KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR ŞEYTAN CİNLERİN VERDİĞİ VESVESENİN FİİLİYATA DÖNÜŞME ŞEKLİ (LEMME-İ ŞEYTANÎ) :

ŞEYTAN CİNLERİN VERDİĞİ VESVESENİN FİİLİYATA DÖNÜŞME ŞEKLİ (LEMME-İ ŞEYTANÎ) :

ŞEYTAN CİNLERİN VERDİĞİ VESVESENİN FİİLİYATA DÖNÜŞME ŞEKLİ (LEMME-İ ŞEYTANÎ) :

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
21-04-2020:05:29
#1
ŞEYTAN CİNLERİN VERDİĞİ VESVESENİN FİİLİYATA DÖNÜŞME ŞEKLİ (LEMME-İ ŞEYTANÎ) :
Şeytan cinlerin verdiği vesvese kalbe girdiği zaman bu vesveseler düşünceye, düşünceler zikretmeye, zikretme melekesi de iradeye dönüşmektedir. Vesvese iradeyi yönlendirir. İrade ise vesveseyi azalara sevk eder ve azalar da bu ameli işlemiş olur. Böylece vesveseyle kalbe doğan “havatır” arzuyu, arzu azmi, azim niyeti, niyet de azaları harekete geçirir ve vesvese amele dönüşmüş olur. Bu şekilde amel sağlamlaşır ve âdet halini alır. (el-Cevziyye, İbn. Kayyım, el-Fevâid, s: 286)

“Uzaktan kumanda; içinde bulunan verici vasıtasıyla karşısındaki alıcıya gözle görülemeyen ve hissedilmeyen kızıl ötesi (infrared) ışınları belirli frekanslarda göndermektedir. Alıcı da aynı şekilde aynı frekanslara ayarlı olan ışınları almakta ve içindeki çeşitli devreler vaıtasıyla istenilen tarafa yönlendirmektedir. Böylece istenilen ses, görüntü izlenmektedir. İşte bunun gibi, şeytan verici, lemme-i şeytanî de, insanın içindeki nefis ve buna bağlı duygular da alıcı durumundadır. Şeytanın vesveseleri de, alıcı olan duygular tarafından alınmakta ve insanın hayal dünyasına yönlendirilmektedir. Verilen sinyale göre hayal aynasında suretler ve düşünceler oluşmaktadır.” 

“Uzaktan kumanda ile çalışan her cihazın kumandası ve frekansları farklı olduğu gibi, her insanın zaaf noktaları (gazab, şehvet, şöhret, hırs, cimrilik, tembellik, korku, zenginlik vs.) da farklıdır. Şeytan bu zaaf noktalarını değerlendirmekte ve ona göre sinyaller, diğer bir ifadeyle vesveseler göndermektedir.”
İşte şeytan bu şekilde vesvese vermektedir. Kuşkusuz bu vesveseyi daha ilk aşamasındayken yani kalbe daha yeni atılmışken reddetmek, kovmak, kuvvetlenip tamamlandıktan ve bir âdet haline geldikten sonra reddedip kovmaktan çok daha kolaydır.

İnsana, kalbine iradesi dışında gelen vesveseyi amele dönüştürmedikçe günah yazılmayacağını bir kudsî hadiste Hz. Peygamber (sas) şu şekilde ifade etmiştir:
“Allah şöyle buyurdu: ‘Kulum bir iyilik yapmak ister de onu yapmazsa, ona bir iyilik yazarım. Eğer yaparda o niyetini amele dönüştürürse, ona da on katından yediyüz katına kadar iyilik yazarım. Kulum bir günah işlemek ister de onu yapmazsa, ona günah yazmam. Eğer yaparsa bir günah yazarım.”  (Müslim, İmân, 204)

Bir başka hadis-i kudside ise Allah’ ın, insanın içinden geçirdiği kötülükleri amele dönüştürmedikçe affettiği ve meleklere bunları yazmamalarını emrettiği belirtilmiştir.
Yine Hz. Peygamber (sas) bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Allah iyilikleri ve kötülükleri yazmıştır. (Takdir etmiştir.) Sonra (bunları)şöyle beyan etmiştir. Kim bir iyilik yapmayı düşünürde onu yapmazsa, Allah onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar. Şayet onu düşünür de yaparsa, Allah Azze ve Celle on katından yedi yüz ve daha fazla katına kadar yazar. Eğer bir kötülük düşünür de yapmazsa Allah o kötülüğü kendi katında tam bir iyilik olarak yazar. Kötülüğü düşünür de bunu yaparsa Allah onu bir kötülük olarak yazar.” -Müslim, İmân, 204-

Ancak, ‘madem vesvese amele dönüştürülmedikçe sevap yazılıyor; o halde kötü düşünceleri içimden geçireyim, ama onu yapmayayım da sevap kazanayım’ düşüncesi de yanlıştır. Çünkü bu durumda irade devreye girdiği için vesveseye kulak vermek suretiyle boyun eğilmiş olunacağı ve insanın sorumluluk altına gireceği belirtilmiştir. 

Oysa kalbe gelen vesveseye kulak verilmemeli ve bu düşüncenin şeytandan geldiği hatırda tutularak kovulmalıdır. Böyle yapıldığında daha sonra gelen vesveselerin kovulması da kolaylaşacaktır. Eğer bu vesveseler kovulmazsa, devamlı düşünülen ve dönüp dolaşan fikirler halini alırlar. Bu fikirler düşünüle düşünüle irade harekete geçer. İrade organları harekete geçirir. Organlar harekete geçmese de bu fikirler bir temenni olarak kalbe geri döner ve kalpte bir istek, murat etme halini alır. el-Cevziyye, İbn. Kayyım, el-Fevâid, s: 287

İşte bu sebeple vesvesenin hiç düşünülmeden hemen reddedilmesi ve kovulması gerekir ve yine bu sebeple ‘vesveseyi düşünme, ama onu amele dönüştürmeyerek sevap kazanma’ düşüncesi sorumluluğu beraberinde getirir. Zira bu düşüncede bir irade söz konusudur ve iradi işlerde ve düşüncelerde sorumluluk devreye girmektedir. İşte bu nedenlerle her türlü vesvesenin hiç düşünülmeden hemen reddedilmesi ve hemen başka hayırlı farklı meşguluyetler ile kovulması gerekir.
DoğaötesiAraştırman
21-04-2020:05:29 #1

ŞEYTAN CİNLERİN VERDİĞİ VESVESENİN FİİLİYATA DÖNÜŞME ŞEKLİ (LEMME-İ ŞEYTANÎ) :
Şeytan cinlerin verdiği vesvese kalbe girdiği zaman bu vesveseler düşünceye, düşünceler zikretmeye, zikretme melekesi de iradeye dönüşmektedir. Vesvese iradeyi yönlendirir. İrade ise vesveseyi azalara sevk eder ve azalar da bu ameli işlemiş olur. Böylece vesveseyle kalbe doğan “havatır” arzuyu, arzu azmi, azim niyeti, niyet de azaları harekete geçirir ve vesvese amele dönüşmüş olur. Bu şekilde amel sağlamlaşır ve âdet halini alır. (el-Cevziyye, İbn. Kayyım, el-Fevâid, s: 286)

“Uzaktan kumanda; içinde bulunan verici vasıtasıyla karşısındaki alıcıya gözle görülemeyen ve hissedilmeyen kızıl ötesi (infrared) ışınları belirli frekanslarda göndermektedir. Alıcı da aynı şekilde aynı frekanslara ayarlı olan ışınları almakta ve içindeki çeşitli devreler vaıtasıyla istenilen tarafa yönlendirmektedir. Böylece istenilen ses, görüntü izlenmektedir. İşte bunun gibi, şeytan verici, lemme-i şeytanî de, insanın içindeki nefis ve buna bağlı duygular da alıcı durumundadır. Şeytanın vesveseleri de, alıcı olan duygular tarafından alınmakta ve insanın hayal dünyasına yönlendirilmektedir. Verilen sinyale göre hayal aynasında suretler ve düşünceler oluşmaktadır.” 

“Uzaktan kumanda ile çalışan her cihazın kumandası ve frekansları farklı olduğu gibi, her insanın zaaf noktaları (gazab, şehvet, şöhret, hırs, cimrilik, tembellik, korku, zenginlik vs.) da farklıdır. Şeytan bu zaaf noktalarını değerlendirmekte ve ona göre sinyaller, diğer bir ifadeyle vesveseler göndermektedir.”
İşte şeytan bu şekilde vesvese vermektedir. Kuşkusuz bu vesveseyi daha ilk aşamasındayken yani kalbe daha yeni atılmışken reddetmek, kovmak, kuvvetlenip tamamlandıktan ve bir âdet haline geldikten sonra reddedip kovmaktan çok daha kolaydır.

İnsana, kalbine iradesi dışında gelen vesveseyi amele dönüştürmedikçe günah yazılmayacağını bir kudsî hadiste Hz. Peygamber (sas) şu şekilde ifade etmiştir:
“Allah şöyle buyurdu: ‘Kulum bir iyilik yapmak ister de onu yapmazsa, ona bir iyilik yazarım. Eğer yaparda o niyetini amele dönüştürürse, ona da on katından yediyüz katına kadar iyilik yazarım. Kulum bir günah işlemek ister de onu yapmazsa, ona günah yazmam. Eğer yaparsa bir günah yazarım.”  (Müslim, İmân, 204)

Bir başka hadis-i kudside ise Allah’ ın, insanın içinden geçirdiği kötülükleri amele dönüştürmedikçe affettiği ve meleklere bunları yazmamalarını emrettiği belirtilmiştir.
Yine Hz. Peygamber (sas) bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Allah iyilikleri ve kötülükleri yazmıştır. (Takdir etmiştir.) Sonra (bunları)şöyle beyan etmiştir. Kim bir iyilik yapmayı düşünürde onu yapmazsa, Allah onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar. Şayet onu düşünür de yaparsa, Allah Azze ve Celle on katından yedi yüz ve daha fazla katına kadar yazar. Eğer bir kötülük düşünür de yapmazsa Allah o kötülüğü kendi katında tam bir iyilik olarak yazar. Kötülüğü düşünür de bunu yaparsa Allah onu bir kötülük olarak yazar.” -Müslim, İmân, 204-

Ancak, ‘madem vesvese amele dönüştürülmedikçe sevap yazılıyor; o halde kötü düşünceleri içimden geçireyim, ama onu yapmayayım da sevap kazanayım’ düşüncesi de yanlıştır. Çünkü bu durumda irade devreye girdiği için vesveseye kulak vermek suretiyle boyun eğilmiş olunacağı ve insanın sorumluluk altına gireceği belirtilmiştir. 

Oysa kalbe gelen vesveseye kulak verilmemeli ve bu düşüncenin şeytandan geldiği hatırda tutularak kovulmalıdır. Böyle yapıldığında daha sonra gelen vesveselerin kovulması da kolaylaşacaktır. Eğer bu vesveseler kovulmazsa, devamlı düşünülen ve dönüp dolaşan fikirler halini alırlar. Bu fikirler düşünüle düşünüle irade harekete geçer. İrade organları harekete geçirir. Organlar harekete geçmese de bu fikirler bir temenni olarak kalbe geri döner ve kalpte bir istek, murat etme halini alır. el-Cevziyye, İbn. Kayyım, el-Fevâid, s: 287

İşte bu sebeple vesvesenin hiç düşünülmeden hemen reddedilmesi ve kovulması gerekir ve yine bu sebeple ‘vesveseyi düşünme, ama onu amele dönüştürmeyerek sevap kazanma’ düşüncesi sorumluluğu beraberinde getirir. Zira bu düşüncede bir irade söz konusudur ve iradi işlerde ve düşüncelerde sorumluluk devreye girmektedir. İşte bu nedenlerle her türlü vesvesenin hiç düşünülmeden hemen reddedilmesi ve hemen başka hayırlı farklı meşguluyetler ile kovulması gerekir.

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi