KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR ŞEYTAN ve NEFİS İŞBİRLİĞİ

ŞEYTAN ve NEFİS İŞBİRLİĞİ

ŞEYTAN ve NEFİS İŞBİRLİĞİ

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
21-04-2020:05:34
#1
ŞEYTAN ve NEFİS İŞBİRLİĞİ
Kur’an-ı Kerim’de insanoğlu, bir yarısında şeytani, diğer yarısında ilâhî özellik olan bir varlık olarak nitelendirilir. Onun bu özelliği kendisine üflenen “nefha”dan  kaynaklanmaktadır. Bkz: Hicr, 15/28–29; Secde, 32/9; Sâd, 38/72-. O, sorumlu bir varlıktır.

Sorumluluk denince irade, irade denilince de hurriyet öne çıkmaktadır. Çünkü sorumlu olmak ancak seçme hürriyeti ve irade serbestîsiyle mümkündür. Bu irade serbestîsi de onun seçmemesi ve yapmaması gereken bir şeyi yapabilme gücünü gerektirir. İşte şeytan insanın bu irade serbestîsini kullanma biçiminde rol oynamaktadır. O, insanın bu özelliğini kötü yönde etkilemektedir. Ancak o tek başına bu konuda güçlü değildir. Onu asıl güçlü kılan, “insandaki irade zayıflığı, ahlakî cesaretten yoksunluk ve gereken takvanın bulunmamasıdır.” 

İnsanoğlunun kulluk bilincinden sapma eğilimini göstermesinde etkin rol oynayan iki temel sebep vardır: Nefisi ve şeytan. Nefsin, hayatı idame ettirmedeki olumlu yönünün yanında, işaret edilen sapma eğilimini göstermesindeki olumsuz yönü de vardır. İnsana kötülük etmeyi ve isyan ettirmeyi kendisine görev edinmiş olan şeytan nefsin işte bu olumsuz yönünden destek almaktadır.  Bu yüzden belki de şeytandan daha önemli olan insanın kendi nefsidir. Zira “şeytanı üreten veya ona fırsat veren nefisten kaynaklanan histeri, arzu ve hevadır.” 

Bu nedenle şeytanın başarısı kendi gücünden değil de insanın kendi nefsinin zaafiyetinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda şeytan, nefsin olumsuz temayüllerinin istismarcısı uyarıcısı ve destekleyicisi konumundadır ve onun kalbe nüfuz etme yolları, nefiste bulunan menfî vasıfların sayisiyla doğru orantılıdır.  Bu yüzden asıl tehlike şeytanın güçlü olması değil, şeytanın iltifatları ve ayartmaları karşısında dayanma gücü gösteremeyen insanın kendisi ve iradesidir. Bu da şeytanın bir bakıma insanda var olan kötü eğilimleri kuvvetlendiren bir güç olduğunu göstermektedir. 

Tam da bu anlamı destekleyen iki güzel benzetme yapılmıştır ki onları aktarmayı gerekli görmekteyim:
“Hiçbir gücü yoktur aslında onun. Onun yaptığı ancak kötülükleri süslü yaldızlı ifadelerle süsleyip püsleyerek haramı bile helal ve güzel göstermekten ibarettir. Şeytan, bu imkânı da ancak Yüce Allah’ın izni ve takdiri çerçevesinde kullanabilmektedir. Yoksa onun böyle bir izni olmasaydı şeytan hiçbir şey yapamazdı. Ancak burada bir benzetme yapacak olursak, şeytan bir bakteri mikrop vazifesi görmektedir. Böylece o, (insanları günahlara hazır hale getirerek) vücudu mikroba karşı dirençsiz olanla olmayan kimseleri ayırmış olmaktadır. Onun tuzağına ancak bünyesi (imanı) zayıf kişiler düşerler.” 

-“İnsanlar şeytanı önder ve kılavuz edindikleri için Allah da onu onların üzerine görevlendirmiştir. Fakat ‘İşte onlar eğrilip sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış oldu.’ (Saff, 61/5) …ayetinde de buyrulduğu üzere, kendileri karar vermiştir.

Bu bakımdan şeytan; bütün havlama-atlayıp-sıçramaları ve saldırmaları eğiticisinin elinde olan bir eğitmen köpeği gibidir. (…)”  Evet, şeytan tarafından sembolize edilen olumsuz güç aslî bir gerçekliğe sahip değildir. O ancak insanın yanlış ve haram bir yol ve bir hareket tarzı seçmesi suretiyle gerçeklik kazanan bir güçtür. 

Görüldüğü gibi şeytanın insanı aldatmadaki en büyük yardımcısı insanın kendi hevasi nefsidir. Nefsin şeytan ile işbirliği yaparak insan üzerinde hâkimiyet kurmasının Kur’an-ı Kerim’deki tabiri “Nefsi ilah edinmek”tir…. Bkz: Furkân, 25/43; Câsiye, 45/23

Nefsine, hevasına uyanlar Allah’ın değil, nefsinin, hevasının kuludur. Bu yüzden şeytan onlara musallat olur.  Allah’ ın şeytana, insanları saptırması için izin vermesi, insanda günah işlemeye yatkınlık oluşturan zihinsel tavrın mevcudiyetine bağlıdır.  İnsanda eğer bu yatkınlık varsa, Allah şeytana, onu saptırabilme fırsatını verir. Zaten İblis de insanları azdırmaya yemin ettiğinde “…onların hepsini mutlaka azdıracağım!
Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna” -Hicr, 15/39–40-  sözleriyle bunu itiraf etmiştir.

Bu ifadesiyle İblis muhtemelen yaşadığı bu tecrübeden hareketle imani küvetli, takva sahibi ihlasli samimi kullara zarar veremeyeceğini de itiraf ve ifade etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de insanoğlu, bir yarısında şeytani, diğer yarısında ilâhî özellik olan bir varlık olarak nitelendirilir. Onun bu özelliği kendisine üflenen “nefha”dan  kaynaklanmaktadır. Bkz: Hicr, 15/28–29; Secde, 32/9; Sâd, 38/72-. O, sorumlu bir varlıktır.

Sorumluluk denince irade, irade denilince de hurriyet öne çıkmaktadır. Çünkü sorumlu olmak ancak seçme hürriyeti ve irade serbestîsiyle mümkündür. Bu irade serbestîsi de onun seçmemesi ve yapmaması gereken bir şeyi yapabilme gücünü gerektirir. İşte şeytan insanın bu irade serbestîsini kullanma biçiminde rol oynamaktadır. O, insanın bu özelliğini kötü yönde etkilemektedir. Ancak o tek başına bu konuda güçlü değildir. Onu asıl güçlü kılan, “insandaki irade zayıflığı, ahlakî cesaretten yoksunluk ve gereken takvanın bulunmamasıdır.” 

İnsanoğlunun kulluk bilincinden sapma eğilimini göstermesinde etkin rol oynayan iki temel sebep vardır: Nefisi ve şeytan. Nefsin, hayatı idame ettirmedeki olumlu yönünün yanında, işaret edilen sapma eğilimini göstermesindeki olumsuz yönü de vardır. İnsana kötülük etmeyi ve isyan ettirmeyi kendisine görev edinmiş olan şeytan nefsin işte bu olumsuz yönünden destek almaktadır.  Bu yüzden belki de şeytandan daha önemli olan insanın kendi nefsidir. Zira “şeytanı üreten veya ona fırsat veren nefisten kaynaklanan histeri, arzu ve hevadır.” 

Bu nedenle şeytanın başarısı kendi gücünden değil de insanın kendi nefsinin zaafiyetinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda şeytan, nefsin olumsuz temayüllerinin istismarcısı uyarıcısı ve destekleyicisi konumundadır ve onun kalbe nüfuz etme yolları, nefiste bulunan menfî vasıfların sayisiyla doğru orantılıdır.  Bu yüzden asıl tehlike şeytanın güçlü olması değil, şeytanın iltifatları ve ayartmaları karşısında dayanma gücü gösteremeyen insanın kendisi ve iradesidir. Bu da şeytanın bir bakıma insanda var olan kötü eğilimleri kuvvetlendiren bir güç olduğunu göstermektedir. 

Tam da bu anlamı destekleyen iki güzel benzetme yapılmıştır ki onları aktarmayı gerekli görmekteyim:
“Hiçbir gücü yoktur aslında onun. Onun yaptığı ancak kötülükleri süslü yaldızlı ifadelerle süsleyip püsleyerek haramı bile helal ve güzel göstermekten ibarettir. Şeytan, bu imkânı da ancak Yüce Allah’ın izni ve takdiri çerçevesinde kullanabilmektedir. Yoksa onun böyle bir izni olmasaydı şeytan hiçbir şey yapamazdı. Ancak burada bir benzetme yapacak olursak, şeytan bir bakteri mikrop vazifesi görmektedir. Böylece o, (insanları günahlara hazır hale getirerek) vücudu mikroba karşı dirençsiz olanla olmayan kimseleri ayırmış olmaktadır. Onun tuzağına ancak bünyesi (imanı) zayıf kişiler düşerler.” 

-“İnsanlar şeytanı önder ve kılavuz edindikleri için Allah da onu onların üzerine görevlendirmiştir. Fakat ‘İşte onlar eğrilip sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış oldu.’ (Saff, 61/5) …ayetinde de buyrulduğu üzere, kendileri karar vermiştir.

Bu bakımdan şeytan; bütün havlama-atlayıp-sıçramaları ve saldırmaları eğiticisinin elinde olan bir eğitmen köpeği gibidir. (…)”  Evet, şeytan tarafından sembolize edilen olumsuz güç aslî bir gerçekliğe sahip değildir. O ancak insanın yanlış ve haram bir yol ve bir hareket tarzı seçmesi suretiyle gerçeklik kazanan bir güçtür. 

Görüldüğü gibi şeytanın insanı aldatmadaki en büyük yardımcısı insanın kendi hevasi nefsidir. Nefsin şeytan ile işbirliği yaparak insan üzerinde hâkimiyet kurmasının Kur’an-ı Kerim’deki tabiri “Nefsi ilah edinmek”tir…. Bkz: Furkân, 25/43; Câsiye, 45/23

Nefsine, hevasına uyanlar Allah’ın değil, nefsinin, hevasının kuludur. Bu yüzden şeytan onlara musallat olur.  Allah’ ın şeytana, insanları saptırması için izin vermesi, insanda günah işlemeye yatkınlık oluşturan zihinsel tavrın mevcudiyetine bağlıdır.  İnsanda eğer bu yatkınlık varsa, Allah şeytana, onu saptırabilme fırsatını verir. Zaten İblis de insanları azdırmaya yemin ettiğinde “…onların hepsini mutlaka azdıracağım!
Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna” -Hicr, 15/39–40-  sözleriyle bunu itiraf etmiştir.

Bu ifadesiyle İblis muhtemelen yaşadığı bu tecrübeden hareketle imani küvetli, takva sahibi ihlasli samimi kullara zarar veremeyeceğini de itiraf ve ifade etmiştir.
DoğaötesiAraştırman
21-04-2020:05:34 #1

ŞEYTAN ve NEFİS İŞBİRLİĞİ
Kur’an-ı Kerim’de insanoğlu, bir yarısında şeytani, diğer yarısında ilâhî özellik olan bir varlık olarak nitelendirilir. Onun bu özelliği kendisine üflenen “nefha”dan  kaynaklanmaktadır. Bkz: Hicr, 15/28–29; Secde, 32/9; Sâd, 38/72-. O, sorumlu bir varlıktır.

Sorumluluk denince irade, irade denilince de hurriyet öne çıkmaktadır. Çünkü sorumlu olmak ancak seçme hürriyeti ve irade serbestîsiyle mümkündür. Bu irade serbestîsi de onun seçmemesi ve yapmaması gereken bir şeyi yapabilme gücünü gerektirir. İşte şeytan insanın bu irade serbestîsini kullanma biçiminde rol oynamaktadır. O, insanın bu özelliğini kötü yönde etkilemektedir. Ancak o tek başına bu konuda güçlü değildir. Onu asıl güçlü kılan, “insandaki irade zayıflığı, ahlakî cesaretten yoksunluk ve gereken takvanın bulunmamasıdır.” 

İnsanoğlunun kulluk bilincinden sapma eğilimini göstermesinde etkin rol oynayan iki temel sebep vardır: Nefisi ve şeytan. Nefsin, hayatı idame ettirmedeki olumlu yönünün yanında, işaret edilen sapma eğilimini göstermesindeki olumsuz yönü de vardır. İnsana kötülük etmeyi ve isyan ettirmeyi kendisine görev edinmiş olan şeytan nefsin işte bu olumsuz yönünden destek almaktadır.  Bu yüzden belki de şeytandan daha önemli olan insanın kendi nefsidir. Zira “şeytanı üreten veya ona fırsat veren nefisten kaynaklanan histeri, arzu ve hevadır.” 

Bu nedenle şeytanın başarısı kendi gücünden değil de insanın kendi nefsinin zaafiyetinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda şeytan, nefsin olumsuz temayüllerinin istismarcısı uyarıcısı ve destekleyicisi konumundadır ve onun kalbe nüfuz etme yolları, nefiste bulunan menfî vasıfların sayisiyla doğru orantılıdır.  Bu yüzden asıl tehlike şeytanın güçlü olması değil, şeytanın iltifatları ve ayartmaları karşısında dayanma gücü gösteremeyen insanın kendisi ve iradesidir. Bu da şeytanın bir bakıma insanda var olan kötü eğilimleri kuvvetlendiren bir güç olduğunu göstermektedir. 

Tam da bu anlamı destekleyen iki güzel benzetme yapılmıştır ki onları aktarmayı gerekli görmekteyim:
“Hiçbir gücü yoktur aslında onun. Onun yaptığı ancak kötülükleri süslü yaldızlı ifadelerle süsleyip püsleyerek haramı bile helal ve güzel göstermekten ibarettir. Şeytan, bu imkânı da ancak Yüce Allah’ın izni ve takdiri çerçevesinde kullanabilmektedir. Yoksa onun böyle bir izni olmasaydı şeytan hiçbir şey yapamazdı. Ancak burada bir benzetme yapacak olursak, şeytan bir bakteri mikrop vazifesi görmektedir. Böylece o, (insanları günahlara hazır hale getirerek) vücudu mikroba karşı dirençsiz olanla olmayan kimseleri ayırmış olmaktadır. Onun tuzağına ancak bünyesi (imanı) zayıf kişiler düşerler.” 

-“İnsanlar şeytanı önder ve kılavuz edindikleri için Allah da onu onların üzerine görevlendirmiştir. Fakat ‘İşte onlar eğrilip sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış oldu.’ (Saff, 61/5) …ayetinde de buyrulduğu üzere, kendileri karar vermiştir.

Bu bakımdan şeytan; bütün havlama-atlayıp-sıçramaları ve saldırmaları eğiticisinin elinde olan bir eğitmen köpeği gibidir. (…)”  Evet, şeytan tarafından sembolize edilen olumsuz güç aslî bir gerçekliğe sahip değildir. O ancak insanın yanlış ve haram bir yol ve bir hareket tarzı seçmesi suretiyle gerçeklik kazanan bir güçtür. 

Görüldüğü gibi şeytanın insanı aldatmadaki en büyük yardımcısı insanın kendi hevasi nefsidir. Nefsin şeytan ile işbirliği yaparak insan üzerinde hâkimiyet kurmasının Kur’an-ı Kerim’deki tabiri “Nefsi ilah edinmek”tir…. Bkz: Furkân, 25/43; Câsiye, 45/23

Nefsine, hevasına uyanlar Allah’ın değil, nefsinin, hevasının kuludur. Bu yüzden şeytan onlara musallat olur.  Allah’ ın şeytana, insanları saptırması için izin vermesi, insanda günah işlemeye yatkınlık oluşturan zihinsel tavrın mevcudiyetine bağlıdır.  İnsanda eğer bu yatkınlık varsa, Allah şeytana, onu saptırabilme fırsatını verir. Zaten İblis de insanları azdırmaya yemin ettiğinde “…onların hepsini mutlaka azdıracağım!
Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna” -Hicr, 15/39–40-  sözleriyle bunu itiraf etmiştir.

Bu ifadesiyle İblis muhtemelen yaşadığı bu tecrübeden hareketle imani küvetli, takva sahibi ihlasli samimi kullara zarar veremeyeceğini de itiraf ve ifade etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de insanoğlu, bir yarısında şeytani, diğer yarısında ilâhî özellik olan bir varlık olarak nitelendirilir. Onun bu özelliği kendisine üflenen “nefha”dan  kaynaklanmaktadır. Bkz: Hicr, 15/28–29; Secde, 32/9; Sâd, 38/72-. O, sorumlu bir varlıktır.

Sorumluluk denince irade, irade denilince de hurriyet öne çıkmaktadır. Çünkü sorumlu olmak ancak seçme hürriyeti ve irade serbestîsiyle mümkündür. Bu irade serbestîsi de onun seçmemesi ve yapmaması gereken bir şeyi yapabilme gücünü gerektirir. İşte şeytan insanın bu irade serbestîsini kullanma biçiminde rol oynamaktadır. O, insanın bu özelliğini kötü yönde etkilemektedir. Ancak o tek başına bu konuda güçlü değildir. Onu asıl güçlü kılan, “insandaki irade zayıflığı, ahlakî cesaretten yoksunluk ve gereken takvanın bulunmamasıdır.” 

İnsanoğlunun kulluk bilincinden sapma eğilimini göstermesinde etkin rol oynayan iki temel sebep vardır: Nefisi ve şeytan. Nefsin, hayatı idame ettirmedeki olumlu yönünün yanında, işaret edilen sapma eğilimini göstermesindeki olumsuz yönü de vardır. İnsana kötülük etmeyi ve isyan ettirmeyi kendisine görev edinmiş olan şeytan nefsin işte bu olumsuz yönünden destek almaktadır.  Bu yüzden belki de şeytandan daha önemli olan insanın kendi nefsidir. Zira “şeytanı üreten veya ona fırsat veren nefisten kaynaklanan histeri, arzu ve hevadır.” 

Bu nedenle şeytanın başarısı kendi gücünden değil de insanın kendi nefsinin zaafiyetinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda şeytan, nefsin olumsuz temayüllerinin istismarcısı uyarıcısı ve destekleyicisi konumundadır ve onun kalbe nüfuz etme yolları, nefiste bulunan menfî vasıfların sayisiyla doğru orantılıdır.  Bu yüzden asıl tehlike şeytanın güçlü olması değil, şeytanın iltifatları ve ayartmaları karşısında dayanma gücü gösteremeyen insanın kendisi ve iradesidir. Bu da şeytanın bir bakıma insanda var olan kötü eğilimleri kuvvetlendiren bir güç olduğunu göstermektedir. 

Tam da bu anlamı destekleyen iki güzel benzetme yapılmıştır ki onları aktarmayı gerekli görmekteyim:
“Hiçbir gücü yoktur aslında onun. Onun yaptığı ancak kötülükleri süslü yaldızlı ifadelerle süsleyip püsleyerek haramı bile helal ve güzel göstermekten ibarettir. Şeytan, bu imkânı da ancak Yüce Allah’ın izni ve takdiri çerçevesinde kullanabilmektedir. Yoksa onun böyle bir izni olmasaydı şeytan hiçbir şey yapamazdı. Ancak burada bir benzetme yapacak olursak, şeytan bir bakteri mikrop vazifesi görmektedir. Böylece o, (insanları günahlara hazır hale getirerek) vücudu mikroba karşı dirençsiz olanla olmayan kimseleri ayırmış olmaktadır. Onun tuzağına ancak bünyesi (imanı) zayıf kişiler düşerler.” 

-“İnsanlar şeytanı önder ve kılavuz edindikleri için Allah da onu onların üzerine görevlendirmiştir. Fakat ‘İşte onlar eğrilip sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış oldu.’ (Saff, 61/5) …ayetinde de buyrulduğu üzere, kendileri karar vermiştir.

Bu bakımdan şeytan; bütün havlama-atlayıp-sıçramaları ve saldırmaları eğiticisinin elinde olan bir eğitmen köpeği gibidir. (…)”  Evet, şeytan tarafından sembolize edilen olumsuz güç aslî bir gerçekliğe sahip değildir. O ancak insanın yanlış ve haram bir yol ve bir hareket tarzı seçmesi suretiyle gerçeklik kazanan bir güçtür. 

Görüldüğü gibi şeytanın insanı aldatmadaki en büyük yardımcısı insanın kendi hevasi nefsidir. Nefsin şeytan ile işbirliği yaparak insan üzerinde hâkimiyet kurmasının Kur’an-ı Kerim’deki tabiri “Nefsi ilah edinmek”tir…. Bkz: Furkân, 25/43; Câsiye, 45/23

Nefsine, hevasına uyanlar Allah’ın değil, nefsinin, hevasının kuludur. Bu yüzden şeytan onlara musallat olur.  Allah’ ın şeytana, insanları saptırması için izin vermesi, insanda günah işlemeye yatkınlık oluşturan zihinsel tavrın mevcudiyetine bağlıdır.  İnsanda eğer bu yatkınlık varsa, Allah şeytana, onu saptırabilme fırsatını verir. Zaten İblis de insanları azdırmaya yemin ettiğinde “…onların hepsini mutlaka azdıracağım!
Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna” -Hicr, 15/39–40-  sözleriyle bunu itiraf etmiştir.

Bu ifadesiyle İblis muhtemelen yaşadığı bu tecrübeden hareketle imani küvetli, takva sahibi ihlasli samimi kullara zarar veremeyeceğini de itiraf ve ifade etmiştir.

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi