KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR KUR'AN-I KERİM'E GÖRE HURAFE NEDİR? HURAFENİN KAYNAĞI VE YAYILIŞI:

KUR'AN-I KERİM'E GÖRE HURAFE NEDİR? HURAFENİN KAYNAĞI VE YAYILIŞI:

KUR'AN-I KERİM'E GÖRE HURAFE NEDİR? HURAFENİN KAYNAĞI VE YAYILIŞI:

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
21-04-2020:05:01
#1
KUR'AN-I KERİM'E GÖRE HURAFE NEDİR? HURAFENİN KAYNAĞI VE YAYILIŞI:
TEVHİT DİNİ İSLÂM’DA HURAFELERE  YER YOKTUR: Hurafelerin kaynağı çok eski cağlara dayanır. Denilebilir ki, hurafelerin hemen hepsi İslama sonradan eklenmiş atalarımızın eski inançları yani dış kaynaklıdır. İslâm hurafeyi kesinlikle reddeder. Eski batıl dinler ve batıl inançlar hurafenin kaynağını teşkil eder. Eski dinlerden İslâm’a geçenler, eski inançlarının bir kısmı ile beraber Müslüman olmuş ve o alışkanlıklarından vazgeçememişlerdir.

-“Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, «Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?” (2/Bakara 170)

Meselâ, cahiliye devrinin birçok inanç ve âdetinin hâlâ yaşatıldığı açıkça görülür. Türbelerde kandil yakma âdeti Fenikelilerden gelen bir âdettir. Büyücülük, falcılık Mısır ve Asurlulardan bize geçmiştir. Cahiliye devrinde Araplar halkları hastalıkların sebebini kötü ruhlar olarak biliyordu. Onlar, hastalara muska yaptırırlardı. Hastalar iyileşmeleri için putlara kurban sunar ve yalvarırdı. Hasta olmamak için de üzerlerinde havyan kemikleri taşırlardı. Şeytandan korunmak için putlara adakta bulunurlardı. Hastalıklar için ruh çağrılır ve hastalıklar kovulurdu. Hastalara kurşun dökerlerdi. 

-“Demişlerdi ki: “Bir tek Allah’a ibadet edelim ve babalarımızın ibadet ettiği (ilahları) bırakalım diye mi bize geldin? Şayet doğru sözlüysen vadettiğin (azabı) getir (bakalım)!” (7/A'râf 70)

Cahiliye devrinde Araplar, beraberinde bir tavşan kemiği taşıdıkları takdirde hastalıklardan korunacaklarına inanırlardı; yılan sokmuş bir kimseyi zehir vücutta yayılmasın diye uyutmazlar, üzerine ziller takarlardı. Korkmuş bir kadının yüreğinin soğuduğuna inanarak sıcak su içirirlerdi. Çocukların çıkan dişlerini güneşe doğru attıkları takdirde yeni dişlerinin muntazam çıkacağına inanırlardı. Şaşıları değirmen taşına baktırarak tedavi yoluna giderlerdi. Yaraları kızgın demirle dağlarlardı. Vebadan korunmak için merkep gibi anırırlardı. Hastalıkları kahinlere gösterirler, sihir yaparlar, tapınaklarda putlara kurban keserlerdi. Hastaların içine giren şeytanı bu şekilde çıkaracaklarına inanırlardı.” (Diyanet Dergisi, Özel Sayı:4/95)

Tevhitten ayrılanlar, Kur’ana itibar etmeyenlere hurafeler sarılmışlar ve onarlı yaşatmışlardır: 

-“Onlara, «Allah'ın indirdiğine ve Resûl'e gelin» denildiği vakit, «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter» derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?” (5/Mâide 104)

Din eğitiminin yasak olduğu 1950 yılları öncesi dönemlerde hurafeler üremiş ve üretilmiştir. Denize düşen yılana sarılır hesabı dinini öğrenemeyen halk hurafeleri gerçek zannederek onlara sarılmışlardır. 

-“Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan bizleri uzaklaştırmak ve yeryüzünde büyüklük/otorite siz ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz, ikinize de inanmayız.” demişlerdi. (10/Yûnus 78)

Bugünde yanlış bilgi, yanlış kaynak ve kötü örnekler halkın yakasını bırakmamaktadır. 
Hurafelerin yaşama ve yayılma imkanını bulmasının nedenleri vardır. Bunlardan bazıları: 
- Bilmemezlik
- İnanç zayıflığı, dini kolay ve ucuz yaşama isteği
- İnsanımızın zaaflarından yararlanılması
- Menfaat
- Sevap kazanma arzusu
- Çare arama 
- Misyoner oyunları gibi nedenler hurafelerin yaşamasına neden olmaktadır.

Bazı çevrelerde hurafeler öyle itibar görüyor ki, karşı çıkanlar itibar suikastine uğruyor ve suçlanıyor. Çünkü hurafenin yayılma özelliği vardır. Mikrop gibi bulaşır, bulaşıcı hastalık gibi yayılır. 

-“(Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz.” (11/Hûd 109)

Nacizane diyorum ki, etrafınıza konu komşuya: “Ben gece şurada ışık gördüm nur indi, burada yatır var.” deyin, mum yakın ertesi gün orada mumların sayısının arttığını görürsünüz. Bir ağaca çaput bağlayın, ertesi gün bakın çaputlar çoğalmıştır. Adamın biri “Ben şeyhim “ desin. En kısa zamanda etrafında adamlar görecektir. 

-“Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” denildiğinde: “(Hayır!) Bilakis, babalarımızı üzerinde bulduğumuz (gelenek ve âdetlere) uyarız.” derler. (Ne yani) şeytan onları alevleri dehşet saçan ateşe çağırıyor olsa bile mi (babalarının yoluna uyacaklar)?” (31/Lokmân 21)

-“Sizin O’nu bırakıp da ibadet ettikleriniz, ancak sizin ve babalarınızın koyduğu, Allah’ın hakkında hiçbir delil indirmediği birtakım isimlerdir. Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk/ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (12/Yûsuf 40)

Toplumda bazıları insanları yanlış şeylerle uğraştırıyor. Kendisine bağlananlarında helâk olmasına neden oluyor. Övülmek, saygı görmek onları kör ve sağır yapıyor. 
 
Cenab-ı Allah Kur’an’da: “ Dinleri fırka fırka ayırarak parçalayanlar var ya!.. Senin onlarla hiçbir alakan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. (En’am:159) buyurarak dinde yalan uyduranların acıklı halini haber vermiştir. 

Unutmayalım günümüzde tehlikeler ve tuzaklar çok. En önemli mesele de itikad düzgünlüğüdür. Tehlikenin büyüklüğü de şeytan insanları aldatmak ve sapıtmak için Cenab-ı Allah’ın huzurunda yemin etmiştir. 

-“Hepsi beraber Allah’ın huzuruna çıkarlar. (Tağutlar tarafından sömürülüp fakirleştirilerek, işkence ve zorbalıkla onursuzlaştırılmış olan) mustazaflar, müstekbirlere derler ki: “Biz (dünyada) sizin tebaanızdık. Şimdi siz, Allah’ın azabına karşı bizi koruyabilecek misiniz/bize bir faydanız olacak mı?” Diyecekler ki: “Şayet Allah bizi hidayet etmiş olsaydı, biz de sizi hidayet edebilirdik. (Artık bir önemi yok.) İster (bu azaba) sabredelim, ister dövünüp yakınalım farketmez, bizim için kaçış yoktur.” (14/İbrahîm 21)
DoğaötesiAraştırman
21-04-2020:05:01 #1

KUR'AN-I KERİM'E GÖRE HURAFE NEDİR? HURAFENİN KAYNAĞI VE YAYILIŞI:
TEVHİT DİNİ İSLÂM’DA HURAFELERE  YER YOKTUR: Hurafelerin kaynağı çok eski cağlara dayanır. Denilebilir ki, hurafelerin hemen hepsi İslama sonradan eklenmiş atalarımızın eski inançları yani dış kaynaklıdır. İslâm hurafeyi kesinlikle reddeder. Eski batıl dinler ve batıl inançlar hurafenin kaynağını teşkil eder. Eski dinlerden İslâm’a geçenler, eski inançlarının bir kısmı ile beraber Müslüman olmuş ve o alışkanlıklarından vazgeçememişlerdir.

-“Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, «Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?” (2/Bakara 170)

Meselâ, cahiliye devrinin birçok inanç ve âdetinin hâlâ yaşatıldığı açıkça görülür. Türbelerde kandil yakma âdeti Fenikelilerden gelen bir âdettir. Büyücülük, falcılık Mısır ve Asurlulardan bize geçmiştir. Cahiliye devrinde Araplar halkları hastalıkların sebebini kötü ruhlar olarak biliyordu. Onlar, hastalara muska yaptırırlardı. Hastalar iyileşmeleri için putlara kurban sunar ve yalvarırdı. Hasta olmamak için de üzerlerinde havyan kemikleri taşırlardı. Şeytandan korunmak için putlara adakta bulunurlardı. Hastalıklar için ruh çağrılır ve hastalıklar kovulurdu. Hastalara kurşun dökerlerdi. 

-“Demişlerdi ki: “Bir tek Allah’a ibadet edelim ve babalarımızın ibadet ettiği (ilahları) bırakalım diye mi bize geldin? Şayet doğru sözlüysen vadettiğin (azabı) getir (bakalım)!” (7/A'râf 70)

Cahiliye devrinde Araplar, beraberinde bir tavşan kemiği taşıdıkları takdirde hastalıklardan korunacaklarına inanırlardı; yılan sokmuş bir kimseyi zehir vücutta yayılmasın diye uyutmazlar, üzerine ziller takarlardı. Korkmuş bir kadının yüreğinin soğuduğuna inanarak sıcak su içirirlerdi. Çocukların çıkan dişlerini güneşe doğru attıkları takdirde yeni dişlerinin muntazam çıkacağına inanırlardı. Şaşıları değirmen taşına baktırarak tedavi yoluna giderlerdi. Yaraları kızgın demirle dağlarlardı. Vebadan korunmak için merkep gibi anırırlardı. Hastalıkları kahinlere gösterirler, sihir yaparlar, tapınaklarda putlara kurban keserlerdi. Hastaların içine giren şeytanı bu şekilde çıkaracaklarına inanırlardı.” (Diyanet Dergisi, Özel Sayı:4/95)

Tevhitten ayrılanlar, Kur’ana itibar etmeyenlere hurafeler sarılmışlar ve onarlı yaşatmışlardır: 

-“Onlara, «Allah'ın indirdiğine ve Resûl'e gelin» denildiği vakit, «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter» derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?” (5/Mâide 104)

Din eğitiminin yasak olduğu 1950 yılları öncesi dönemlerde hurafeler üremiş ve üretilmiştir. Denize düşen yılana sarılır hesabı dinini öğrenemeyen halk hurafeleri gerçek zannederek onlara sarılmışlardır. 

-“Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan bizleri uzaklaştırmak ve yeryüzünde büyüklük/otorite siz ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz, ikinize de inanmayız.” demişlerdi. (10/Yûnus 78)

Bugünde yanlış bilgi, yanlış kaynak ve kötü örnekler halkın yakasını bırakmamaktadır. 
Hurafelerin yaşama ve yayılma imkanını bulmasının nedenleri vardır. Bunlardan bazıları: 
- Bilmemezlik
- İnanç zayıflığı, dini kolay ve ucuz yaşama isteği
- İnsanımızın zaaflarından yararlanılması
- Menfaat
- Sevap kazanma arzusu
- Çare arama 
- Misyoner oyunları gibi nedenler hurafelerin yaşamasına neden olmaktadır.

Bazı çevrelerde hurafeler öyle itibar görüyor ki, karşı çıkanlar itibar suikastine uğruyor ve suçlanıyor. Çünkü hurafenin yayılma özelliği vardır. Mikrop gibi bulaşır, bulaşıcı hastalık gibi yayılır. 

-“(Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz.” (11/Hûd 109)

Nacizane diyorum ki, etrafınıza konu komşuya: “Ben gece şurada ışık gördüm nur indi, burada yatır var.” deyin, mum yakın ertesi gün orada mumların sayısının arttığını görürsünüz. Bir ağaca çaput bağlayın, ertesi gün bakın çaputlar çoğalmıştır. Adamın biri “Ben şeyhim “ desin. En kısa zamanda etrafında adamlar görecektir. 

-“Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” denildiğinde: “(Hayır!) Bilakis, babalarımızı üzerinde bulduğumuz (gelenek ve âdetlere) uyarız.” derler. (Ne yani) şeytan onları alevleri dehşet saçan ateşe çağırıyor olsa bile mi (babalarının yoluna uyacaklar)?” (31/Lokmân 21)

-“Sizin O’nu bırakıp da ibadet ettikleriniz, ancak sizin ve babalarınızın koyduğu, Allah’ın hakkında hiçbir delil indirmediği birtakım isimlerdir. Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk/ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (12/Yûsuf 40)

Toplumda bazıları insanları yanlış şeylerle uğraştırıyor. Kendisine bağlananlarında helâk olmasına neden oluyor. Övülmek, saygı görmek onları kör ve sağır yapıyor. 
 
Cenab-ı Allah Kur’an’da: “ Dinleri fırka fırka ayırarak parçalayanlar var ya!.. Senin onlarla hiçbir alakan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. (En’am:159) buyurarak dinde yalan uyduranların acıklı halini haber vermiştir. 

Unutmayalım günümüzde tehlikeler ve tuzaklar çok. En önemli mesele de itikad düzgünlüğüdür. Tehlikenin büyüklüğü de şeytan insanları aldatmak ve sapıtmak için Cenab-ı Allah’ın huzurunda yemin etmiştir. 

-“Hepsi beraber Allah’ın huzuruna çıkarlar. (Tağutlar tarafından sömürülüp fakirleştirilerek, işkence ve zorbalıkla onursuzlaştırılmış olan) mustazaflar, müstekbirlere derler ki: “Biz (dünyada) sizin tebaanızdık. Şimdi siz, Allah’ın azabına karşı bizi koruyabilecek misiniz/bize bir faydanız olacak mı?” Diyecekler ki: “Şayet Allah bizi hidayet etmiş olsaydı, biz de sizi hidayet edebilirdik. (Artık bir önemi yok.) İster (bu azaba) sabredelim, ister dövünüp yakınalım farketmez, bizim için kaçış yoktur.” (14/İbrahîm 21)

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi