KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR İSLÂM'DA RUHUN EBEDİLİĞİ (1):

İSLÂM'DA RUHUN EBEDİLİĞİ (1):

İSLÂM'DA RUHUN EBEDİLİĞİ (1):

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
21-04-2020:05:07
#1
İSLÂM'DA RUHUN EBEDİLİĞİ (1):
Ruhlarımızın bedenlerimizden ayrıldıktan sonra, Allah Te'âlâ'nın nimetini tadacaklarına veya azabına maruz kalacaklarına dair ziyadesiyle âyetler ve hadisler vardır, Eğer ruhlar yok olsaydı, haşr-ı ecsâda kadar nimet veya azap diye birşey olmazdı. Ruhun, cesedden ayrıldıktan sonra ölmediğinde bütün filozoflar ve İslam kelâmcılan ittifak etmişlerdir. 

Ruhlar ezeli değil, fakat ebedidirler. Allah Te'âla, şehidlerin diri olduklarım (Bakara (2) /154.), Allah yolunda öldürülenlerin diri oluğu, Rableri indinde rızıklanmakta olduklarını, Allah'ın kereminden kendilerine verdiği nimetlerle sevindiklerini, arkalarından kendilerine yetişmeyenlere de korku olmadığını, onların da üzülmeyeceklerini birbirlerine müjdelediklerini, Allah'ın nimet ve keremle mü'mınlerin ecrini zâyi etmeyeceğini görmekle sevindiklerini bildirmektedir. (Âl-i İmran (3)/169-171.)

Gazzâlî, ruhun bedenden ayrılarak bekleyişine, ruhun Allâh'ın emrinden olduğunu bildiren âyete dayanarak; Allah' ın ruhu kendi emrine ve «Ben ona ruhumdan üfledim (Hicr (15) /29.) âyetine dayanarak da izzetine izâfe ettiğini, Allah'ın cisim ve  araz gibi noksan ve yok olabilen şeyleri zâtına izâfe etmekten berî olduğunü söyler. Fakat O, bazı filozofların, insan ruhunun kendi kendine kâim bir cevher olduğunu ve n.ıhun, be denin ölümünden sonra bâkî kaldığı hususundaki fikirlerini kabul eder, yalnız bunların akıl ile değil, ancak nakil ile bilinebileceğini belirtir (Gazzâli, Tehâfütü'I-Felâsife (Süleyman Dünya neşri) , Mısır, 1966
s.274,) .

Filozof İbn Rüşd de ruhun ölmezliği hususunda: «Şerî'atte ruhun bekâsı hakkında. bir delil var mıdır veya bunun üzerine nazar-ı dikkat celbedilmiş midir? denilirse, deriz ki : «Evet, bu Kur'ân-l Kerim'de vardır.» diyor ve şu meâldeki âyeti delil olarak gösteriyor :

«Nefisleri, kendileri öldükleri (bedenle tasarrufları ve taallukları kesildiği) zaman ancak Allah alır. O, ölmeyenleri de uykuda iken dır da, sonra ölmelerine hüküm verilmiş bulunanları alıkor (haşr'e kadar tutar) . Ötekileri (he nüz haklarında ölüm hükmü verilmemiş olup da uykuda bulunamları) de müsemmâ (mukadder) bir ecele (ölecekleri vakte) kadar salıverir. (Böylece hem ölüm, hem de uyku halinde o nefişler, Allah'ın hükmü altında tutulmuş olur.) (Zümer (29) /42.)

Ruhun ölümden sonra bâkî kalması akıl yoluyla da sabittir. Çünkü ruh bizzat idrak edici olup, bu idrâkin ondan ayrüması asla mümkün değildir  Fahruddîn er-Râzî de ruhun ölümden sonra bâkî kaldığım kabul etmiş -ve demiştir ki : «Eğer ruhların yok Olmaları doğru olsaydı, yokluğun mümkün olması, şüphesiz yokluktan önce olacaktı. Bu imkân bir mahal ister ve bu yokluk ânında bulunmalıdır. Çünkü kabul edilecek nesne bulunduğu zaman, onu alacak nesnenin de varlığı gereklidir. Bir nesne yok iken bâki sayılamaz. Öyle ise yok olabilecek her nesnenin bir maddesi vardır. Eğer nefsin yok olması doğru olsaydı, madde ve suretten meydana gelmiş, mürekkep bir varlık olurdu. Fakat nefis madde olmadığına göre, bu bâtıldır. Biz bu durumda maddî cüze bakacak olursak, onun yokluğa kabiliyetli olmadığım görürüz.
DoğaötesiAraştırman
21-04-2020:05:07 #1

İSLÂM'DA RUHUN EBEDİLİĞİ (1):
Ruhlarımızın bedenlerimizden ayrıldıktan sonra, Allah Te'âlâ'nın nimetini tadacaklarına veya azabına maruz kalacaklarına dair ziyadesiyle âyetler ve hadisler vardır, Eğer ruhlar yok olsaydı, haşr-ı ecsâda kadar nimet veya azap diye birşey olmazdı. Ruhun, cesedden ayrıldıktan sonra ölmediğinde bütün filozoflar ve İslam kelâmcılan ittifak etmişlerdir. 

Ruhlar ezeli değil, fakat ebedidirler. Allah Te'âla, şehidlerin diri olduklarım (Bakara (2) /154.), Allah yolunda öldürülenlerin diri oluğu, Rableri indinde rızıklanmakta olduklarını, Allah'ın kereminden kendilerine verdiği nimetlerle sevindiklerini, arkalarından kendilerine yetişmeyenlere de korku olmadığını, onların da üzülmeyeceklerini birbirlerine müjdelediklerini, Allah'ın nimet ve keremle mü'mınlerin ecrini zâyi etmeyeceğini görmekle sevindiklerini bildirmektedir. (Âl-i İmran (3)/169-171.)

Gazzâlî, ruhun bedenden ayrılarak bekleyişine, ruhun Allâh'ın emrinden olduğunu bildiren âyete dayanarak; Allah' ın ruhu kendi emrine ve «Ben ona ruhumdan üfledim (Hicr (15) /29.) âyetine dayanarak da izzetine izâfe ettiğini, Allah'ın cisim ve  araz gibi noksan ve yok olabilen şeyleri zâtına izâfe etmekten berî olduğunü söyler. Fakat O, bazı filozofların, insan ruhunun kendi kendine kâim bir cevher olduğunu ve n.ıhun, be denin ölümünden sonra bâkî kaldığı hususundaki fikirlerini kabul eder, yalnız bunların akıl ile değil, ancak nakil ile bilinebileceğini belirtir (Gazzâli, Tehâfütü'I-Felâsife (Süleyman Dünya neşri) , Mısır, 1966
s.274,) .

Filozof İbn Rüşd de ruhun ölmezliği hususunda: «Şerî'atte ruhun bekâsı hakkında. bir delil var mıdır veya bunun üzerine nazar-ı dikkat celbedilmiş midir? denilirse, deriz ki : «Evet, bu Kur'ân-l Kerim'de vardır.» diyor ve şu meâldeki âyeti delil olarak gösteriyor :

«Nefisleri, kendileri öldükleri (bedenle tasarrufları ve taallukları kesildiği) zaman ancak Allah alır. O, ölmeyenleri de uykuda iken dır da, sonra ölmelerine hüküm verilmiş bulunanları alıkor (haşr'e kadar tutar) . Ötekileri (he nüz haklarında ölüm hükmü verilmemiş olup da uykuda bulunamları) de müsemmâ (mukadder) bir ecele (ölecekleri vakte) kadar salıverir. (Böylece hem ölüm, hem de uyku halinde o nefişler, Allah'ın hükmü altında tutulmuş olur.) (Zümer (29) /42.)

Ruhun ölümden sonra bâkî kalması akıl yoluyla da sabittir. Çünkü ruh bizzat idrak edici olup, bu idrâkin ondan ayrüması asla mümkün değildir  Fahruddîn er-Râzî de ruhun ölümden sonra bâkî kaldığım kabul etmiş -ve demiştir ki : «Eğer ruhların yok Olmaları doğru olsaydı, yokluğun mümkün olması, şüphesiz yokluktan önce olacaktı. Bu imkân bir mahal ister ve bu yokluk ânında bulunmalıdır. Çünkü kabul edilecek nesne bulunduğu zaman, onu alacak nesnenin de varlığı gereklidir. Bir nesne yok iken bâki sayılamaz. Öyle ise yok olabilecek her nesnenin bir maddesi vardır. Eğer nefsin yok olması doğru olsaydı, madde ve suretten meydana gelmiş, mürekkep bir varlık olurdu. Fakat nefis madde olmadığına göre, bu bâtıldır. Biz bu durumda maddî cüze bakacak olursak, onun yokluğa kabiliyetli olmadığım görürüz.

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi