki: Cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle söyledikleri bana vahyolundu: "Biz, doğru yolu gösteren harika bir okuma dinledik ve ona iman ettik. Artık kesinlikle rabbimize kimseyi ortak koşmayacağız”. (Cin Suresi - 1-2. Ayet)
 
Cinlerden bir grup, Hz. Peygamber’den Kur’an dinledikten sonra geri dönüp, doğru yolu gösteren ve üstün nitelikleri sebebiyle kendilerini hayran bırakan Kur’an’a inandıklarını, artık rablerine hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarını kendi topluluklarına açıklayarak onları da uyarmaya çalışmışlardır.
 
Âyetten anlaşıldığına göre Cinlerin Kur’an’ı dinlediklerini haber vermekten maksat, Hz. Peygamber’den defalarca Kur’an dinledikleri halde iman etmemekte direnen müşriklerin cinlerden ibret ve örnek almalarını sağlamaktır.
 
Âyetin devamında ise “O, ne bir eş edinmiştir ne de çocuk” meâlindeki cümle de bunu desteklemektedir. Cinlerin bu sözleri onların, müşriklerin “Melekler Allah’ın kızlarıdır” şeklindeki inançlarından haberdar olduklarını ve bu bâtıl inancı reddettiklerini gösterir.
 
Es Selam ve Dua ile,
METAFİZİK YAŞAMKOÇU.
DoğaötesiAraştırman
29-09-2020:03:37 #1

CİNLER VE ŞEYTANLAR DA ALLAHIN KULU OLDUKLARINI BİLİRLER VE ADEMOĞULLARI GİBİ ALLAHA ŞİRK KOŞMAZLAR! 

ONLARIN BÜTÜN SAVAŞLARI HALEF OLAN ADEMOĞULLARINA KARŞIDIR!:


[Resim: qDwthhvx_G9Bq3_ZnmL_W3rqPD6Nd_cqouTPC9OW...g=s1190-nd]


ONLARIN BÜTÜN SAVAŞLARI HALEFLERİ OLAN ADEMOĞULLARINA KARŞIDIR!:
Ademoğulları gibi cinler de kendi aralarında ürerler aile kurup evlenip çoğalırlar; insanlara nisbetle daha farkli bir güclere sahiptirler. Meselâ kısa sürede süratle uzun mesafeleri katedebilir, insanlar onları görmedikleri halde onlar insanları görürler, insanların bilmediği bazı geçmişe ait hususları bilirler; fakat gaybı bilemezler. Cinlerin gaybı bildiklerine dair yanlış inancı Kur’an kesinlikle reddeder (bk. Sebe’ 34/14).
 
Gökteki meleklerin konuşmalarından gizlice haber almak isterlerse de bu artık yasaklandığından imkân verilmez (bk. Hicr 15/18). Kur’an bazı cinlerin Hz. Süleyman’ın emrine girerek ordusunda hizmet gördüklerini ve insanlarla beraber çalıştıklarını bildirmektedir (bk. Sebe’ 34/12-13).
 
Sözlükte cin, “örtmek, gizli kalmak” anlamındaki cenne fiilinden isim olup “gizli, görünmeyen varlıklar” mânasına gelir, tekili cinnîdir. Terim olarak cin, ateşten yaratılmış, duyularla idrak edilemeyen, şuur ve irade sahibi, ilâhî emirlere uymakla yükümlü olan, insanlar gibi iyileri ve kötüleri bulunan varlık türünü ifade eder. Cin kelimesi gerek Kur’an’da (22 yerde) gerekse diğer İslâmî kaynaklarda insan ve melek dışındaki üçüncü bir akıllı / şuurlu varlık türünün adı olarak kullanılmıştır.
 
Cin kabulü ve telakkisi insanlığın kadim tarihinin her döneminde ve bütün kültürlerde mevcuttur. Eski Asurlular ve Bâbilliler’de kötü ruh ve şeytan cinlere inanılırdı. Sâmî kökenli kavimlerde cinlerin değişik sınıfları bulunduğu kabul edilirdi. Eski Mısır’da cinler çoğunlukla yılan, kertenkele gibi sürüngenlere benzetilirdi. Eski Yunanlılar’da daimon adı verilen insan üstü varlıklar bulunduğu kabul edilir, bunlar iyi ve kötü olarak ikiye ayrılırdı. Eski Romalılar’da da insanlara zarar verebilen kötü ruhlar telakkisi mevcuttu. Çinliler’de cinlerin her yerde bulunduğu, iyi ve kötülerinin olduğunu kabul ederler. Özellikle taoist rahipleri cinlerin zararlarından korunmak için muska yazar, efsun yaparlardı. Hintliler’de de iyi ve kötü cin telak kisi mevcuttur. İran kültüründe cin telakkisi Zerdüşt öncesinden gelir. Eski Türkler’de cinler bütün musibetlerin ve kötülüklerin kaynağı kabul edilir, bu cinler şaman tarafından hasta bedenlerden uzaklaştırılırdı.
 
 İslâm’dan önce Araplar cinlere bazı doğaüstü tanrısal güç ve yetenekler yüklerler, onların adına kurban keserlerdi. Cinlerin kâhinlere gökten haberler getirdiğine inanırlar; böylece Allah ile bu gizli varlıklar arasında bir bağ kurarlardı (bk. İbn Âşûr, VII, 405). Câhiliye Arapları’nın bir kısmı şeytanın şer tanrısı olduğuna inanır, melekleri Allah’ın askerleri, cinleri de şeytanın askerleri sayarlardı (bk. En‘âm 6/100).
 
Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah’ın huzuruna getirileceklerini bilirler.  (Sâffât Suresi 158. Ayet)
 
Kur’ân-ı Kerîm bu bâtıl inançları reddetmiş, cinlerin de insanlar gibi Allah’a kulluk etmeleri için yaratıldıklarını haber vermiştir (Zâriyât 51/56).
 
Onlara da peygamber gönderilmiş, içlerinden iman edenler olduğu gibi inkâr edenler de olmuştur (En‘âm 6/130).
 
Hz. Peygamber ilâhî emirleri cinlere de tebliğ etmiştir (Ahkaf 46/29; cinlerin insanlarla ilişki kurup kuramayacağı konusunda bk. Nâs 114/6; cinler hakkında bilgi için bk. En‘âm 6/100; Hicr 15/27; Kehf 18/50).
 
“De ki: Cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle söyledikleri bana vahyolundu: "Biz, doğru yolu gösteren harika bir okuma dinledik ve ona iman ettik. Artık kesinlikle rabbimize kimseyi ortak koşmayacağız”. (Cin Suresi - 1-2. Ayet)
 
Cinlerden bir grup, Hz. Peygamber’den Kur’an dinledikten sonra geri dönüp, doğru yolu gösteren ve üstün nitelikleri sebebiyle kendilerini hayran bırakan Kur’an’a inandıklarını, artık rablerine hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarını kendi topluluklarına açıklayarak onları da uyarmaya çalışmışlardır.
 
Âyetten anlaşıldığına göre Cinlerin Kur’an’ı dinlediklerini haber vermekten maksat, Hz. Peygamber’den defalarca Kur’an dinledikleri halde iman etmemekte direnen müşriklerin cinlerden ibret ve örnek almalarını sağlamaktır.
 
Âyetin devamında ise “O, ne bir eş edinmiştir ne de çocuk” meâlindeki cümle de bunu desteklemektedir. Cinlerin bu sözleri onların, müşriklerin “Melekler Allah’ın kızlarıdır” şeklindeki inançlarından haberdar olduklarını ve bu bâtıl inancı reddettiklerini gösterir.
 
Es Selam ve Dua ile,
METAFİZİK YAŞAMKOÇU.

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi