KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR ŞİRK NEDİR? KUR'AN-I KERİM'E GÖRE ANLAMAYA ÇALIŞMAK:

ŞİRK NEDİR? KUR'AN-I KERİM'E GÖRE ANLAMAYA ÇALIŞMAK:

ŞİRK NEDİR? KUR'AN-I KERİM'E GÖRE ANLAMAYA ÇALIŞMAK:

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
27-04-2020:21:00
#1
ŞİRK sözlükte, "ortak kabul etmek", "ortak saymak" anlamına gelmektedir. Bir akâid terimi olarak ise, "Yüce Allah'a, ilahlığında, sıfatlarında, fiillerinde, Rabliğinde ortak ve eş isnâd etmek" manasını ifade etmektedir. Allah'a ortak koşana "müşrik" , bu inanç sistemine de "müşriklik" denir.
Şirk esasen, nimeti verenle veremeyeni eşit tutmak ya da nimeti verenin vasıflarını kudretsiz beşer varlıklarda görmek demektir.

Buna göre şirkin iki yönü vardır. Birisi, kudretsiz varlıkları Allah'ın yanına koyup onunla eşit kılmak, diğeri de Allah'ı hiçbir gücü ve iradesi olmayan tanrıların seviyesine indirerek onlara denk görmektir. Her iki durumda da yapılan iş, şirk ve zulümdür. Çünkü Kur'ân'a göre hem göklerde hem de yerde hâkimiyetin yegâne sahibi Allah'tır. Yaratma O'na mahsustur. İstese de istemese de her şey O'na boyun eğmiştir. Her şeyde O'nun hükmü geçerlidir. Hükümranlıkta hiç kimse O'na eş ve ortak olamaz. Bu yüzden bir kimse Allah'a inandıktan sonra O'nun çizdiği sınırları aşıp Allah’tan başkasına itaat eder, Allah’tan başkasına sığınır ve başkasının hükmünü O'nun hükmünün yerine koymayı gönülden benimserse, o varlığı Allah'a ortak ve eş kabul etmiş sayılır.

-“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, ondan başkasını dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa suresi 116)

Yozlaşma dönemi olan tarikatlar döneminden yaklaşık üç asır önce yaşamış bir sûfinin ağzından çıkmış olan bu sarsıcı söz, tasavvufun, açık şirk unsuru ile nasıl doldurulduğunu gözler önüne seriyor. Bu anlayışa göre, kendisine kayıtsız şartsız itaat edilen imam-mehdî düşüncesi, imanın âdeta birinci koşuludur. Yani, eğer sizin mutlak itaatla bağlı olduğunuz bir imamınız yoksa, sizin dininiz de yoktur.

Çünkü Kur’an “teslimiyet yalnızca Allah’adır” diyor ve bu arada akla gönderme yapıyor. Akıl ise kişilere değil, Kur’an-ı Kerim’deki ilkelere itaati öneriyor. Ne yazık ki, bugün İslam dünyasının bazı yerlerinde, özellikle Türkiye’de kişiye itaat anlayışı din ve İslam maskesiyle pazarlanmaktadır. Oysa Tevhit dini (Halis İslam) diyor ki, “yaklaştırıcıya, aracıya ihtiyaç yok; çünkü insanla Allah arasında ‘ara’ yok, mesafe yok.”

Şirk savunucuları Allah ile insan arasına soktukları yedek ilahlarını “Allah ile aramızda yakınlaştırıcı” diye pazarlamaktadır. Kur’an ise bunun bir şirk oyunu olduğunu söyler.
Kaf suresi 16. Ayet’e göre: “Allah insana şahdamarından daha yakındır.” Böyle olunca, Allah ile kul arasında herhangi bir mesafeden söz edilemez ki, yaklaştırıcıya ihtiyaç duyulsun.

- O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek.
- Sen yücesin, bizim dostumuz onlar değil, sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı; diyecekler.
- İşte bugün birbirinize ne fayda ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere, “Yalanlamakta olduğunuz cehennem azabını tadın” deriz. (Sebe’ 34/40-41-42.)

Şirkin “yaklaştırma” iddiası, temelden tutarsızdır; bizzat kendisi bir şirk itirafıdır. Allah’ın kulundan ayrı ve uzak olduğunu iddia etmek de şirktir. Yaklaştırıcı kabul edilmemesinin din hayatındaki sonuçları şunlardır: Din sınıfı, din kıyafeti, ibadette lider zorunluluğu, ibadet mekânı zorunluluğu yoktur. Yeryüzü mabettir.

Müşriklerin yedek ilahları devrede tutmaları, onlardan da bir şeyler istemek gibi bir çıkarcılık değildir. Onlar bu aracıları devrede tutmakla esas Yaratıcı Kudret olan Allah’ı memnun edeceklerini düşünürler. Şirk zihniyetine göre, bu aracılar devreye sokulmadığında esas memnuniyetsizlik Allah’dan gelecektir. O halde Allah’ı memnun etmenin yolu, “aracı-yaklaştırıcı” güçleri devreye sokmaktan geçer. Bu zihniyet, bugünkü tarikatlar tarafından aynen ve büyük bir ısrarla korunmaktadır.

Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (10/Yûnus 106)

Şirk Bir Şeyhe Mutlak İtaattir: “Şeyhine, Rabbinden daha fazla itaatkâr olmayan kişi mürit asla olamaz.” diyerek, beşere kulluk ve şirk kurumsallaştırılmaktadır. Ayrıca şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.” diye bir hadis mevcut değildir!

Bunun aksini savunanlar ise, Allah’a ve dine karşı çıkmakla, selefilikle, vahabilikle yargısız infaza tabi tutulmakta, iftiralarla itibar suikastlerine uğramakta ve suçlanmaktadır.

Sonuç olarak, dinde yaklaştırıcıya değil, aydınlatıcıya ihtiyaç vardır ve o da Kur’an-ı Kerim’dir.

-“De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah iken, O doyurur ama doyurulmaz iken Allah’tan başkasını mı veli edinecekmişim?” De ki: “Şüphesiz ki ben, Müslimlerin/şirki terk ederek tevhid ile Allah’a yönelen kulların ilki olmakla emrolundum.” Ve “Sakın müşriklerden olma.” (6/En'âm 14)
DoğaötesiAraştırman
27-04-2020:21:00 #1

ŞİRK sözlükte, "ortak kabul etmek", "ortak saymak" anlamına gelmektedir. Bir akâid terimi olarak ise, "Yüce Allah'a, ilahlığında, sıfatlarında, fiillerinde, Rabliğinde ortak ve eş isnâd etmek" manasını ifade etmektedir. Allah'a ortak koşana "müşrik" , bu inanç sistemine de "müşriklik" denir.
Şirk esasen, nimeti verenle veremeyeni eşit tutmak ya da nimeti verenin vasıflarını kudretsiz beşer varlıklarda görmek demektir.

Buna göre şirkin iki yönü vardır. Birisi, kudretsiz varlıkları Allah'ın yanına koyup onunla eşit kılmak, diğeri de Allah'ı hiçbir gücü ve iradesi olmayan tanrıların seviyesine indirerek onlara denk görmektir. Her iki durumda da yapılan iş, şirk ve zulümdür. Çünkü Kur'ân'a göre hem göklerde hem de yerde hâkimiyetin yegâne sahibi Allah'tır. Yaratma O'na mahsustur. İstese de istemese de her şey O'na boyun eğmiştir. Her şeyde O'nun hükmü geçerlidir. Hükümranlıkta hiç kimse O'na eş ve ortak olamaz. Bu yüzden bir kimse Allah'a inandıktan sonra O'nun çizdiği sınırları aşıp Allah’tan başkasına itaat eder, Allah’tan başkasına sığınır ve başkasının hükmünü O'nun hükmünün yerine koymayı gönülden benimserse, o varlığı Allah'a ortak ve eş kabul etmiş sayılır.

-“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, ondan başkasını dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa suresi 116)

Yozlaşma dönemi olan tarikatlar döneminden yaklaşık üç asır önce yaşamış bir sûfinin ağzından çıkmış olan bu sarsıcı söz, tasavvufun, açık şirk unsuru ile nasıl doldurulduğunu gözler önüne seriyor. Bu anlayışa göre, kendisine kayıtsız şartsız itaat edilen imam-mehdî düşüncesi, imanın âdeta birinci koşuludur. Yani, eğer sizin mutlak itaatla bağlı olduğunuz bir imamınız yoksa, sizin dininiz de yoktur.

Çünkü Kur’an “teslimiyet yalnızca Allah’adır” diyor ve bu arada akla gönderme yapıyor. Akıl ise kişilere değil, Kur’an-ı Kerim’deki ilkelere itaati öneriyor. Ne yazık ki, bugün İslam dünyasının bazı yerlerinde, özellikle Türkiye’de kişiye itaat anlayışı din ve İslam maskesiyle pazarlanmaktadır. Oysa Tevhit dini (Halis İslam) diyor ki, “yaklaştırıcıya, aracıya ihtiyaç yok; çünkü insanla Allah arasında ‘ara’ yok, mesafe yok.”

Şirk savunucuları Allah ile insan arasına soktukları yedek ilahlarını “Allah ile aramızda yakınlaştırıcı” diye pazarlamaktadır. Kur’an ise bunun bir şirk oyunu olduğunu söyler.
Kaf suresi 16. Ayet’e göre: “Allah insana şahdamarından daha yakındır.” Böyle olunca, Allah ile kul arasında herhangi bir mesafeden söz edilemez ki, yaklaştırıcıya ihtiyaç duyulsun.

- O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek.
- Sen yücesin, bizim dostumuz onlar değil, sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı; diyecekler.
- İşte bugün birbirinize ne fayda ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere, “Yalanlamakta olduğunuz cehennem azabını tadın” deriz. (Sebe’ 34/40-41-42.)

Şirkin “yaklaştırma” iddiası, temelden tutarsızdır; bizzat kendisi bir şirk itirafıdır. Allah’ın kulundan ayrı ve uzak olduğunu iddia etmek de şirktir. Yaklaştırıcı kabul edilmemesinin din hayatındaki sonuçları şunlardır: Din sınıfı, din kıyafeti, ibadette lider zorunluluğu, ibadet mekânı zorunluluğu yoktur. Yeryüzü mabettir.

Müşriklerin yedek ilahları devrede tutmaları, onlardan da bir şeyler istemek gibi bir çıkarcılık değildir. Onlar bu aracıları devrede tutmakla esas Yaratıcı Kudret olan Allah’ı memnun edeceklerini düşünürler. Şirk zihniyetine göre, bu aracılar devreye sokulmadığında esas memnuniyetsizlik Allah’dan gelecektir. O halde Allah’ı memnun etmenin yolu, “aracı-yaklaştırıcı” güçleri devreye sokmaktan geçer. Bu zihniyet, bugünkü tarikatlar tarafından aynen ve büyük bir ısrarla korunmaktadır.

Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (10/Yûnus 106)

Şirk Bir Şeyhe Mutlak İtaattir: “Şeyhine, Rabbinden daha fazla itaatkâr olmayan kişi mürit asla olamaz.” diyerek, beşere kulluk ve şirk kurumsallaştırılmaktadır. Ayrıca şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.” diye bir hadis mevcut değildir!

Bunun aksini savunanlar ise, Allah’a ve dine karşı çıkmakla, selefilikle, vahabilikle yargısız infaza tabi tutulmakta, iftiralarla itibar suikastlerine uğramakta ve suçlanmaktadır.

Sonuç olarak, dinde yaklaştırıcıya değil, aydınlatıcıya ihtiyaç vardır ve o da Kur’an-ı Kerim’dir.

-“De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah iken, O doyurur ama doyurulmaz iken Allah’tan başkasını mı veli edinecekmişim?” De ki: “Şüphesiz ki ben, Müslimlerin/şirki terk ederek tevhid ile Allah’a yönelen kulların ilki olmakla emrolundum.” Ve “Sakın müşriklerden olma.” (6/En'âm 14)

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi