KONU ÖTESİ « ÖTEKİ KONULAR METAFİZİK ARAŞTIRMALAR TEVHİD VE ŞİRK :

TEVHİD VE ŞİRK :

TEVHİD VE ŞİRK :

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
138
02-12-2020:07:28
#1
TEVHİD VE ŞİRK :
İman’ın sözlükteki anlamı "güven içinde bulunmak, korkusuz olmak" anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen iman "güven duygusu içinde tasdik etmek, kayıtsız inanmak" demektir. "Sağlamlaştırmak, kesin karar vermek, tasdik etmek" manasındaki akd kökünden türeyen itikâd da "iman" karşılığında kullanılır. Terim olarak iman genellikle "Allah'tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda Allah’ı ve peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak" diye tanımlanmaktadır. İmana sahip bulunan kimseye mümin, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de Müslim denir.


[Resim: UbdkRr8xTMX3AqQ5PIICz_HDpZFOGJxYwzO2Arnn...1k=s885-nd]

Bir Allah’ın dini ve onun kelamı ve kanunu Kur’an vardır, birde bedenlerindeki musallatlar tarafından Kur’ana yaklaşmaları mümkün olamayan beşerler tarafından uydurulmuş dinler ve sözüm ona uyduruk beşer şaşar ilahlar ve şirk kitapçıkları vardır. Bu beşer Ebu falanların Ebu filanların, falan şeyhin, filan tarikatın, Gavs Hz.lerinin vs müşriklerin uydurduğu sözde kitaplar ve uyduruk şeytani beşer dinleridir. Zeten bu şirk içerisindeki müşriklerin ayetleri okumak şöyle dursun, dile getirmeleri paylaşmaları mümkün değildir bunlar sadece falan filan demişki diye başlarlar şeytani sözlerine hatta Allah’a ve peygamberine isnat ve iftirada bulunurlar.

Tevhidin bir diğer lugatî sözlük tanımı da Allah'tan başka ilâh olmadığına inanma, "La ilahe illallah" sözünü tekrarlama ve iman etme demektir. Tevhid, ancak Allah'ı rab ve ilah olarak kabul etmek, Onun birliğini şüphesiz ikrar etmek ve her çeşit ortağı red etmektir. Tevhidi bozan bir olgu olarak şirk, İslâmi hayata bütünüyle aykırıdır. Müşrik her şeyden önce ve esas olarak kendi fıtratına ve benliğine cin şeytanları tarafından yabancılaştırılmış, boş kuruntular içinde ve bu süreli imtihanını israf etmiştir.

Kadim tarih boyunca şirk bataklığında çırpınan müşrik insanların durumlarını ulûhiyette şirk olarak nitelemek mümkündür. Nitekim kelime-i tevhitte (Sâffât 37/35; Muhammed 47/ 19) Allah’tan başka tüm sahte ilâhlar reddedilmiştir; O’ndan başka ibadet edilmeye ve boyun eğilmeye layık bir varlık olmadığı tasdîk ve ikrar edilir. Bu itibarla Allah’ı gökte ilâh tanıma noktasında çok sorun yaşamayan (Bkz. Yûnus 10/ 31; el-Ankebût 29/61-63; Lokmân 31/25), buna karşın yeryüzünde sahte beşer ilâhlar edinerek Allah’ın kudret alanını sınırlandıran müşriklerin içine düştükleri çelişkiyi Kur’an “O gökte de ilâhtır, yerde de ilâhtır.” (ez-Zuhruf 43/84) diyerek çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Bu bakımdan Kur’an’da tüm Peygamberlerin, kavimlerini Allah’a ibadet etmeye ve hiçbir şeyi O’na şirk yani eş koşmamaya davet ettikleri görülmektedir. “Senden önce hiçbir resûl göndermedik ki ona: benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım.” (el-Enbiyâ 21/25. Bk. en-Nahl 16/36).

Lügatte e-m-n kökünden gelen emn, emân, emen, emenet ve iman masdar lafızlar; “korkusuzluk, korkudan emin ve âsûde olmak, nefsin sükûne ermesi” anlamlarına gelir. Emîn, kalbinde korku ve endişe olmayıp gönlü âsûde olan kişiye denir. Ehl-i emânet, güvenilir kimse anlamına gelir. İman, Kur’an’da doğrudan tevhit manasın da kullanılmıştır. (el-Mâide 5/5 Ayrıca bk. en-Nahl 16/106; el-Mü’min 40/10)

Tevhit ise, Tüm peygamberlerin ortak çağrısı olan İslâm’ın değişmez esasıdır. Tevhit birlemek anlamına gelen v-h-d kökünden türemiş bir kelime olup dini ıstılahta, Allah’ı rab ve ilah olarak tanımak, mutlak anlamda Allah’ın bir olduğuna, O’ndan başka ilâh bulunmadığına, şerîki ve benzeri olmadığına iman etmek demektir.

Bu müşrıkler açıkça Allah’ı Kur’anı inkar edemedikleri ve yaklaşamadıkları, bedenlerini ve lisanlarını ele geçirmiş cin şeytanları musade etmedikleri için bu uyduruk beşer dinleri ile cehennem antremanı yapmaktadırlar, kendi insiyatif ve iradeleri cin şeytanları tarafından ipotek altında olduğundan buna zorunludurlar. Bunlar açıkça Allah’ı inkar edemediklerinden, Farkında olarak yahut olamadan Kur’an’ sız Peygamber ve beşer falan filanların sözlerini vahy olarak pazarlama peşinde olan israiliyat savunucularıdır.  Bu musallatlıların Kur’an okumayı bırakın Kur’ana yaklaşma imkanı dahi olmadığı için beşer uydurması Ebu falan filanların, falanca hoca, şeyhlerin uyduruk sözleri ve beşer kitaplarıyla mecburen kendilerini avutmak zorunda olan hristiyanlar gibi testis içerisinde olan Allah’a ve Kitabı Kur’ana eş ortak koşan müşrikler dinsizlerde daha tehlikelidirler!  


Kur'anda Peygamber efendimizinde ve her peygamberinde bizler gibi birer beşer olduğu defatle bildirilmedine rağmen ilahlaştırmaya devam edenler israiliyat savunucuları müşriklerdir!:

Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek Tanrı'dan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir.  (Tevbe Suresi 31. Ayet)

Kur’an’da şükr ve küfür kelimeleri birbirine zıt terimler olarak kullanılmaktadır. (elBakara 2/152; en-Neml 27/40; Lokman 31/12; el-İnsân 76/3). Şükür kelimesiyle iman, tevhit ve nimeti verene teşekkür murad edilirken; küfr terimiyle de hakkı inkâr, şirk ve küfrân-ı ni’met kastedilmektedir. Bu manada Kur’an’da müşrikler şükürsüz olmakla nitelenir. (Yusuf 12/38). Buna karşın şükredenler (şâkirîn) olarak nitelenenlerek, tevhit üzere sabit kalıp imanda küfre ve şirke düşmeyenler olduğu anlaşılmaktadır. (Âl-i İmrân 3/144). (el-En’âm 6/63; Ayrıca bk. Yûnus 10/22) “…Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol…” (ez-Zümer 39/64-67. Krş. Âl-i İmrân 3/145; el-En’âm, 6/53; İbrahim,14/7) şeklindeki ilahi beyana dikkat edildiğinde, tevhitle/imanla şükrün, şirkle/inkârla şükürsüzlüğün aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir.

Müşrikler, Allah’a sıfatlarında ve fiillerinde ortak eş ve koşan kimsedir. Müşrikler, sözde Allah’ın varlığını kabul eder gibi gözükmekle birlikte birden fazla ilâha inanır, ya Allah’a ait sıfatları başka nesne ve beşer ilâhlara verir, ya da Allah’ın fiillerini (yaptıklarını) başka ilâhların da, başka şeylerin falan filanların da yapabileceğini kabul ederler.

Müşrikler, Tevhid dinini tanımayıp, İslâmı kabul etmeyenlerdir. Çünkü hırıstıyanlar; Hz. İsa’ya, yahudiler; Hz. Uzeyr’e Allah’ın oğlu demektedirler. Onlar dışarıdan bakınca tek Allah inancını benimsiyor gibiyseler bile şirk içerisinde yüzen hz falan filanların kulları müşrikdirler.

Şirk içerisindeki Müşriklerin Allah’ı gökte ilah bilirken yerde birtakım varlıkları O’na eş ve ortak koşmaları, imanlarının eksik olması nedeniyledir. Şirk; ulûhiyette, rubûbiyyette, yönelişte ve ibadette Allah ile beraber Allah’ın dışındaki varlıkları ortak koşmayı içine alır. Bu idrakten yoksun olduklarından Allah’a güven konusunda çelişki yaşayan müşrikler, yaratılmış nesne ve beşer birtakım varlıkları aracı edinmişler, kavuştukları nimetleri Allah’a değil de bu aracılara nispet etmişlerdir. Müşrik kimse Allah’ın hakkı olan şükrü aracı nesne ve beşert varlıklara yönelttiği için gerçekte onları ilah edinmiş olur. Bu itibarla şükrün Kur’an’da tevhit ve şirk kavramlarıyla çok yakın bir anlam ilişkisine sahip olduğu görülmektedir.

“Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah’a ortak koşanlar var ya; Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir.”
(Hac Suresi 17. Ayet)

Tevhid ehli müminlerin aksine,  gerek münafıkların gerekse, haddi aşanların (baği’lerin) yüzünden zayıflar ve parçalanırlar. Zaman içerisinde insanlar giderek Tevhid inancından ve İslâmî hayattan uzaklaşırlar. Parçalanan toplumlara dönüşür ve Tevhid’ten uzaklaşarak başka yollara, başka inançlara sapar ve beşer kullara taparlar.

Tevhid düşmanları hiristiyanlar gibi baba, oğul, kutsal ruh benzeri testis içerisinde Şeyh , Ebu falan filan,  Hoca ve Gavsların kulları, Allaha ortak koşan müşrikler, Allaha ve kitabına şeytan tarafından yaklaştırılmadıkları için beşer ilah ve kitapları ile cin şeytanları tarafından bu uyduruk şeytani kitaplarla Alala’a şirk koşturularak meşgul edilen ve bu uyduruk dinin esiri durumundaki müşriklerin bedenlerindeki musallatlar ile Allah’a ve Kur’ana isteselerde yaklaşmaları ve anlamaları mümkün değildir! Oysa yarın hesap gününde mahşerde falan filanların dedikleri ile değil sadece Allah’ın kelamı Kur’an ile hesap verilecektir!

Yarın hesap gününde mahşerde Falan filan beşerlerin yazdıkları şeytanın fısıltıları onları kurtaramayacaktır! Sadece Rabbimizin bizden istedikleri yani Kur’an ile sorguya çekilecek ve Kur’an ile hesap vereceğiz! Kimse bize sen neden hz falan filanın, sözde şeyhin, gavsın vs. söylediklerine niye inanmadın diye sormayacak! Mahşerde sadece Kur’an ile hesap vereceğiz! Peygamber efendimizde tüm savaşını dinsizlere karşı değil, bu uyduruk beşer dinler. Mezhepler ve tarikatlar peşindeki beşer müşriklerle yapmıştır, çünkü bedenlerindeki cin şeytanlar onların Tavhid dini islama yaklaşmaşarını imkansız kılmamaktadır.

Tevhit inancına ve imana göre göklerin ve yerin; doğunun ve batının; hâsılı tüm varlığın Rabbi meliki ve ilahı sadece ve sadece Allah’tır. Hem halk eden hem de emr O’na ait olduğundan ulûhiyet bütünüyle Allah’ın hakkıdır. Akleden, takva ile düşünen, ayetlere, delile ve bilgiye imanı ve saygısı olan herkes, mutlak surette tevhide ulaşır. Bu delillerle tevhit; bilgi, tahkik, yakîn, iman, islâm ve ittikadır. Tevhidin tam tersi zıddı şirk ise Kur’an’a göre iman ve takvanın kaybedilmesiyle ortaya çıkan bir yanılgı ve taklitten ibarettir. Şirkin temelinde cehalet, yanlış bilgi, vehim ve zan vardır. Bu itibarla Kur’an’a göre şirk küfr ve zandır, iftiradır, cehalettir, kesin ve mutlak inkârdır, zulümdür, taklittir, ilahi vahye ve akla sırt çevirmek ve inkardır.

LÜTFEN SAYFAMDA ŞİRK İÇERİSİNDE OLAN MÜŞRİKLER VARSA BURAYI HEMEN TERK ETSİNLER !!!

Selam ve Dua ile.


ŞİRK VE TEVHİD DELİLLERİ:
"Hem siz, O'nun haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde 'güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz." (En'am Suresi, 81. ayet)

İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.  (Bakara Suresi 221. Ayet)

Allah'a ortak koşmaksızın O'na yönelerek pis putlardan kaçının, yalan sözden çekinin. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma attığı şeye benzer. (Hac Suresi, 31. ayet)

Al-i İmran Suresi, 151. ayet: Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.
Al-i İmran Suresi, 186. ayet: Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.

Hicr Suresi, 96. ayet: Ki onlar, Allah ile beraber başka İlahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir.

Hac Suresi, 26. ayet: Hani Biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik: ) "Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."

Mü'minun Suresi, 59. ayet: Rablerine ortak koşmayanlar,

Sebe Suresi, 27. ayet: De ki: "O'na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz ortakları bana gösterin. Asla (onlar ona gerçek ortak olamazlar); hayır, O, güçlü ve üstün olan, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'tır."

Zümer Suresi, 29. ayet: Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

Şura Suresi, 21. ayet: Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.

Cin Suresi, 2. ayet: "O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız."

En'am Suresi, 19. ayet: De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi ve kime ulaşırsa kendisiyle uyarmam için bana şu Kur'an vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: "O, ancak bir tek olan İlah'tır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."

En'am Suresi, 22. ayet: Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?"

En'am Suresi, 41. ayet: Hayır, yalnızca O'nu çağırırsınız, dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.

En'am Suresi, 64. ayet: De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız."

En'am Suresi, 100. ayet: Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir, uzaktır.

En'am Suresi, 136. ayet: O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca: "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?

En'am Suresi, 137. ayet: Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

En'am Suresi, 151. ayet: De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz. Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz."

Araf Suresi, 195. ayet: Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın."

Yunus Suresi, 71. ayet: Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü bana süre tanımaksızın verin.

Ra'd Suresi, 36. ayet: Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (Müslümanların aleyhinde birleşen) gruplardan, onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: "Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır."

Nahl Suresi, 27. ayet: Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir."

Nahl Suresi, 75. ayet: Allah, (Kendisi'ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler.

Nahl Suresi, 86. ayet: O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlaraSmile "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.

İsra Suresi, 64. ayet: "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.

Kehf Suresi, 26. ayet: De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."

Kehf Suresi, 42. ayet: (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım."

Kehf Suresi, 52. ayet: (Kafirlere) "Benim ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın" diyeceği gün; işte onları çağırmışlardır, ama onlar, kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarında bir uçurum koyduk

Ahkaf Suresi, 4. ayet: De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin."

Cin Suresi, 20. ayet: De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."

Nisa Suresi, 36. ayet: Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.

Maide Suresi, 72. ayet: Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur: ) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."

En'am Suresi, 139. ayet: Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir.

Ra'd Suresi, 33. ayet: Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkar edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

Nur Suresi, 55. ayet: Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır.

Kasas Suresi, 62. ayet: O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede?" der.

Zariyat Suresi, 51. ayet: Allah ile beraber başka bir İlah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi, O'ndan yana açıkça uyarıyorum.

Mümtehine Suresi, 12. ayet: Ey Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

En'am Suresi, 78. ayet: Sonra Güneş'i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim Rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."

En'am Suresi, 94. ayet: Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.

Araf Suresi, 190. ayet: Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda O'na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.

Ra'd Suresi, 16. ayet: De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır ve O, tektir, kahredici olandır."

Nahl Suresi, 35. ayet: Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?

Kehf Suresi, 38. ayet: "Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."

Mü'minun Suresi, 92. ayet: Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından Yücedir.

Neml Suresi, 59. ayet: Dedi ki: "Hamd Allah'ındır ve selam O'nun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?"

Kasas Suresi, 68. ayet: Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, Yücedir.

Rum Suresi, 28. ayet: Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? "İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

Rum Suresi, 40. ayet: Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir.

Sebe Suresi, 22. ayet: De ki: "Allah'ın dışında (ilah diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiçbir destekçi olanı da yoktur.

Fatır Suresi, 40. ayet: De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar.

Saffat Suresi, 33. ayet: Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.

Zuhruf Suresi, 39. ayet: (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta da ortaksınız.

Kalem Suresi, 41. ayet: Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını getirsinler.

Bakara Suresi, 105. ayet: Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.

Bakara Suresi, 135. ayet: Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."

Bakara Suresi, 221. ayet: Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, hoşunuza gitse de müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, hoşunuza gitse de müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

Al-i İmran Suresi, 67. ayet: İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.

Al-i İmran Suresi, 95. ayet: De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."

Maide Suresi, 82. ayet: Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.

En'am Suresi, 14. ayet: De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.)

En'am Suresi, 23. ayet: (Bundan) Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı (kalmadı.)

En'am Suresi, 79. ayet: "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."

En'am Suresi, 106. ayet: Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka İlah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.

En'am Suresi, 121. ayet: Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.

En'am Suresi, 137. ayet: Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

En'am Suresi, 161. ayet: De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O, müşriklerden değildi."

Tevbe Suresi, 1. ayet: (Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü'nden kesin bir uyarıdır.

Tevbe Suresi, 3. ayet: Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü'nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla müjdele.

Tevbe Suresi, 4. ayet: Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın. Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever.

Tevbe Suresi, 5. ayet: Haram aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Tevbe Suresi, 6. ayet: Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.

Tevbe Suresi, 7. ayet: Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever.

Tevbe Suresi, 28. ayet: Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Tevbe Suresi, 33. ayet: Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.

Tevbe Suresi, 36. ayet: Gerçek şu ki, Allah Katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

Tevbe Suresi, 113. ayet: Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra yakınları dahi olsa müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.

Yunus Suresi, 105. ayet: Ve: "Bir muvahhid (hanif) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma,"

Yusuf Suresi, 108. ayet: De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim."

Hicr Suresi, 94. ayet: Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.

Nahl Suresi, 120. ayet: Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.

Nahl Suresi, 123. ayet: Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi."

Nur Suresi, 3. ayet: Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır.

Kasas Suresi, 87. ayet: Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.

Rum Suresi, 31. ayet: 'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.

Rum Suresi, 32. ayet: (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.

Rum Suresi, 42. ayet: De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."

Ahzab Suresi, 73. ayet: Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Fussilet Suresi, 6. ayet: De ki: "Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin İlahınızın bir tek İlah olduğu vahyolunur. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Vay haline o müşriklerin."

Şura Suresi, 13. ayet: O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir.

Fetih Suresi, 6. ayet: Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.

Saff Suresi, 9. ayet: Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile.

Mürselat Suresi, 13. ayet: (Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.

Beyyine Suresi, 1. ayet: Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup-ayrılacak değillerdi.

Beyyine Suresi, 6. ayet: Şüphesiz, Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.
DoğaötesiAraştırman
02-12-2020:07:28 #1

TEVHİD VE ŞİRK :
İman’ın sözlükteki anlamı "güven içinde bulunmak, korkusuz olmak" anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen iman "güven duygusu içinde tasdik etmek, kayıtsız inanmak" demektir. "Sağlamlaştırmak, kesin karar vermek, tasdik etmek" manasındaki akd kökünden türeyen itikâd da "iman" karşılığında kullanılır. Terim olarak iman genellikle "Allah'tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda Allah’ı ve peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak" diye tanımlanmaktadır. İmana sahip bulunan kimseye mümin, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de Müslim denir.


[Resim: UbdkRr8xTMX3AqQ5PIICz_HDpZFOGJxYwzO2Arnn...1k=s885-nd]

Bir Allah’ın dini ve onun kelamı ve kanunu Kur’an vardır, birde bedenlerindeki musallatlar tarafından Kur’ana yaklaşmaları mümkün olamayan beşerler tarafından uydurulmuş dinler ve sözüm ona uyduruk beşer şaşar ilahlar ve şirk kitapçıkları vardır. Bu beşer Ebu falanların Ebu filanların, falan şeyhin, filan tarikatın, Gavs Hz.lerinin vs müşriklerin uydurduğu sözde kitaplar ve uyduruk şeytani beşer dinleridir. Zeten bu şirk içerisindeki müşriklerin ayetleri okumak şöyle dursun, dile getirmeleri paylaşmaları mümkün değildir bunlar sadece falan filan demişki diye başlarlar şeytani sözlerine hatta Allah’a ve peygamberine isnat ve iftirada bulunurlar.

Tevhidin bir diğer lugatî sözlük tanımı da Allah'tan başka ilâh olmadığına inanma, "La ilahe illallah" sözünü tekrarlama ve iman etme demektir. Tevhid, ancak Allah'ı rab ve ilah olarak kabul etmek, Onun birliğini şüphesiz ikrar etmek ve her çeşit ortağı red etmektir. Tevhidi bozan bir olgu olarak şirk, İslâmi hayata bütünüyle aykırıdır. Müşrik her şeyden önce ve esas olarak kendi fıtratına ve benliğine cin şeytanları tarafından yabancılaştırılmış, boş kuruntular içinde ve bu süreli imtihanını israf etmiştir.

Kadim tarih boyunca şirk bataklığında çırpınan müşrik insanların durumlarını ulûhiyette şirk olarak nitelemek mümkündür. Nitekim kelime-i tevhitte (Sâffât 37/35; Muhammed 47/ 19) Allah’tan başka tüm sahte ilâhlar reddedilmiştir; O’ndan başka ibadet edilmeye ve boyun eğilmeye layık bir varlık olmadığı tasdîk ve ikrar edilir. Bu itibarla Allah’ı gökte ilâh tanıma noktasında çok sorun yaşamayan (Bkz. Yûnus 10/ 31; el-Ankebût 29/61-63; Lokmân 31/25), buna karşın yeryüzünde sahte beşer ilâhlar edinerek Allah’ın kudret alanını sınırlandıran müşriklerin içine düştükleri çelişkiyi Kur’an “O gökte de ilâhtır, yerde de ilâhtır.” (ez-Zuhruf 43/84) diyerek çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Bu bakımdan Kur’an’da tüm Peygamberlerin, kavimlerini Allah’a ibadet etmeye ve hiçbir şeyi O’na şirk yani eş koşmamaya davet ettikleri görülmektedir. “Senden önce hiçbir resûl göndermedik ki ona: benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım.” (el-Enbiyâ 21/25. Bk. en-Nahl 16/36).

Lügatte e-m-n kökünden gelen emn, emân, emen, emenet ve iman masdar lafızlar; “korkusuzluk, korkudan emin ve âsûde olmak, nefsin sükûne ermesi” anlamlarına gelir. Emîn, kalbinde korku ve endişe olmayıp gönlü âsûde olan kişiye denir. Ehl-i emânet, güvenilir kimse anlamına gelir. İman, Kur’an’da doğrudan tevhit manasın da kullanılmıştır. (el-Mâide 5/5 Ayrıca bk. en-Nahl 16/106; el-Mü’min 40/10)

Tevhit ise, Tüm peygamberlerin ortak çağrısı olan İslâm’ın değişmez esasıdır. Tevhit birlemek anlamına gelen v-h-d kökünden türemiş bir kelime olup dini ıstılahta, Allah’ı rab ve ilah olarak tanımak, mutlak anlamda Allah’ın bir olduğuna, O’ndan başka ilâh bulunmadığına, şerîki ve benzeri olmadığına iman etmek demektir.

Bu müşrıkler açıkça Allah’ı Kur’anı inkar edemedikleri ve yaklaşamadıkları, bedenlerini ve lisanlarını ele geçirmiş cin şeytanları musade etmedikleri için bu uyduruk beşer dinleri ile cehennem antremanı yapmaktadırlar, kendi insiyatif ve iradeleri cin şeytanları tarafından ipotek altında olduğundan buna zorunludurlar. Bunlar açıkça Allah’ı inkar edemediklerinden, Farkında olarak yahut olamadan Kur’an’ sız Peygamber ve beşer falan filanların sözlerini vahy olarak pazarlama peşinde olan israiliyat savunucularıdır.  Bu musallatlıların Kur’an okumayı bırakın Kur’ana yaklaşma imkanı dahi olmadığı için beşer uydurması Ebu falan filanların, falanca hoca, şeyhlerin uyduruk sözleri ve beşer kitaplarıyla mecburen kendilerini avutmak zorunda olan hristiyanlar gibi testis içerisinde olan Allah’a ve Kitabı Kur’ana eş ortak koşan müşrikler dinsizlerde daha tehlikelidirler!  


Kur'anda Peygamber efendimizinde ve her peygamberinde bizler gibi birer beşer olduğu defatle bildirilmedine rağmen ilahlaştırmaya devam edenler israiliyat savunucuları müşriklerdir!:

Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek Tanrı'dan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir.  (Tevbe Suresi 31. Ayet)

Kur’an’da şükr ve küfür kelimeleri birbirine zıt terimler olarak kullanılmaktadır. (elBakara 2/152; en-Neml 27/40; Lokman 31/12; el-İnsân 76/3). Şükür kelimesiyle iman, tevhit ve nimeti verene teşekkür murad edilirken; küfr terimiyle de hakkı inkâr, şirk ve küfrân-ı ni’met kastedilmektedir. Bu manada Kur’an’da müşrikler şükürsüz olmakla nitelenir. (Yusuf 12/38). Buna karşın şükredenler (şâkirîn) olarak nitelenenlerek, tevhit üzere sabit kalıp imanda küfre ve şirke düşmeyenler olduğu anlaşılmaktadır. (Âl-i İmrân 3/144). (el-En’âm 6/63; Ayrıca bk. Yûnus 10/22) “…Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol…” (ez-Zümer 39/64-67. Krş. Âl-i İmrân 3/145; el-En’âm, 6/53; İbrahim,14/7) şeklindeki ilahi beyana dikkat edildiğinde, tevhitle/imanla şükrün, şirkle/inkârla şükürsüzlüğün aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir.

Müşrikler, Allah’a sıfatlarında ve fiillerinde ortak eş ve koşan kimsedir. Müşrikler, sözde Allah’ın varlığını kabul eder gibi gözükmekle birlikte birden fazla ilâha inanır, ya Allah’a ait sıfatları başka nesne ve beşer ilâhlara verir, ya da Allah’ın fiillerini (yaptıklarını) başka ilâhların da, başka şeylerin falan filanların da yapabileceğini kabul ederler.

Müşrikler, Tevhid dinini tanımayıp, İslâmı kabul etmeyenlerdir. Çünkü hırıstıyanlar; Hz. İsa’ya, yahudiler; Hz. Uzeyr’e Allah’ın oğlu demektedirler. Onlar dışarıdan bakınca tek Allah inancını benimsiyor gibiyseler bile şirk içerisinde yüzen hz falan filanların kulları müşrikdirler.

Şirk içerisindeki Müşriklerin Allah’ı gökte ilah bilirken yerde birtakım varlıkları O’na eş ve ortak koşmaları, imanlarının eksik olması nedeniyledir. Şirk; ulûhiyette, rubûbiyyette, yönelişte ve ibadette Allah ile beraber Allah’ın dışındaki varlıkları ortak koşmayı içine alır. Bu idrakten yoksun olduklarından Allah’a güven konusunda çelişki yaşayan müşrikler, yaratılmış nesne ve beşer birtakım varlıkları aracı edinmişler, kavuştukları nimetleri Allah’a değil de bu aracılara nispet etmişlerdir. Müşrik kimse Allah’ın hakkı olan şükrü aracı nesne ve beşert varlıklara yönelttiği için gerçekte onları ilah edinmiş olur. Bu itibarla şükrün Kur’an’da tevhit ve şirk kavramlarıyla çok yakın bir anlam ilişkisine sahip olduğu görülmektedir.

“Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah’a ortak koşanlar var ya; Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir.”
(Hac Suresi 17. Ayet)

Tevhid ehli müminlerin aksine,  gerek münafıkların gerekse, haddi aşanların (baği’lerin) yüzünden zayıflar ve parçalanırlar. Zaman içerisinde insanlar giderek Tevhid inancından ve İslâmî hayattan uzaklaşırlar. Parçalanan toplumlara dönüşür ve Tevhid’ten uzaklaşarak başka yollara, başka inançlara sapar ve beşer kullara taparlar.

Tevhid düşmanları hiristiyanlar gibi baba, oğul, kutsal ruh benzeri testis içerisinde Şeyh , Ebu falan filan,  Hoca ve Gavsların kulları, Allaha ortak koşan müşrikler, Allaha ve kitabına şeytan tarafından yaklaştırılmadıkları için beşer ilah ve kitapları ile cin şeytanları tarafından bu uyduruk şeytani kitaplarla Alala’a şirk koşturularak meşgul edilen ve bu uyduruk dinin esiri durumundaki müşriklerin bedenlerindeki musallatlar ile Allah’a ve Kur’ana isteselerde yaklaşmaları ve anlamaları mümkün değildir! Oysa yarın hesap gününde mahşerde falan filanların dedikleri ile değil sadece Allah’ın kelamı Kur’an ile hesap verilecektir!

Yarın hesap gününde mahşerde Falan filan beşerlerin yazdıkları şeytanın fısıltıları onları kurtaramayacaktır! Sadece Rabbimizin bizden istedikleri yani Kur’an ile sorguya çekilecek ve Kur’an ile hesap vereceğiz! Kimse bize sen neden hz falan filanın, sözde şeyhin, gavsın vs. söylediklerine niye inanmadın diye sormayacak! Mahşerde sadece Kur’an ile hesap vereceğiz! Peygamber efendimizde tüm savaşını dinsizlere karşı değil, bu uyduruk beşer dinler. Mezhepler ve tarikatlar peşindeki beşer müşriklerle yapmıştır, çünkü bedenlerindeki cin şeytanlar onların Tavhid dini islama yaklaşmaşarını imkansız kılmamaktadır.

Tevhit inancına ve imana göre göklerin ve yerin; doğunun ve batının; hâsılı tüm varlığın Rabbi meliki ve ilahı sadece ve sadece Allah’tır. Hem halk eden hem de emr O’na ait olduğundan ulûhiyet bütünüyle Allah’ın hakkıdır. Akleden, takva ile düşünen, ayetlere, delile ve bilgiye imanı ve saygısı olan herkes, mutlak surette tevhide ulaşır. Bu delillerle tevhit; bilgi, tahkik, yakîn, iman, islâm ve ittikadır. Tevhidin tam tersi zıddı şirk ise Kur’an’a göre iman ve takvanın kaybedilmesiyle ortaya çıkan bir yanılgı ve taklitten ibarettir. Şirkin temelinde cehalet, yanlış bilgi, vehim ve zan vardır. Bu itibarla Kur’an’a göre şirk küfr ve zandır, iftiradır, cehalettir, kesin ve mutlak inkârdır, zulümdür, taklittir, ilahi vahye ve akla sırt çevirmek ve inkardır.

LÜTFEN SAYFAMDA ŞİRK İÇERİSİNDE OLAN MÜŞRİKLER VARSA BURAYI HEMEN TERK ETSİNLER !!!

Selam ve Dua ile.


ŞİRK VE TEVHİD DELİLLERİ:
"Hem siz, O'nun haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde 'güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz." (En'am Suresi, 81. ayet)

İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.  (Bakara Suresi 221. Ayet)

Allah'a ortak koşmaksızın O'na yönelerek pis putlardan kaçının, yalan sözden çekinin. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma attığı şeye benzer. (Hac Suresi, 31. ayet)

Al-i İmran Suresi, 151. ayet: Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.
Al-i İmran Suresi, 186. ayet: Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.

Hicr Suresi, 96. ayet: Ki onlar, Allah ile beraber başka İlahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir.

Hac Suresi, 26. ayet: Hani Biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik: ) "Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."

Mü'minun Suresi, 59. ayet: Rablerine ortak koşmayanlar,

Sebe Suresi, 27. ayet: De ki: "O'na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz ortakları bana gösterin. Asla (onlar ona gerçek ortak olamazlar); hayır, O, güçlü ve üstün olan, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'tır."

Zümer Suresi, 29. ayet: Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

Şura Suresi, 21. ayet: Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.

Cin Suresi, 2. ayet: "O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız."

En'am Suresi, 19. ayet: De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi ve kime ulaşırsa kendisiyle uyarmam için bana şu Kur'an vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: "O, ancak bir tek olan İlah'tır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."

En'am Suresi, 22. ayet: Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?"

En'am Suresi, 41. ayet: Hayır, yalnızca O'nu çağırırsınız, dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.

En'am Suresi, 64. ayet: De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız."

En'am Suresi, 100. ayet: Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir, uzaktır.

En'am Suresi, 136. ayet: O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca: "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?

En'am Suresi, 137. ayet: Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

En'am Suresi, 151. ayet: De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz. Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz."

Araf Suresi, 195. ayet: Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın."

Yunus Suresi, 71. ayet: Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü bana süre tanımaksızın verin.

Ra'd Suresi, 36. ayet: Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (Müslümanların aleyhinde birleşen) gruplardan, onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: "Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır."

Nahl Suresi, 27. ayet: Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir."

Nahl Suresi, 75. ayet: Allah, (Kendisi'ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler.

Nahl Suresi, 86. ayet: O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlaraSmile "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.

İsra Suresi, 64. ayet: "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.

Kehf Suresi, 26. ayet: De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."

Kehf Suresi, 42. ayet: (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım."

Kehf Suresi, 52. ayet: (Kafirlere) "Benim ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın" diyeceği gün; işte onları çağırmışlardır, ama onlar, kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarında bir uçurum koyduk

Ahkaf Suresi, 4. ayet: De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin."

Cin Suresi, 20. ayet: De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."

Nisa Suresi, 36. ayet: Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.

Maide Suresi, 72. ayet: Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur: ) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."

En'am Suresi, 139. ayet: Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir.

Ra'd Suresi, 33. ayet: Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkar edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

Nur Suresi, 55. ayet: Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır.

Kasas Suresi, 62. ayet: O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede?" der.

Zariyat Suresi, 51. ayet: Allah ile beraber başka bir İlah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi, O'ndan yana açıkça uyarıyorum.

Mümtehine Suresi, 12. ayet: Ey Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

En'am Suresi, 78. ayet: Sonra Güneş'i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim Rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."

En'am Suresi, 94. ayet: Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.

Araf Suresi, 190. ayet: Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda O'na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.

Ra'd Suresi, 16. ayet: De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır ve O, tektir, kahredici olandır."

Nahl Suresi, 35. ayet: Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?

Kehf Suresi, 38. ayet: "Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."

Mü'minun Suresi, 92. ayet: Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından Yücedir.

Neml Suresi, 59. ayet: Dedi ki: "Hamd Allah'ındır ve selam O'nun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?"

Kasas Suresi, 68. ayet: Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, Yücedir.

Rum Suresi, 28. ayet: Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? "İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

Rum Suresi, 40. ayet: Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir.

Sebe Suresi, 22. ayet: De ki: "Allah'ın dışında (ilah diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiçbir destekçi olanı da yoktur.

Fatır Suresi, 40. ayet: De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar.

Saffat Suresi, 33. ayet: Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.

Zuhruf Suresi, 39. ayet: (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta da ortaksınız.

Kalem Suresi, 41. ayet: Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını getirsinler.

Bakara Suresi, 105. ayet: Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.

Bakara Suresi, 135. ayet: Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."

Bakara Suresi, 221. ayet: Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, hoşunuza gitse de müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, hoşunuza gitse de müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

Al-i İmran Suresi, 67. ayet: İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.

Al-i İmran Suresi, 95. ayet: De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."

Maide Suresi, 82. ayet: Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.

En'am Suresi, 14. ayet: De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.)

En'am Suresi, 23. ayet: (Bundan) Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı (kalmadı.)

En'am Suresi, 79. ayet: "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."

En'am Suresi, 106. ayet: Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka İlah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.

En'am Suresi, 121. ayet: Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.

En'am Suresi, 137. ayet: Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

En'am Suresi, 161. ayet: De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O, müşriklerden değildi."

Tevbe Suresi, 1. ayet: (Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü'nden kesin bir uyarıdır.

Tevbe Suresi, 3. ayet: Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü'nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla müjdele.

Tevbe Suresi, 4. ayet: Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın. Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever.

Tevbe Suresi, 5. ayet: Haram aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Tevbe Suresi, 6. ayet: Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.

Tevbe Suresi, 7. ayet: Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever.

Tevbe Suresi, 28. ayet: Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Tevbe Suresi, 33. ayet: Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.

Tevbe Suresi, 36. ayet: Gerçek şu ki, Allah Katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

Tevbe Suresi, 113. ayet: Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra yakınları dahi olsa müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.

Yunus Suresi, 105. ayet: Ve: "Bir muvahhid (hanif) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma,"

Yusuf Suresi, 108. ayet: De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim."

Hicr Suresi, 94. ayet: Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.

Nahl Suresi, 120. ayet: Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.

Nahl Suresi, 123. ayet: Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi."

Nur Suresi, 3. ayet: Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır.

Kasas Suresi, 87. ayet: Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.

Rum Suresi, 31. ayet: 'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.

Rum Suresi, 32. ayet: (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.

Rum Suresi, 42. ayet: De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."

Ahzab Suresi, 73. ayet: Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Fussilet Suresi, 6. ayet: De ki: "Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin İlahınızın bir tek İlah olduğu vahyolunur. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Vay haline o müşriklerin."

Şura Suresi, 13. ayet: O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir.

Fetih Suresi, 6. ayet: Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.

Saff Suresi, 9. ayet: Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile.

Mürselat Suresi, 13. ayet: (Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.

Beyyine Suresi, 1. ayet: Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup-ayrılacak değillerdi.

Beyyine Suresi, 6. ayet: Şüphesiz, Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi