KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR Şirk Kur’an Dışında Hüküm Kaynağı Aramaktır

Şirk Kur’an Dışında Hüküm Kaynağı Aramaktır

Şirk Kur’an Dışında Hüküm Kaynağı Aramaktır

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
19-12-2019:20:44
#1
Gerçek din yalnızca Allah’ın tekelindedir. İbadet yalnızca O’na yapılır, O’nunla insan arasına aracılar ve şefaatçılar sokulamaz. Dinimiz konusunda Allah dışında hüküm kaynağı tanımamak, tevhidin ruhudur. Din adına hüküm ve söz yetkisi yalnız Allah’ındır. Allah bu yetkisinden kaynaklanan verileri Kur’an’da toplamıştır. Dolayısıyla Din’in içeriğini ve çerçevesini Kur’an belirler. Bunun dışında hüküm kaynağı aramak aldanış, kabullenmek ise şirktir. Örtülü imansızlık illetine tutulanlar, Allah’ın dinini, Allah’ın kitabına teslim edilmesi gerektiğine karşı çıkarlar.

Bunlar adece “Kur’an yetmez, Kur’an öyle diyor ama veliler, Allah dostları, ulemamız, efendilerimiz, hazretlerimiz, şeyh’lerimiz şöyle buyuruyor” diyerek âdeta Kur’an’ın şürekâ (ortaklar) ve zübür (uydurma kutsal kitaplar) tarafından kontrol edilmesi gerektiğini ileri sürerler. Şürekâ olmadan Kur’an’ın anlaşılamayacağını, bunun imkânsız denecek kadar zor olduğunu söylerler. Oysa Kur’an bunun tam aksini söylemektedir. Bu iki özgülemede savsaklama vücut bulunca da şirk tam bir saltanata dönüşerek dini de, dünyayı da istila eder. 

Şirk Birtakım Beşer İnsanları Allah’a Ortak Koşmaktır! Şirkin belirli niteliklerinden bir diğeri Allah’ın yetkilerini evliya, veli, (“Allah dostu”), şeyh, vb. aracı, yaklaştırıcı diye yaftalanan birtakım şirk elemanları arasında bölüştürmektir. Zümer suresinin 3. Ayetinde deşifre edilen “aracı”lar, Allah’a ortak yapılan canlı, akıllı varlıklar yani beşer insanlardır. Cansız putlar o esas aracıları simgelemek için kullanılan nesnelerdir. Müşrikler şöyle düşünür ve kendilerini savunurlar: İnsanoğlunun en büyük ilah olan Allah’a doğrudan ibadet etmesi mümkün değildir. O önce Allah’ın kullarından bazı seçkin ekâbire ibadet edip onların aracılığını sağlamalıdır. Demek ki Zümer 3. ayetin bahsettiği aracılar, insanlardan seçilmiş şürekâdır (ortaklardır). Kur’an bunları şeytan evliyası kavramı altında toplamıştır. Şeytan evliyasına şu veya bu şekilde itaat, namazına niyazına, camiye devam etmesine rağmen insanı müşrik yapar.

Evliyacılık bir şirk illetidir. Veli (çoğulu evliya) ve Mevla sözcükleri aynı kökten gelir, dost, yardımcı, destek veren anlamındadır. Kur’an Allah’ın berisinden veli edinilmesinin kötü sonuçlarına dikkat çeker. Buraya dikkat: Kur’an “Allah’ı bırakıp da başka veliler edinmek”ten söz etmez; bunun yerine, “Allah’ın berisinden, yanından, yöresinden veliler edinmek”ten söz eder. Yani şirkte Allah’ın inkârı yoktur; Allah kabul edilir, ancak onun yanına, yöresine yedek ilahlar oturtulur. İşte bunlardır, şeytan evliyaları, şeytan dostu veliler…

Şirk konusunda en büyük tehlike evliya kültüdür. Yani Allah’a vardırıcı vasıtalar halinde birilerini bir tür yedek ilah gibi Allah ile kul arasına sokmak… Ve bu şirk evliyası Allah’ın kulları arasından edinilmektedir. Tevhidi şirke bulaştıran aldatıcılar kendi şeytan evliyalarını maskelemek için genellikle şöyle derler: “Kur’an’da kötülenen evliya müşriklerin taptıkları putlardan olur. O evliyanın bizim efendilerimizle bir ilgisi yoktur.” Oysa gerçek bunun tam tersidir: Yıkıcı evliya daima insanlardan olur. Evliya, şeyh, veli, “Allah dostu” vb. maskeli şirk savunucuları yedek ilahlarını “Allah ile aramızda yakınlaştırıcı ve şefaatçı” diyerek pazarlamaktadır. Oysa Kur’an’a göre “Allah, insana şahdamarından daha yakındır ve şefaat tümden ve sadece Allah’ın elindedir. Allah ile kul arasına girmeye kalkmanın hiçbir dayanağı yoktur.

Evliya şirkinin sosyal ve hukuksal dayanağı yapılabilecek oluşumlara da imkân verilmemiştir. Şöyle ki, din sınıfı, din kıyafeti yoktur. Allah’a kul olmak için birilerinin aracılığına, tesciline, onayına ihtiyaç bırakılmamıştır. Şirk, Allah ile aldatmaya dayalı saltanatını çok sağlam tutmuştur. Ölenleri de etkili kılmak için türbeleri kutsallaştırmıştır. Kalanların babadan oğula egemenlik sürdürmeleri için de kendilerinin egemenliğini garantileyecek “kutsallaştırılmış şecereler” yaratmışlardır. Oysa Allah velilerinin şeceresi olmaz. Çünkü Kur’an, belirleyici değer olarak kişinin bizzat ürettiği ameli (işi, eylemi) esas almaktadır; şecere ve intisap yoluyla kendine mal edilen aşırma değerleri değil. Ünlü Allah velilerinden

Cüneyt el-Bağdadi’ye sormuşlar: “Sizin nisbetiniz, şecereniz nereye çıkar?” Yanıtı şu olmuş: “Nisbet ve şecere ile hiç kimse bir yere çıkamaz!” (ss. 35-41)
DoğaötesiAraştırman
19-12-2019:20:44 #1

Gerçek din yalnızca Allah’ın tekelindedir. İbadet yalnızca O’na yapılır, O’nunla insan arasına aracılar ve şefaatçılar sokulamaz. Dinimiz konusunda Allah dışında hüküm kaynağı tanımamak, tevhidin ruhudur. Din adına hüküm ve söz yetkisi yalnız Allah’ındır. Allah bu yetkisinden kaynaklanan verileri Kur’an’da toplamıştır. Dolayısıyla Din’in içeriğini ve çerçevesini Kur’an belirler. Bunun dışında hüküm kaynağı aramak aldanış, kabullenmek ise şirktir. Örtülü imansızlık illetine tutulanlar, Allah’ın dinini, Allah’ın kitabına teslim edilmesi gerektiğine karşı çıkarlar.

Bunlar adece “Kur’an yetmez, Kur’an öyle diyor ama veliler, Allah dostları, ulemamız, efendilerimiz, hazretlerimiz, şeyh’lerimiz şöyle buyuruyor” diyerek âdeta Kur’an’ın şürekâ (ortaklar) ve zübür (uydurma kutsal kitaplar) tarafından kontrol edilmesi gerektiğini ileri sürerler. Şürekâ olmadan Kur’an’ın anlaşılamayacağını, bunun imkânsız denecek kadar zor olduğunu söylerler. Oysa Kur’an bunun tam aksini söylemektedir. Bu iki özgülemede savsaklama vücut bulunca da şirk tam bir saltanata dönüşerek dini de, dünyayı da istila eder. 

Şirk Birtakım Beşer İnsanları Allah’a Ortak Koşmaktır! Şirkin belirli niteliklerinden bir diğeri Allah’ın yetkilerini evliya, veli, (“Allah dostu”), şeyh, vb. aracı, yaklaştırıcı diye yaftalanan birtakım şirk elemanları arasında bölüştürmektir. Zümer suresinin 3. Ayetinde deşifre edilen “aracı”lar, Allah’a ortak yapılan canlı, akıllı varlıklar yani beşer insanlardır. Cansız putlar o esas aracıları simgelemek için kullanılan nesnelerdir. Müşrikler şöyle düşünür ve kendilerini savunurlar: İnsanoğlunun en büyük ilah olan Allah’a doğrudan ibadet etmesi mümkün değildir. O önce Allah’ın kullarından bazı seçkin ekâbire ibadet edip onların aracılığını sağlamalıdır. Demek ki Zümer 3. ayetin bahsettiği aracılar, insanlardan seçilmiş şürekâdır (ortaklardır). Kur’an bunları şeytan evliyası kavramı altında toplamıştır. Şeytan evliyasına şu veya bu şekilde itaat, namazına niyazına, camiye devam etmesine rağmen insanı müşrik yapar.

Evliyacılık bir şirk illetidir. Veli (çoğulu evliya) ve Mevla sözcükleri aynı kökten gelir, dost, yardımcı, destek veren anlamındadır. Kur’an Allah’ın berisinden veli edinilmesinin kötü sonuçlarına dikkat çeker. Buraya dikkat: Kur’an “Allah’ı bırakıp da başka veliler edinmek”ten söz etmez; bunun yerine, “Allah’ın berisinden, yanından, yöresinden veliler edinmek”ten söz eder. Yani şirkte Allah’ın inkârı yoktur; Allah kabul edilir, ancak onun yanına, yöresine yedek ilahlar oturtulur. İşte bunlardır, şeytan evliyaları, şeytan dostu veliler…

Şirk konusunda en büyük tehlike evliya kültüdür. Yani Allah’a vardırıcı vasıtalar halinde birilerini bir tür yedek ilah gibi Allah ile kul arasına sokmak… Ve bu şirk evliyası Allah’ın kulları arasından edinilmektedir. Tevhidi şirke bulaştıran aldatıcılar kendi şeytan evliyalarını maskelemek için genellikle şöyle derler: “Kur’an’da kötülenen evliya müşriklerin taptıkları putlardan olur. O evliyanın bizim efendilerimizle bir ilgisi yoktur.” Oysa gerçek bunun tam tersidir: Yıkıcı evliya daima insanlardan olur. Evliya, şeyh, veli, “Allah dostu” vb. maskeli şirk savunucuları yedek ilahlarını “Allah ile aramızda yakınlaştırıcı ve şefaatçı” diyerek pazarlamaktadır. Oysa Kur’an’a göre “Allah, insana şahdamarından daha yakındır ve şefaat tümden ve sadece Allah’ın elindedir. Allah ile kul arasına girmeye kalkmanın hiçbir dayanağı yoktur.

Evliya şirkinin sosyal ve hukuksal dayanağı yapılabilecek oluşumlara da imkân verilmemiştir. Şöyle ki, din sınıfı, din kıyafeti yoktur. Allah’a kul olmak için birilerinin aracılığına, tesciline, onayına ihtiyaç bırakılmamıştır. Şirk, Allah ile aldatmaya dayalı saltanatını çok sağlam tutmuştur. Ölenleri de etkili kılmak için türbeleri kutsallaştırmıştır. Kalanların babadan oğula egemenlik sürdürmeleri için de kendilerinin egemenliğini garantileyecek “kutsallaştırılmış şecereler” yaratmışlardır. Oysa Allah velilerinin şeceresi olmaz. Çünkü Kur’an, belirleyici değer olarak kişinin bizzat ürettiği ameli (işi, eylemi) esas almaktadır; şecere ve intisap yoluyla kendine mal edilen aşırma değerleri değil. Ünlü Allah velilerinden

Cüneyt el-Bağdadi’ye sormuşlar: “Sizin nisbetiniz, şecereniz nereye çıkar?” Yanıtı şu olmuş: “Nisbet ve şecere ile hiç kimse bir yere çıkamaz!” (ss. 35-41)

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi