DİNİMİZ « iSLAM İSLAMİYET « GENEL BİLGİLER Mehdi İnancının Kökeni / Mehdi beklentisi

Mehdi İnancının Kökeni / Mehdi beklentisi

Mehdi İnancının Kökeni / Mehdi beklentisi

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
 
erdem
Üye
17
01-10-2013:01:33
#1
Mehdi İnancının Kökeni / Mehdi beklentisi

Mehdi kelimesinin arapça karşılığı, Mehdi inancının Kuranda yerinin olup olmadığı gibi konuları inceledik. Ve şimdiden anlaşılıyor ki bu yazı dizisi baya uzun olacak. Çünkü kafalarda çok fazla soru işareti var, gelen sorular ve sürekli temcit pilavı gibi önümüze sürülen aynı iddialara verilmesi gereken cevaplar var. Günümüz Dünyasında ve Türkiye’de Mehdi inancı üzerinden rant sağlayanlarla bu hurafelerin ardına düşüp kitleleri belki bilinçli, belki bilinçsiz narkozlayanlar var. Bu sebeple yazıları çok uzun tutmadan ve madde madde devam edeceğiz.

Mehdilik inancının kökeni nedir ?

Mehdilik inancının kökenine inmeden evvel İnsanın yapısı itibariyle nasıl bir varlık olduğunu biraz incelemek gerekiyor. zira bu husus çok önemli. Gerek geçmişte, gerek günümüzde İnsanların çoğu İlahi emirleri bir kenara bırakıp kendi nefislerine uygun bir Din inancı üzerinde ittifak etmişlerdir. Çünkü böylesi insanın nefsine daha kolay geliyor. Yaşantısını inancına uyduramayan, inancı ile yaşamı taban tabana zıt olan, inancının emir ve yasaklarını bilmesine rağmen nefsine ağır geldiği için kendisine kolay yolu seçip bir kurtarıcıya bel bağlayan yığınla insan vardı ve günümüzde de var.


Bir kurtarıcı bekliyor çünkü kendi üzerine düşeni yapmadığını biliyor. Bir kurtarıcı bekliyor çünkü Allah’ın kendisine bu dünyada bir sorumluluk yüklediğini ve Haksızlıklar, zulümler karşısında sessiz durmaması gerektiğini biliyor fakat bunu hayatına tatbik edemiyor. Bir kurtarıcı bekliyor çünkü topu başkasına atmak, sorumluluğu başkasına yüklemek nefsine kolay geliyor. Bir kurtarıcı bekliyor çünkü elini taşın altına koyamıyor.

Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi öyle bir Mehdi yani kurtarıcı beklentisi var ki günümüzde bu neredeyse yeni bir Peygamber beklentisine dönüşmüş durumda. Bu bekleyiş içinde olanların genel karakteristiğine baktığımızda haksızlık ve zulüm karşısında kendi gücüne güvenemeyen suskun bir çocuğun, anne babasından yahut mahalle kabadayısından medet umduğu ve gelipte kendisine haksızlık edenleri bir güzel pataklamasını istediği gibi bir beklenti. Basit bir örneklemeyle durum bu meanda. Yani Mehdi gelecek tüm zalimlerin ve kafirlerin tepesine binecek bizimkilerde arka planda şakşakçılık yapıp tezahürata duracaklar. İşin farklı bir boyutuysa farklı tarikat ve cemaatlere bölünmüş olan bu bekleyenlerin başka bir tarikat, cemaat yahut fırkadan çıkacak Mehdiyi Deccal olarak görmesi de işin komik boyutu. Yani herkes kendi grubundan çıkacak bir Mehdi beklentisi içinde. Sadece Türkiye’den örnek verirsek Adnan Oktar taifesi diğer gruplardan çıkacak birini asla kabul etmeyecek, yine farklı gruplardakiler de bu grubun Mehdi adayı olan Adnan Hoca ! yı kabul etmeyecek. Yani işin içinde ortak kanıya varılmış tek bir Mehdi yok. Tüm grupların üzerinde ittifak ettiği yahut edeceği bir Mehdi profili de yok. Herkesin kendi akidesine ve mizacına uygun beklediği bir Mehdi adayı var. Kendi grubunu kutsayıp diğerleri üzerinde terör estirecek.
Peki nedir bu Mehdi inancının kökeni ? Nereden geliyor ?
Çoğu kaynakta Mehdi inancının Hz. Hüseyinin Şehadetinden sonra ortaya sürülen bir kavram olduğu zikrediliyor. Fakat ben araştırdıkça ve yine okuduğum farklı araştırmalardan yola çıkınca aslında kökenin daha eskiye dayandığını düşünüyorum. Her Müslümanın bildiği gibi Arap Yarım adasında ki yahudiler o bölgede çıkacak bir Peygamber beklentisi içindeydiler. Taki Peygamber Efendimiz gelene kadar. O geldiğinde kendi kavimlerinden, yahut kendi ırklarından olmadığı için reddettiler. İnanç sistemlerinde ise illaki bir kurtarıcı geleceği belliydi. Ve onlar Peygamber Efendimizi kabullenmeyip aynı beklentilerine devam ettiler. Gelmesi beklenen Bir kurtarıcı !

Bu kısmı özellikle yazıya dahil ettim çünkü bu inancın kökeninde gördüğüm şey sadece İlahi buyruğa razı gelmeyip kendilerine gelen uyarıcıyı dikkate almayan ve kendi akıllarınca Allah’ın kendilerine Tebliğ için gönderdiği Peygamberi reddedip kendi istek ve arzularına göre bir Kurtarıcı bekleyen inkarcıların ortaya attığı bir efsanedir.
Böyle söylüyorum çünkü insanoğlu her daim kendisine emredileni yapmakta zorlanan ve sürekli bahaneler üretip işin kolayına kaçan bir canlıdır. Ve çoğunluk kuran-ı Kerimin bizlere bildirdiğine göre böyledir. Yani İman edip teslim oldum dedikten sonra Müslümanın üzerine yüklenmiş pek çok görev ve sorumluluk vardır. Fakat bu sorumlulukları yüklenmek, emir ve yasaklara riayet etmek çoğu insan için zordur. Bir kurtarıcı beklemek ve Müslümanın yapması gerekenleri ona havale edip o beklentinin arkasına sığınmak Kurana ve Allah’ın bizden istediği inanç sistemine taban tabana zıttır.
Bu inancın kökeni sadece Yahudiliktir demiyorum dikkat ediniz. Köken bir reddediştir. Olayın daha net anlaşılması adına farklı inanç sistemlerinde de bu bekleyişin olduğunu fakat farklı toplumlardaki beklentinin aslında ne denli benzer olduğunu birazdan göreceksiniz. İsimler farklı olsa da beklenti hep aynı yöndedir. Gelmesi ve insanları kendilerinin sağlamadığı, tembellik ettiği, birbirlerine zulmettiği adaleti ve barışı getirmesi gereken olağanüstü güçlerle donatılmış bir kurtarıcı…
Farklı inanç sistemlerinde benzer Mehdi beklentisi var mı ?

Evet az evvel bahsettiğim gibi beklenen kurtarıcı farklı isimlerle zikredilmiş olsa da aynı misyonu taşıyacağına inanılan bir Mehdi beklentisi pek çok farklı inanç ve kültürde kendisine yer bulmuştur.
-Eski Amerika yerlilerinden Aztekler, müstakbel kurtarıcıya “Quetzalcoatl” adını vermişlerdi. Mayalar ise bu kurtarıcıya “Kukulkan” diyorlardı. Her iki kavim de bu kurtarıcıların âhir zamanda (dünyanın sonu geldiğinde) geleceğine ve kendilerini düşmanlardan kurtararak ilâhî adâleti hâkim kılacağına inanıyorlardı.

- Günümüzün tarih bakımından en eski dini inancı olan Hinduizm‘de, âhir zamanda geleceğine inanılan kurtarıcı hükümdara “Kalki” denmektedir. Hindu inancına göre Kalki, dünyaya kötülüğün hâkim olduğu dönemde gelecek ve dünyayı kötülüklerden arındıracak.

- Yine başka bir Hint kökenli din olan Budizm‘de âhir zamanda geleceğine inanılan kurtarıcıya”Maitreya” denmektedir. Maitreya, Buda’nın tamamlayamadığı dini tamamlayacak ve böylece âlemlere rahmet olacaktır.

- İran dinlerinden Zerdüştlüğe göre âhir zamanda geleceğine inanılan kurtarıcı, “Saoşyant“tır. Zerdüştlüğün kurucusu Zerdüst’ün soyundan olan Saoşyant, dünyanın belirlenen ömrü tamamlandıktan sonra gelecek ve bin yıllık bir çalışmadan sonra kötülüğü yenip Tanrı Ahura Mazda’yı hakim kılacaktır.

- Yahudilik’te gelmesi beklenen kurtarıcı mesih, Yahudilere göre, bir kral olan Hz. Davut’un soyundan olacaktır. Mesih geldiği zaman, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Yahudileri kendilerine vaadedilen topraklara toplayacak ve orada ilâhî bir imparatorluk kuracaktır. Yahudiler, onun zamanında mutlu bir yaşam süreceklerdir.

- Hıristiyanlara göre Yahudilerin beklediği bu mesih, Hz. İsa‘dır. Hz. İsa, (Hıristiyanlara göre) Tanrı’nın evrensel kurtuluş planı gereğince , (Yahudilerce) haça gerilerek ölmüş ve sonra göğe yükselmiştir. (Yine Hıristiyan inancına göre) o, belirlenen vakitte tekrar yeryüzüne inecek ve Tanrı’nın Krallığı’nı tekrar kuracaktır ve burada Hz. İsa’ya inananlar, sonsuza kadar mutlu olarak yaşayacaklardır.

( Burada da İslam inancına tezahür etmiş Mesih inancına atıf var aslında fakat Mesih inancıyla ilgili ayrı bir çalışma yapacağım için burada ayrıntıya girmiyorum )

İslam inancında ise önceki yazımda da bahsettiğim gibi Kuran’da böyle bir emare ne açık ne gizli bulunmamasına rağmen Hadis olarak kabul edilen sözlerden yola çıkılarak (ki bu tip rivayetlerin kaynağı olarak gösterilen sahabeler Yahudi inancından dönüp İslamı seçen kimselerdir ) günümüzde Ehl-i sünnet olarak kendilerini tanımlayan çoğu alim ve kişi tarafından da benimsenmektedir. İşin ilginci bu inancın kökenlerinin dayandığı ekol ise Şii Ekolüdür. yani günümüz Ehl- sünnet alimlerinin taban tabana zıt görüşlerde olduğu Şii kolları ve ekolleri.

Şiîler, on ikinci imam olan Mehdi’nin ölmeyip saklandığına ve birgün geri gelip Müslümanların başına geçerek onları yöneteceğine inanırlar.

Sünnî Müslümanların bâzıları da Hz. Muhammed’in soyundan, Adı Muhammed olan bir mehdinin geleceğine inanırlar. Bundan başka yine bâzı Müslümanlar, Hz. İsa’nın mesih olarak dünyaya geri döneceğini kabul ederler.

Hıristiyanlığın temelini kurtarıcı mesih inancı oluşturduğu için, bu inancın kökleri ve gelişmesi, batılı araştırmacılar tarafından büyük ilgi görmüştür. Bazı bilim adamları, bu inancın eski kültürlerden Yahudilik aracılığıyla Hıristiyanlığa geçtiğini ileri sürmüşlerdir. Bu bilim adamlarına göre mehdi-mesih inancı, ,ilk defa Sümerler’de doğmuş, Babilliler’de ve Mısırlılar’da gelişmeye devam etmiş ve bu iki kanaldan dünyaya yayılmıştır.

Yaygın olarak kabul eden diğer görüş ise; mehdi-mesih inancı, her dinin kendi içinde târihî, psikolojik ve sosyolojik şartlardan doğmuştur. (Bu görüşe göre) Bu inancın ortaya çıkmasında dinlerin birbirlerine etkileri söz konusu değildir. Örneğin Müslümanlardaki mehdi inancı, dört halife sonrasında ortaya çıkan iç çatışmalardan doğmuştur. Bu görüş, daha bilimsel niteliktedir. Bununla birlikte mehdi-mesih inancının şekillenmesinde ve gelişmesinde dinler ve kültürlerarası etkileşimin varlığı da tamamen yok sayılamaz.[1]

Bu konuyu merak edenlere ve ciddi anlamda öğrenmek isteyenlere tavsiyem şudur. İçine girdiğinizde karmaşık yapısı ve farklı kültürlerdeki benzerliklerden yola çıkarak varacağınız sonuçlar sonrasında tam anlamıyla bir kafa karışıklığı içerisine düşebilirsiniz. Fakat okuduğum ve araştırdığım onlarca farklı kaynakta bulunanların özeti en yalın haliyle budur. Zaten sadece Sünni ve Şii İslam inancındaki Mehdi beklentisi ve kökeni ile ilgili ansiklopediler dolusu yazacak şey çıkacaktır.

(Yorumculardan özel ricam şu olacaktır. Burada yazılanlara karşıt görüş bildirecekseniz şayet bunu belirli bir seviye ve ilmi açıdan yeterli delillerle yapınız. Meselenin kökeni hakkında varsa farklı kaynak ve görüşlerle de anlatımda bulunabilirsiniz. Önceki yazımda yorumlarımda da belirttiğim gibi kişisel olarak benim için hiç önemli bir konu değildir Mehdi konusu. Keza İmani bir husus asla değildir. İmanın şartları bellidir. Fakat karşısında olduğum ve beni bu yazıyı yazma konusunda arkasında durduğum görüş kısa ve öz olarak şudur. İslam toplumları ve Müslümanlar uzunca bir süredir be ve benzeri beklentilerin ardına sığınıp kendi öz benliklerini unutmuş ve gözlerinin önündeki zulümere seyirci kalıp bir Kurtarıcı beklentisinin verdiği hazla tatmin olmaktadırlar. Müslümanın hele ki günümüzde bekleyecek bir saniye dahi boş vakti yoktur. Bizleri zulme karşı dik duruş sergilemek için bir tetikleyiciye de ihtiyacımız yoktur. Bizi tetiklemesi gereken Kuran-ı Kerim ve Allah Rasulünün Sahih olan sünnetidir.
Selam ve Dua ile…
Yazı dizisi devam edecek İnşallah.
(Bu yazıda pek çok farklı kaynaktan yaralandığım ve bir harmanlama ile kendi fikirlerim ve yazım üslubumla yoğurduğum için tüm kaynakları zikretmem olanaksız. Yazımın diğer inançlardaki Mehdi beklentisi ile ilgili örnekler verdiğim kısmında gizliilimler.tr.gg sitesi ve [1] Prof. Dr. Baki Adam, “İmam Hatip Liseleri İçin karşılaştırmalı Dinler Tarihi”, M.E.B., İstanbul 2008, ISBN 975-11-2261-9, s.77-79. kaynaklarına başvurdum. )
erdem
01-10-2013:01:33 #1

Mehdi İnancının Kökeni / Mehdi beklentisi

Mehdi kelimesinin arapça karşılığı, Mehdi inancının Kuranda yerinin olup olmadığı gibi konuları inceledik. Ve şimdiden anlaşılıyor ki bu yazı dizisi baya uzun olacak. Çünkü kafalarda çok fazla soru işareti var, gelen sorular ve sürekli temcit pilavı gibi önümüze sürülen aynı iddialara verilmesi gereken cevaplar var. Günümüz Dünyasında ve Türkiye’de Mehdi inancı üzerinden rant sağlayanlarla bu hurafelerin ardına düşüp kitleleri belki bilinçli, belki bilinçsiz narkozlayanlar var. Bu sebeple yazıları çok uzun tutmadan ve madde madde devam edeceğiz.

Mehdilik inancının kökeni nedir ?

Mehdilik inancının kökenine inmeden evvel İnsanın yapısı itibariyle nasıl bir varlık olduğunu biraz incelemek gerekiyor. zira bu husus çok önemli. Gerek geçmişte, gerek günümüzde İnsanların çoğu İlahi emirleri bir kenara bırakıp kendi nefislerine uygun bir Din inancı üzerinde ittifak etmişlerdir. Çünkü böylesi insanın nefsine daha kolay geliyor. Yaşantısını inancına uyduramayan, inancı ile yaşamı taban tabana zıt olan, inancının emir ve yasaklarını bilmesine rağmen nefsine ağır geldiği için kendisine kolay yolu seçip bir kurtarıcıya bel bağlayan yığınla insan vardı ve günümüzde de var.


Bir kurtarıcı bekliyor çünkü kendi üzerine düşeni yapmadığını biliyor. Bir kurtarıcı bekliyor çünkü Allah’ın kendisine bu dünyada bir sorumluluk yüklediğini ve Haksızlıklar, zulümler karşısında sessiz durmaması gerektiğini biliyor fakat bunu hayatına tatbik edemiyor. Bir kurtarıcı bekliyor çünkü topu başkasına atmak, sorumluluğu başkasına yüklemek nefsine kolay geliyor. Bir kurtarıcı bekliyor çünkü elini taşın altına koyamıyor.

Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi öyle bir Mehdi yani kurtarıcı beklentisi var ki günümüzde bu neredeyse yeni bir Peygamber beklentisine dönüşmüş durumda. Bu bekleyiş içinde olanların genel karakteristiğine baktığımızda haksızlık ve zulüm karşısında kendi gücüne güvenemeyen suskun bir çocuğun, anne babasından yahut mahalle kabadayısından medet umduğu ve gelipte kendisine haksızlık edenleri bir güzel pataklamasını istediği gibi bir beklenti. Basit bir örneklemeyle durum bu meanda. Yani Mehdi gelecek tüm zalimlerin ve kafirlerin tepesine binecek bizimkilerde arka planda şakşakçılık yapıp tezahürata duracaklar. İşin farklı bir boyutuysa farklı tarikat ve cemaatlere bölünmüş olan bu bekleyenlerin başka bir tarikat, cemaat yahut fırkadan çıkacak Mehdiyi Deccal olarak görmesi de işin komik boyutu. Yani herkes kendi grubundan çıkacak bir Mehdi beklentisi içinde. Sadece Türkiye’den örnek verirsek Adnan Oktar taifesi diğer gruplardan çıkacak birini asla kabul etmeyecek, yine farklı gruplardakiler de bu grubun Mehdi adayı olan Adnan Hoca ! yı kabul etmeyecek. Yani işin içinde ortak kanıya varılmış tek bir Mehdi yok. Tüm grupların üzerinde ittifak ettiği yahut edeceği bir Mehdi profili de yok. Herkesin kendi akidesine ve mizacına uygun beklediği bir Mehdi adayı var. Kendi grubunu kutsayıp diğerleri üzerinde terör estirecek.
Peki nedir bu Mehdi inancının kökeni ? Nereden geliyor ?
Çoğu kaynakta Mehdi inancının Hz. Hüseyinin Şehadetinden sonra ortaya sürülen bir kavram olduğu zikrediliyor. Fakat ben araştırdıkça ve yine okuduğum farklı araştırmalardan yola çıkınca aslında kökenin daha eskiye dayandığını düşünüyorum. Her Müslümanın bildiği gibi Arap Yarım adasında ki yahudiler o bölgede çıkacak bir Peygamber beklentisi içindeydiler. Taki Peygamber Efendimiz gelene kadar. O geldiğinde kendi kavimlerinden, yahut kendi ırklarından olmadığı için reddettiler. İnanç sistemlerinde ise illaki bir kurtarıcı geleceği belliydi. Ve onlar Peygamber Efendimizi kabullenmeyip aynı beklentilerine devam ettiler. Gelmesi beklenen Bir kurtarıcı !

Bu kısmı özellikle yazıya dahil ettim çünkü bu inancın kökeninde gördüğüm şey sadece İlahi buyruğa razı gelmeyip kendilerine gelen uyarıcıyı dikkate almayan ve kendi akıllarınca Allah’ın kendilerine Tebliğ için gönderdiği Peygamberi reddedip kendi istek ve arzularına göre bir Kurtarıcı bekleyen inkarcıların ortaya attığı bir efsanedir.
Böyle söylüyorum çünkü insanoğlu her daim kendisine emredileni yapmakta zorlanan ve sürekli bahaneler üretip işin kolayına kaçan bir canlıdır. Ve çoğunluk kuran-ı Kerimin bizlere bildirdiğine göre böyledir. Yani İman edip teslim oldum dedikten sonra Müslümanın üzerine yüklenmiş pek çok görev ve sorumluluk vardır. Fakat bu sorumlulukları yüklenmek, emir ve yasaklara riayet etmek çoğu insan için zordur. Bir kurtarıcı beklemek ve Müslümanın yapması gerekenleri ona havale edip o beklentinin arkasına sığınmak Kurana ve Allah’ın bizden istediği inanç sistemine taban tabana zıttır.
Bu inancın kökeni sadece Yahudiliktir demiyorum dikkat ediniz. Köken bir reddediştir. Olayın daha net anlaşılması adına farklı inanç sistemlerinde de bu bekleyişin olduğunu fakat farklı toplumlardaki beklentinin aslında ne denli benzer olduğunu birazdan göreceksiniz. İsimler farklı olsa da beklenti hep aynı yöndedir. Gelmesi ve insanları kendilerinin sağlamadığı, tembellik ettiği, birbirlerine zulmettiği adaleti ve barışı getirmesi gereken olağanüstü güçlerle donatılmış bir kurtarıcı…
Farklı inanç sistemlerinde benzer Mehdi beklentisi var mı ?

Evet az evvel bahsettiğim gibi beklenen kurtarıcı farklı isimlerle zikredilmiş olsa da aynı misyonu taşıyacağına inanılan bir Mehdi beklentisi pek çok farklı inanç ve kültürde kendisine yer bulmuştur.
-Eski Amerika yerlilerinden Aztekler, müstakbel kurtarıcıya “Quetzalcoatl” adını vermişlerdi. Mayalar ise bu kurtarıcıya “Kukulkan” diyorlardı. Her iki kavim de bu kurtarıcıların âhir zamanda (dünyanın sonu geldiğinde) geleceğine ve kendilerini düşmanlardan kurtararak ilâhî adâleti hâkim kılacağına inanıyorlardı.

- Günümüzün tarih bakımından en eski dini inancı olan Hinduizm‘de, âhir zamanda geleceğine inanılan kurtarıcı hükümdara “Kalki” denmektedir. Hindu inancına göre Kalki, dünyaya kötülüğün hâkim olduğu dönemde gelecek ve dünyayı kötülüklerden arındıracak.

- Yine başka bir Hint kökenli din olan Budizm‘de âhir zamanda geleceğine inanılan kurtarıcıya”Maitreya” denmektedir. Maitreya, Buda’nın tamamlayamadığı dini tamamlayacak ve böylece âlemlere rahmet olacaktır.

- İran dinlerinden Zerdüştlüğe göre âhir zamanda geleceğine inanılan kurtarıcı, “Saoşyant“tır. Zerdüştlüğün kurucusu Zerdüst’ün soyundan olan Saoşyant, dünyanın belirlenen ömrü tamamlandıktan sonra gelecek ve bin yıllık bir çalışmadan sonra kötülüğü yenip Tanrı Ahura Mazda’yı hakim kılacaktır.

- Yahudilik’te gelmesi beklenen kurtarıcı mesih, Yahudilere göre, bir kral olan Hz. Davut’un soyundan olacaktır. Mesih geldiği zaman, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Yahudileri kendilerine vaadedilen topraklara toplayacak ve orada ilâhî bir imparatorluk kuracaktır. Yahudiler, onun zamanında mutlu bir yaşam süreceklerdir.

- Hıristiyanlara göre Yahudilerin beklediği bu mesih, Hz. İsa‘dır. Hz. İsa, (Hıristiyanlara göre) Tanrı’nın evrensel kurtuluş planı gereğince , (Yahudilerce) haça gerilerek ölmüş ve sonra göğe yükselmiştir. (Yine Hıristiyan inancına göre) o, belirlenen vakitte tekrar yeryüzüne inecek ve Tanrı’nın Krallığı’nı tekrar kuracaktır ve burada Hz. İsa’ya inananlar, sonsuza kadar mutlu olarak yaşayacaklardır.

( Burada da İslam inancına tezahür etmiş Mesih inancına atıf var aslında fakat Mesih inancıyla ilgili ayrı bir çalışma yapacağım için burada ayrıntıya girmiyorum )

İslam inancında ise önceki yazımda da bahsettiğim gibi Kuran’da böyle bir emare ne açık ne gizli bulunmamasına rağmen Hadis olarak kabul edilen sözlerden yola çıkılarak (ki bu tip rivayetlerin kaynağı olarak gösterilen sahabeler Yahudi inancından dönüp İslamı seçen kimselerdir ) günümüzde Ehl-i sünnet olarak kendilerini tanımlayan çoğu alim ve kişi tarafından da benimsenmektedir. İşin ilginci bu inancın kökenlerinin dayandığı ekol ise Şii Ekolüdür. yani günümüz Ehl- sünnet alimlerinin taban tabana zıt görüşlerde olduğu Şii kolları ve ekolleri.

Şiîler, on ikinci imam olan Mehdi’nin ölmeyip saklandığına ve birgün geri gelip Müslümanların başına geçerek onları yöneteceğine inanırlar.

Sünnî Müslümanların bâzıları da Hz. Muhammed’in soyundan, Adı Muhammed olan bir mehdinin geleceğine inanırlar. Bundan başka yine bâzı Müslümanlar, Hz. İsa’nın mesih olarak dünyaya geri döneceğini kabul ederler.

Hıristiyanlığın temelini kurtarıcı mesih inancı oluşturduğu için, bu inancın kökleri ve gelişmesi, batılı araştırmacılar tarafından büyük ilgi görmüştür. Bazı bilim adamları, bu inancın eski kültürlerden Yahudilik aracılığıyla Hıristiyanlığa geçtiğini ileri sürmüşlerdir. Bu bilim adamlarına göre mehdi-mesih inancı, ,ilk defa Sümerler’de doğmuş, Babilliler’de ve Mısırlılar’da gelişmeye devam etmiş ve bu iki kanaldan dünyaya yayılmıştır.

Yaygın olarak kabul eden diğer görüş ise; mehdi-mesih inancı, her dinin kendi içinde târihî, psikolojik ve sosyolojik şartlardan doğmuştur. (Bu görüşe göre) Bu inancın ortaya çıkmasında dinlerin birbirlerine etkileri söz konusu değildir. Örneğin Müslümanlardaki mehdi inancı, dört halife sonrasında ortaya çıkan iç çatışmalardan doğmuştur. Bu görüş, daha bilimsel niteliktedir. Bununla birlikte mehdi-mesih inancının şekillenmesinde ve gelişmesinde dinler ve kültürlerarası etkileşimin varlığı da tamamen yok sayılamaz.[1]

Bu konuyu merak edenlere ve ciddi anlamda öğrenmek isteyenlere tavsiyem şudur. İçine girdiğinizde karmaşık yapısı ve farklı kültürlerdeki benzerliklerden yola çıkarak varacağınız sonuçlar sonrasında tam anlamıyla bir kafa karışıklığı içerisine düşebilirsiniz. Fakat okuduğum ve araştırdığım onlarca farklı kaynakta bulunanların özeti en yalın haliyle budur. Zaten sadece Sünni ve Şii İslam inancındaki Mehdi beklentisi ve kökeni ile ilgili ansiklopediler dolusu yazacak şey çıkacaktır.

(Yorumculardan özel ricam şu olacaktır. Burada yazılanlara karşıt görüş bildirecekseniz şayet bunu belirli bir seviye ve ilmi açıdan yeterli delillerle yapınız. Meselenin kökeni hakkında varsa farklı kaynak ve görüşlerle de anlatımda bulunabilirsiniz. Önceki yazımda yorumlarımda da belirttiğim gibi kişisel olarak benim için hiç önemli bir konu değildir Mehdi konusu. Keza İmani bir husus asla değildir. İmanın şartları bellidir. Fakat karşısında olduğum ve beni bu yazıyı yazma konusunda arkasında durduğum görüş kısa ve öz olarak şudur. İslam toplumları ve Müslümanlar uzunca bir süredir be ve benzeri beklentilerin ardına sığınıp kendi öz benliklerini unutmuş ve gözlerinin önündeki zulümere seyirci kalıp bir Kurtarıcı beklentisinin verdiği hazla tatmin olmaktadırlar. Müslümanın hele ki günümüzde bekleyecek bir saniye dahi boş vakti yoktur. Bizleri zulme karşı dik duruş sergilemek için bir tetikleyiciye de ihtiyacımız yoktur. Bizi tetiklemesi gereken Kuran-ı Kerim ve Allah Rasulünün Sahih olan sünnetidir.
Selam ve Dua ile…
Yazı dizisi devam edecek İnşallah.
(Bu yazıda pek çok farklı kaynaktan yaralandığım ve bir harmanlama ile kendi fikirlerim ve yazım üslubumla yoğurduğum için tüm kaynakları zikretmem olanaksız. Yazımın diğer inançlardaki Mehdi beklentisi ile ilgili örnekler verdiğim kısmında gizliilimler.tr.gg sitesi ve [1] Prof. Dr. Baki Adam, “İmam Hatip Liseleri İçin karşılaştırmalı Dinler Tarihi”, M.E.B., İstanbul 2008, ISBN 975-11-2261-9, s.77-79. kaynaklarına başvurdum. )

 
  • 0 Oy - 0 Ortalama
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar):
 1 Ziyaretçi
Benzer Konular...
Cevaplar: 0
Gösterim: 3,140